"PKK'lıyı idare edeceğim diye..."

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Hükümet senin ne işin var kardeşim hukukun içinde. PKK'lıyı himaye edeceğim diye hukukun ırzına geçmeye senin ne hakkın var'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin il kongresine katılmak için geldiği Erzurum Havalimanı'nda, partililer tarafından karşılandı. Ardından kongrenin yapıldığı salona geçen Baykal, burada yaptığı konuşmada, gündemle ilgili konuları değerlendirerek, AKP hükümetini eleştirdi.

Deniz Baykal, Türkiye'de artık bir değişim, yenileşme ve taze başlangıç zamanının geldiğini belirterek, şunları kaydetti:

''Türkiye'de 8 yıldır bir siyasi parti iktidarda. Dünyanın en uygun döneminde iktidarda. Bütün ülkelerin büyük kalkınma yaptığı, hızlı ilerlemeler gerçekleştirdiği, refaha ulaştığı, sorunların çözüldüğü bir büyük barış, kalkınma ve zenginlik dönemi yaşandı. 2002'den başlayıp 2008'e kadar geçen dönem dünyanın en önemli ilerleme ve kalkınma dönemlerinden birisi olmuştur. Bütün ülkeler bunu değerlendirdi. Hatırlarsınız Arjantin vardı. 2001'de biz o krizi yaşarken, insanlar bankalara ve marketlere saldırıyordu. Ekonomisi iflas etmişti. Şimdi Arjantin o Arjantin değil. Kalkındı, toparlandı, büyük ilerleme ve refah artışı gerçekleştirdi. Brezilya şimdi dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden birisi oldu. Hindistan bir yoksullar ülkesiydi. Şimdi ABD'den daha hızlı kalkınır hale geldi. Bize benzer bizim konumumuzda olan bütün ülkeler çok büyük ilerlemeler yaptılar. Türkiye de bu 8 yılı bir tek parti iktidarıyla geçirdi. Şimdi ellerinizi vicdanınıza koyunuz da söyleyiniz? Türkiye bu 8 yılda hak ettiği şekilde kalkındı, zenginleşti diyebilir miyiz?''

AKP hükümetinin Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gelmiş geçmiş hükümetlerinin kullandığı paranın çok daha fazlasını 8 yılda kullandığını öne süren Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''80 yılda Türkiye'nin kullandığından fazla parayı, iki katından fazla parayı bu iktidar sadece 8 yılda harcamıştır. Yani Cumhuriyet döneminde kullanılan kaynağın iki katından fazlası bu iktidar zamanında kullanılmıştır. Ayrıca geçmiş hükümetler hep Türkiye'ye bir şeyler kazandırmaya çalıştılar. Fabrika yaptılar. Yatırım yaptılar, iş yerleri açtılar. Üniversiteler açtılar. Bunlar ne yaptı? Bunlar elde avuçta ne varsa sattılar. Yapmayı bırakın hazır varolanı sattılar. 80 yılda yapılanı, 8 yılda sattılar. Türkiye'de izlenen politikalar Erzurum'u da Anadolu'nun kökünü oluşturan kentlerimizi maalesef boynu bükük hale itmiştir. Mağdur etmiştir. Türkiye bu geride bıraktığımız 8 yıllık dönemi iyi değerlendiremedi. Türkiye'de ekonomi küçülmeye başladı. Büyüme dönemi bitti. Daralma ve küçülme dönemi başladı.''
 

İşsizlik

CHP Genel Başkanı Baykal, Türkiye'deki işsizlik konusuna da değinerek, ''İşsiz sayısı Türkiye'de patladı. Dünyada en fazla işsizi olan ülke haline geldi'' dedi. ''ABD, Türkiye kadar küçülmedi. İşsizlik orada Türkiye'deki gibi değil'' diyen Baykal, şöyle devam etti:

''İşsizlik patladı. İktidar işsizlik nereden patladı bunun bile farkında değil. İşsizliği durdurmak istiyorsan önce yatırım yapacaksın. Tarıma, besiciliğe sahip çıkacaksın. Tarım, işsizliği emen bir sünger gibidir. Eğer ülkede işsizlik varsa, ülkede tarıma destek olacaksın. Sen tarıma desteği kesersen, tarım gerilerse işte o zaman işsizlik artar. Tarıma sahip çıkacaksın, tarıma sahip çıkmanın yolu da bellidir. Şimdi birileri çıktı hayvan ithalatı yapalım diyorlar. Sen Türkiye'de hayvancılığı desteklemeyi akıl etmeyeceksin, sonra fiyatlar arttı diye dışarıdan ithalat yapacaksın. Böyle şey olur mu? Hayvancılığı destekle. Şimdi bir destek projesi yaptılar. Diyorlar ki 50 baş hayvanı olana destek vereceğiz. 50 büyükbaş hayvan. Bu olacak iş değil. Bu göstermelik. Hayvancılığı destekliyorum demek için bunu ilan etmişler ama uygulaması yok. Kaç kişi 50 başın üstünde besicilik yapacak. Bürokrasiyle uğraşacak. Biz, CHP iktidarında hayvancılığa desteği 10 büyükbaş hayvana indireceğiz.''

Baykal, her şeyin ithal edilerek, tarımın bitirilerek, memleketin refaha ulaştırılamayacağını ifade ederek, şunları söyledi:

''Borç parayla bu işler döner mi? Bu politika yanlış. Sakın yanılma. Bu yanlış politikaya sakın destek olma. Bu memleketin evlatları bu memleketin şartlarının gerektirdiği kalkınma politikalarını koyabilir. Birbirimize destek olabiliriz. El ele verebiliriz hayvancılığı da tarımı da kalkındırabiliriz. Türkiye'de milyonlarca insan sıkıntının içerisinde ama bu sıkıntıyı yaşamayanlar da var. İktidar mensupları, iktidara yakın olanlar, iktidarın aile mensupları onlar bu sıkıntıyı yaşıyorlar mı? Onlar kredi kartı borçlarını ferdi kredi borcunu ödeyemeyenler arasında mı? Değil.''
 

''Türkiye'de ekonomi çöktü iflas etti..."

Baykal, AKP  hükümetini eleştirerek, ''Biz milli ve manevi değerlere saygılıyız. Bizim haramda gözümüz yok. Yetim hakkı yemeyiz. Biz, dürüst, ahlaklı, başkalarına saygılı, mütevazı bir yaşamı benimsedik. Öyle yaşayacağız diyorlardı değil mi? Parayla, pulla, haramla, ihaleyle bir işimiz yok diyorlardı değil mi? Elinizi vicdanınıza koyun söyleyin, bunların yola çıkarken söylediği maneviyata önem veren, dürüstlüğe, emeğe, alın terine önem veren, helali, yetim hakkını bilen bir anlayışla iş başında olduklarını söyleyebilir misiniz?'' diye sordu.
''Türkiye'de ekonomi çöktü iflas etti ama bunlar da manevi iflas yaşadı'' diyen Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bunlar da manevi olarak değerleri, hayat tarzları, anlayışları bakımından ciddi bir iflas yaşamışlardır. Şimdi bakıyorsunuz çiftçi perişan. Peki Ziraat Bankası ne durumda. Çiftçi perişan durumda Ziraat Bankası cumhuriyet tarihinin rekorunu kırıyor. 3.5 milyar kazançta. Ziraat Bankası kazançta. Erzurum köylüsünün boynu bükük. Böyle bir şeyi normal saymak mümkün mü. Ekonomi yüzde 6 küçüldü. İşsiz sayısı katladı. Bütün bankalar karda. Yani bugün izlenen ekonomi politikasının özü işte bu yanlışta yatıyor. İnşallah bir CHP iktidarında hem bankalar kazanacak, hem de Erzurum'un köylüsü, çiftçisi kazanacak. Kalkınma bir bütün olursa anlam taşır. Millet de kalkınacak. Bankalar da kalkınacak. Eğer bankaların kalkınması milletin zararına oluyorsa işte orada bir yanlış vardır. Kalkınma birleştirecek, bütünleştirecek. Ayrıştırmayacak.''

CHP Genel Başkanı Baykal, Türkiye'de yoksul insan sayısının artmasıyla birlikte milyarder sayısında da artış yaşandığına dikkat çekerek, ''Dünyada en hızlı milyarder sayısı artan ülkelerden birisi Türkiye. Türkiye'de yoksul sayısı da aynı şekilde patlıyor. Bu yanlış. İşte CHP'nin politikası, milletle kalkınma politikasıdır. Bu politikanın doğru uygulanabilmesi için de kalkınmayı tavandan bankalardan değil, tabandan milletten köylüden çiftçiden başlatmaktır'' diye konuştu.
 

Yolsuzlukla mücadele

Deniz Baykal, yolsuzlukla mücadeleye de değinerek, ''Türkiye'de yolsuzlukla mücadele ne boyutta, iyi gidiyor mu? Bakın TEKEL gündeme geldi. TEKEL'in bir tesisini 292 milyon dolara sattılar. Satın alan kısa bir süre sonra 900 milyon dolara devretti. Devlet kişiye sattı. Kişi Amerikalı'ya sattı. Aradaki fark, devletin milletin kazancı olmaktan çıktı. 292 milyon dolar neresi, 900 milyon dolar neresi'' dedi.

''Telekom var, biliyorsunuz, Lübnanlı Hariri'ye satıldı. Öyle bir fiyata satıldı ki alan, taksidi yıllık karıyla ödüyor. Üstünü de cebine atıyor'' diyen Baykal, şunları söyledi:

''Üstelik bunlar Telekom'u sattıktan sonra kurumlar vergisini 3'te bir indirdiler. 100 milyonlarca lira bu. Yani eskinin ifadesiyle trilyonlarca lira. Yani ne oldu bunlar kimin cebine gitti. Bunlar Hariri'nin mi cebine gitti? Yoksa Türkiye'de birilerinin mi cebine gitti? Bütün bunlar ne zaman ortaya çıkacak biliyor musunuz? Erzurumlu CHP'ye oy verecek. CHP iktidara gelecek ve işte o zaman bütün bunların hesabını hep beraber soracağız. Deniz Feneri olayını biliyorsunuz. Almanlar bunu yargıladılar hükme bağladılar. Bize de yazı yazdılar. 'Siz de elebaşları' dediler. İsimlerini verdiler. Bizde hala bir şey yok. Adamlar iddianame yazdılar. Yargılama yaptılar. Hüküm verdiler. Mahkum ettiler. Neredeyse sanıklar cezasını çekip çıkacak. Biz hala iddianame bile hazırlamadık. Nedir bunların imtiyazı. Eğer onlar CHP'li olsaydı onlar iktidara muhalif olsalardı böyle olur muydu? Bize yakışmaz tabi. Bizim insanlarımız böyle yolsuzluklar yapmaz yapamaz. Bütün bunlar iyi mi doğru mu milletin hayrına mı?''
 

Anayasa ve hukuk düzeni

Baykal, Türkiye'nin bir anayasa ve hukuk düzeninin bulunduğunu belirterek, bu düzenin Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız devlet olgusuyla birlikte şekillendiğini söyledi. Mustafa Kemal Atatürk'ün, Türkiye'yi bağımsız bir devlet olarak kurarken bu temel anlayışlara sahip çıktığını ifade eden Baykal, şöyle devam etti:

''Şimdi bu anlayışlar doğrultusunda düşünün bizim kutsal sayacağımız, temel ilkeler var nedir o; bir, din siyasete karışmamalıdır, din ve siyaset birbirinden ayrıştırılmalıdır. Din sizin kutsal inancınız. Dinimizin bizim için büyük değeri var. Din kimliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu kimliğimizi siyasetin bir parçası haline getirmeyelim. Caminin içerisine siyaseti sokmayalım. Dinde iman esastır. İtaat esastır. Teslimiyet esastır. Allah'ın birliği esastır. Şirk koşmak yoktur. Siyasette iman ve itaat mi esas, sorgulama mı esas. Yani (sen niye böyle yapıyorsun arkadaş) demek, (kimin çıkarına çalışıyorsun sen) demek siyasetin gereği değil mi?. Siyasetle dini ayırmak lazım. Bu konuda bu günkü iktidarın ciddi hataları var. Cami ve siyaset ayrılmalı. Türkiye'nin sıkıntısı buradan kaynaklanıyor.''

Baykal, ikinci temel ilkenin ise siyasetle kışlanın ayrılması olduğuna değinerek, ''Kışlaya siyaset sokmayacağız. Askerlik ayrı siyaset ayrı. Hiçbir siyasi anlayış siyasi kuvvetleri kendi anlayışına çekmeye yönelmemelidir. Eğer siyasetle ordu ilişkisi çığrından çıkarsa, Allah muhafaza Balkan savaşında başımıza gelenler olur. Bu konuda siyasetçilere çok büyük bir görev düşüyor'' diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Baykal, üçüncü hassas olunması gereken noktanın ise siyaset-mahkeme ilişkisi olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

''Siyaset mahkemeye de girmemelidir. Eğer mahkemeye şu veya bu biçimde siyaseti sokarsak, bunun acısını hepimiz birlikte çekeriz. Yani mahkemeye çıkarken hiçbirimizin aklından acaba bu hakim hangi partiden diye bir soru gelmemelidir. Hakimlerle ilgili suçlamalar yapmaya başlarsan, kendine göre mahkeme kurmaya başlarsan, bana yakın hakim, sana yakın diye hakimleri mahkemelerin başına getirmeye kalkarsan ve başarırsan. Din-siyaset, ordu-siyaset ilişkisinde yaptığın yanlışı, hukuk-siyaset ilişkisinde de yaparsın. Bunun da çok ağır bedeli olur. Sen hükümetliğini yapacaksın mahkeme mahkemeliğini yapacak.
Habur'da ne oldu hatırlayın. Habur'da PKK'lı teröristler Türkiye'ye gelecekmiş konuşmuşlar pazarlığını yapmışlar. Geldiler sonra PKK'lılar üzerlerinde PKK'lı kıyafeti ellerinde afişler, pankartlar, Apo posterleri bir de mektup. 'Geldik' dediler. Peki sen PKK'dan ayrıldın mı? 'Hayır ayrılmadım'. Peki pişman oldun mu? 'Hayır olmadım ben PKK'lıyım'. Öcalan'ın talimatıyla geliyoruz' dediler. Peki dedi devletin yetkilileri. Kim o yetkililer? Başbakanın gönderdiği MİT müsteşarı, başbakanın gönderdiği emniyet genel müdürü, Adalet Bakanlığı'nın müsteşarı, memleketin savcıları ve hakimleri. Cumhuriyet tarihi boyunca sanığın ayağına gitmiş bir mahkemeyi hatırlayanınız var mı? Nice sanıklar geldi geçti. Hiçbir zaman bir mahkeme sanığın ayağına gitmedi. Ne oldu seyyar mahkeme kuruldu çadır mahkemesi kuruldu. Çadır mahkemesi olur mu çadır tiyatrosu olur ama çadır mahkemesi olur mu? Çadır mahkemesi oldurttu. Kim oldurttu? Danıştay mı? Yargıtay mı? HSYK mı? Kim oldurttu kim?''

''Hükümet senin ne işin var kardeşim hukukun içinde PKK'lıyı himaye edeceğim diye hukukun ırzına geçmeye senin ne hakkın var'' diyen CHP Genel Başkanı Baykal, şunları söyledi:

''Şimdi bunu yaşadık. Bu bir gerçek. Şimdi diyorlar ki Habur yetmiyor. Anayasa Mahkemesi'ni de Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nu da biz tayin edelim. Meclis'te seçim yapalım. Anayasa Mahkemesi'ne kimin üye olacağını biz kararlaştıralım. Ya da hakimleri yöneten en yüksek organa, HSYK'ya biz hakim tayin edelim. Kim seçilsin? Milletvekili. Bugün parlamentoda 550 milletvekili var. Ben dedim ki 608 tane de bunlarla ilgili takibat var. Bunların sözcüsü bir değerli genel başkan yardımcısı çıkmış diyor ki 608 tane değil, 587 tane. Evet 587 dosya. Ama her dosyanın içerisinde birden fazla suç olduğu için ben de yanlış söylemişim, aslında 668 tane var. Bu ne demek, adam yolsuzluk, dolandırıcılık, evrakta sahtecilik, kalpazanlık yapmış, görevi kötüye kullanmış. Böyle bir tablosu olan bir Meclis, kendisini yargılayacak olanları seçip, tayin edecekmiş. Olan Türkiye'de adalete olacak, hukuka olacak. Anayasa Mahkemesi'ni de bunlar yapacakmış. Anayasa Mahkemesi yarın belki seni Yüce Divan olarak yargılayacak.''