Özlem Özdemir: "Kadınlara yolu o açtı"

Mustafa Kemal’in manevi kızı, bilim insanı, Cumhuriyet’in ilk kadın tarihçisi, Türkiye’de kadın haklarına yönelik çalışmaların başlangıç noktası.

Ebru D. Dedeoğlu

Gazeteci ve yazar Özlem Özdemir ile buluştuk ve tarihimizin önemli şahsiyetlerinden Prof. Dr. Afet İnan’ı tüm bilinmeyenleriyle konuştuk. Buyrun sohbetimize…

- Geçen ay, bir çocuk kitabı çıkardınız, “Benim Adım Afet”... Şimdi Afet İnan’ı anlatan bir biyografi... Yola nasıl çıktınız, 7’den 70’e herkes neden Afet İnan’ı bilsin, tanısın istiyorsunuz?

Çünkü Afet İnan çoktan tanınmalı, herkes tarafından bilinmeli, gençlerin idollerinden biri olmalıydı. Atatürk’ün en yakınındaki kişi, “ilim arkadaşı”, devrime sayısız katkısı olmuş bir kadın! Bir başka ülkede olsa hakkında sayısız film, kitap olurdu, kendi ülkesinde ise adını bilmeyenler var. Yola bunun değişmesi lazım diye çıktım.

- Siz ne zaman tanıştınız? Kendisiyle fikirsel bağı ilk nerede kurdunuz?

2018 yılında yazdığım İlham Veren Cumhuriyet Kahramanları: Öncü Kadınlar kitabımda yer alan 25 kadından biri de Afet İnan. Daha öncesinde biliyordum ama hayatını araştırırken bunca önemli işler başarmış bir kadının daha fazla bilinmeyişine üzülmüştüm. Tarihsel yanlışların düzeltilmesi konusundaki mücadelesini, Atatürk ve Cumhuriyet sevgisini ve idealistliğini ise kendime çok yakın buldum.

- Eğitimli bir ailenin kızının, manevi evlat olması akılda soru işaretleri bırakıyor. Afet İnan’ın Atatürk’le yolu nasıl kesişti ve manevi kızı nasıl oldu?

Afet henüz üç aylık öğretmenken Atatürk okulunu ziyaret ediyor. Bir öğretmen onu Atatürk’ün yanına oturtuyor, Afet heyecandan yüzüne bile bakamıyor. Atatürk onun Selanik, Doyranlı olduğunu öğrenince ailesiyle tanışmak istiyor. Meğer Atatürk henüz genç bir askerken Afet’in ailesinden birileri onun hayatını kurtarmış. Belki buna teşekkür etmek de istemiştir ama daha tanışmalarının ilk dakikalarında Afet’in ona okumak isteğini dile getirmesinden de etkilenmiş olmalı. Onu İsviçre’ye dil eğitimine yolluyor (bu ailesinin gücünün yeteceği bir şey değil) ve manevi kızı olarak tüm eğitimini üstleniyor. Afet İnan ve Sabiha Gökçen, diğer manevi kızlardan farklı olarak, sadece hayatta kalmalarını sağlamakla kalmayıp mesleklerinde öncü olacak şekilde yetiştirdiği iki kadın. 

- Atatürk Afet İnan için “Geleceğin yüksek bir hanımefendisi olacaktır. Bu hallerim ona zor geliyor, ama alışacaktır. Dostlarıma olduğum gibi görünmek isterim. Küçükler de benim birer pırlantamdır” demiş. İnan için Atatürk’ün çevresine, hayatına alışmak zor muydu?

Atatürk bu sözü, 1925 yılında Afet’in Çankaya Köşkü’ne ilk geldiği günlerde düzenlenen bir davette Orgeneral Fahrettin Altay’a söylüyor. Çünkü köşkteki yaşam düzeni, çocukluğu savaşta geçmiş ve bir memur çocuğu olan Afet için çok farklı. Üstelik o zaman daha 17 yaşında, sosyal yaşam deneyimi neredeyse yok… Çankaya Köşkü’nde ise Afet için her anlamda okula dönüşecek bir hayat başlıyor. Afet ilerleyen yıllarda o ilk günleri, “Atatürk’ün çevresine güç alıştım. Çok tecrübesizdim. O büyük bir şahsiyetti ve şunu kavradım ki, onu anlamam için şahsiyetleşmem lazımdır…” diye anlatıyor.

- Öğretmenlik yaptığı ilk yıllarda sınıfında yaptığı bir oylama ve o oylamanın sonucu Afet İnan için bir sorgulamanın da sebebi... Orada kadın mücadelesinin ilk tohumları da atılıyor aslında. Atatürk ile bu konuda nasıl bir diyalogları vardı ve çalışmaların ne kadar içindeydi?

Afet, kadınların haklarını elde etmesinde başrolde! Sınıfta bir belediye seçimi yaptırıyor ve bir kız öğrenci seçiliyor. Ama bir erkek öğrenci buna kadınların seçme ve seçilme hakkı yok diye itiraz ediyor. Düşünsenize, öğretmen Afet oy veremiyor ama birkaç yıl sonra erkek öğrencisi seçmen olacak. Bu olay Afet’i çok üzüyor. Atatürk’e olayı ağlayarak anlatıyor ve hatta bu hakka sahip olana kadar öğretmenlik yapamayacağını söylüyor! Atatürk de ona başka ülkelerde durum nedir öğren diyor. Ve Afet’in bir yıla yakın dünyadaki kadın hakları hakkında araştırma süreci başlıyor. 3 Nisan 1930’da, kadınlara belediye seçimlerinde oy hakkı tanınacağı gün, Afet halkın karşısına ilk kez çıkıyor ve araştırma sonuçlarını paylaşarak, artık sıra Türk kadınındadır ve bugün ilk adım atılmıştır gibi bir konuşma yapıyor. Kadın hakları mücadelesinin sözcüsü Afet olmuş oluyor. Kitapta daha ayrıntılı yazdım ama özetle haklarımızı elde etmemizde yolu açan kadın Afet İnan.

- Avrupa’daki ders kitaplarında Türkler hakkındaki olumsuz iddialardan ve “barbar” deyimi kullanılarak bir istilacı kavim şeklinde gösterilmelerinden çok rahatsız olmuş ve bilimsel çalışmalara başlamış. Türk Tarih Tezi oluşmasına nasıl bir katkısı var?

Eski tarih çalışmaları Gazi için önemliydi, çünkü çağdaş bir devlet yaratmıştı ve Türklerle ilgili olumsuz düşünceleri değiştirmek istiyordu. Afet’in Dame de Sion’da okuduğu dönemde kitaplardaki ifadeleri Atatürk’e göstermesi Atatürk’ün bu konuda kapsamlı bir çalışma başlatmasına vesile oluyor, barbarlık şöyle dursun, uygarlık öncülerinin Türkler olduğunu savunan Türk Tarih Tezi oluşuyor. 1930’lar Atatürk’ün tarihten arkeolojiye, antropolojiden dile kadar bilimsel çalışmalara ağırlık verdiği bir kültür devrimi dönemi. Afet tüm bu çalışmalarda yer alıyor. Türk Tarih Kurumu’nun tek kadın üyesi oluyor, daha sonra asbaşkan olacak. I. Türk Tarih Kongresi’nde antropolojik verileri de içeren önemli bir konuşma yapıyor mesela. 

- Afet İnan’ın önerisiyle birlikte, 1933’te Alacahöyük bölgesi arkeolojik kazılarına başlanıyor ve Türk arkeologlar yetiştiriliyor. İlk bulunan eserler nelerdi?

Anadolu’da yıllardır hep yabancılar kazı yapıyormuş. Afet de TTK’na katıldığından beri kendi arkeologlarımızın yetiştirilmesini ve kazılarda onların çalışmasını savunuyor. Onun planlamasıyla ilk kazı yeri olarak Çorum’un Alacahöyük bölgesi seçiliyor. Kısa sürede altın takımlar, güneş kursları, değerli pek çok eşyanın olduğu mezarlar bulunuyor ve bu eserler Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne kaldırılıyor. Buluntular Anadolu tarihine dair pek çok bilgi veriyor.

- Kitabın en önemli noktalarından biri de Afet İnan hakkında çirkin zihinler tarafından üretilen çarpık söylemler. Bu iddialar nedir? İnsanlar neye dayanarak bu iddiaları ortaya atıyor?

Afet İnan’ın ne kafatasçılığı, ne ırkçılığı ne sözde profesörlüğü kalmış! Bazı müptezeller Atatürk ile ilişkisi olduğu iftirasını atmaktan bile çekinmeyip, saatlerce burada asla inmeyeceğim bir üslupla hakkında ileri geri konuştular. Bu iftiraları ve hakkında en çok yapılan çarpıtmaları kitabın son bölümünde örnekledim ve işin doğrusunu kaynaklarıyla yazdım. Bu iftiraları atanların asıl derdi Atatürk ve Cumhuriyet. Afet İnan’ı nefretlerine alet etmeye çalışıyorlar. Üzücü olan; internette kısa bir arama yapsanız sayfalarca bu iftiralar yer alırken, onlara verilen cevapların azlığı. Meydan o kadar boş kalmış...

- Biraz da senden bahsedelim? Çin’de bile gazetecilik yaptığını biliyorum. Nasıl yazıyorsun, bir ritüelin var mı?

Gazeteciliğe 16 yıl önce başladım, röportaj alanında uzmanlaştım, pek çok gazete ve dergide çalıştım. 2018’de Çin Uluslararası Radyosu Türkçe servisinde editörlük yaptım ve Çin’de İz Bırakan Kadınlar adlı bir program hazırladım. Ama yabancı olmayı sevmediğim için ülkeme döndüm. Dönünce KRT TV’de İyi ki Varsınız adlı kültür sohbet programını hazırlayıp sundum. Medyanın malum durumu sebebiyle bir yıldır çalışamayan gazetecilerdenim. Ama bu üretmeye asla engel değil. Yazarken bir ritüelim yok, öncesinde uzun bir okuma sürecim oluyor. İhtiyacım olan tek şey sessiz bir ortam ve müzik.

- Bizim köşenin adı “Kitap, hayat ve yemek’... Dolayısıyla yemek konuşmadan olmaz... Hadi bize en iyi yaptığın yemeği söyle... Belki bir tarif bile verirsin.

En iyi ne yaparım diye düşününce cevaplamam zor çünkü genelde elim iyidir. Ama anne usulü köftede kendime güvenirim, bol maydonoz, bol soğan, taze nane, bolca baharat, yumurta ve ekmek yerine galeta unuyla yapıyorum, kıymayı da güvendiğim bir kasaptan alıyorum. Ayrıca kahvaltı benim için en önemli öğün, öyle ki zamanında gazetedeki röportaj sayfama Pazar Kahvaltısı adını koymuştum.

- İlham Veren Cumhuriyet Kahramanları: Öncü Kadınlar ve Öncü Erkekler, şimdi Afet İnan... Sırada ve aklında ne var?

Yine bir kadın biyografisi yazacağım. Benim Adım Afet adlı çocuk romanım bir seri olacak. Ayrıca yine kadın yaşamlarına odaklandığım bir proje ile bir belgesel üzerine çalışıyorum.

Çankaya sofraları yemek yenilmekten ziyade bir tür entelektüel merkez. Dönemin düşünürleri, entelektüelleri, bilim insanları yani ülkenin beyin takımının buluşma merkezi. Yakup Kadri, o sofraları şöyle anlatıyor: “Atatürk’ün sofrasından da hepimizin ruhunda ve dimağında, nice derin, tatlı ve ibret verici hatıralar; hayata ve insanlığa dair nice kıymetli dersler kalmıştır."