"Paralar AKP'ye gitti" şüphesi
Eski CHP MYK Üyesi Ali Kılıç'ın, içinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da adının geçtiğini söylediği Alman polisinin Deniz Feneri e.V. soruşturma raporunda, "Türkiye'ye nakit olarak nakledilen 16 Milyon Avro iddia edildiği gibi Türk partilerini yahut iktidardaki AKP'yi finanse etmek için kullanıldığı, açıklanan bilgilerin içyüzünden, politik ilişkilerden ve etkilerden böyle olduğu düşünülebilir" şüphelerine yer verildi.
cumhuriyet.com.trGazeteci Derya Kırıcı, yeni çıkan “Deniz Feneri (e.v) Dosyası/Fenerekon” adlı kitabında “yüzyılın bağış yolsuzluğu” olarak adlandırılan Deniz Feneri e.V. davasının Almanya ve Türkiye’deki süreçlerini anlattı. Kırıcı, CHP’li Kılıç’ın “Başbakan’ın da adının geçtiğini” söylediği polis soruşturma raporunun ayrıntılarına kitabında yer verdi.
Erdoğan’ın ‘şüpheli ziyareti’
Başbakan Erdoğan’ın 2 Temmuz 2002’de Almanya’daki operasyon kapsamında savcılık kararı ile gözaltına alınan Kanal 7’nin Avrupa Temsilcisi Mehmet Gürhan ile yaptığı görüşmeye dikkat çeken Kırıcı, “Yani Deniz Feneri e.V.’nin para toplamada en büyük ataklarını yaptığı ve nakit akışını sağladığı yıl..” dedi. Kırıcı, Alman polisinin görüşmeye ilişkin şu notu düştüğünü kaydetti:
“Ancak bu tutanağa alınan bir ziyaret gözetiminde en azından şüpheli görünmektedir: Zira ana sanık Mehmet Gürhan ilk olarak, 31.10.2007 tarihinde eşinin tutukevindeki ziyareti esnasında, kendisi politik ilişkiler hakkında konuştu. Bu ziyaret gözetimine ilişkin imza sahibi, buna özellikle işaret edilen detaylı bir kayıt düzenlemiştir. Kısa süre sonra sanık Gürhan tarafından iddia edilen yüksek dereceli politik temas Ankara’da Alman Büyükelçi’nin Türk Başbakanı Erdoğan ile buluşmasında tasdik edilmiştir.”
Kanal 7-AKP bağlantısı
Kırıcı, raporun diğer kısımınlarını ise Cumhuriyet’e açıkladı. Derya Kırıcı’nın verdiği bilgiye göre, soruşturmada “tanık” olarak ifade veren Abdurrahim Vural, sorgusunda “Kanal 7’nin neden Yimpaş’a satıldığının nedenini ben bilmiyorum. Dışa doğru bununla Milli Görüş hareketinin ideolojik yönelimine de veda edilmişti. Ancak içeriye doğru Başbakan Erdoğan liderliğinde AKP’nin desteklenmesi olduğu gibi Erbakan’ın yeni partisi Saadet Partisi’nin de desteklenmesi devam ediyordu. Ve ben bunun özellikle mali destekten bahsediyorum. Buna ilişkin olarak Erdoğan’ın da önceden Milli Görüş yetkilisi olduğu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın seçiminde Erbakan’ın partisi tarafından desteklendiği bilinmelidir” dedi.
‘Amaç para aklama’
Kanal 7’nin muhasebecisi sanık Firdevsi Ermiş’in ifadesinin ardından ise polis tutunağına, “Kanal 7’nin arkasında Milli Görüş, Türk AKP [Partisi] bulunuyormuş ve bu yaklaşım şeklinin hedefi İslam’ın yaygılaştırılmasıymış. Frankfurt am Main’da kurulan sermeye şirketlerinin amacı para aklama ve daha sonra İslamileşmenin finansmanıymış” notu düşüldü.
Raporun sonundaki fezlekede de soruşturmayı yürüten başkomiser Alexander Böhm, özetle şu değerlendirmeyi yaptı:
“Tasvir edilen durumlar ve soruşturma sonuçları iktisadi denetim şirketinin bilirkişi raporu ile bağlantılı olarak faillerin Deniz Feneri Derneği için bağış paralarını dolandırıcılıkla büyük meblağlar ile elde ettikleri ve büyük ölçüde amacı dışında kendilerine veya yabancı ve ilgisiz kullandıklarını açıkça ortaya koymuştur.
Failler müştereken hareket etmiş, Türkiye’den koordine edilmiş ve yönetilmiş, açıkça tespit edilen hiyerarşik yapı bulunmakta ve yüksek düzede organizedir. Bu esnada suçlarının üzerini örtmek için organize suçun komplo tekniklerini de kullanmışlardır. Olayın sanıkları Türkiye’den koordine ediliyormuş gibi bir görüntü vermektedir. Suçun tespit edilmesinden sonra dolandırıcılık ile elde ettikleri varlık değerlerini kendileri içi emniyete almaya çalışmış, direkt ifade vermeye hazır iştirakçilere etki etmeye veya politik temaslar yardımı ile devam eden soruşturmaya müdahale etmeye çalışmışlardır.
Türkiye’ye nakit olarak nakledilen yuvarlak 16 Milyon Euro iddia edildiği gibi Türk partilerini yahut iktidardaki AKP’yi finanse etmek için kullanıldığı, gerçi şimdiye kadar eksik soruşturma imkanları nedeni ile kanıtlanamamış ancak açıklanan bilgilerin içyüzünden, politik ilişkilerden ve etkilerden böyle olduğu düşünülebilir.”