Özgürlük Yolunda Devrim
cumhuriyet.com.trÖzgürlük yolunda devrim ifadesi ne anlama geliyor? Özgürlüğü elde etmek için devrimin zorunluluğu anlamına mı geliyor? Ya da özgürlük fikrini ve olgusunu düşünme, onu ortaya koyma biçimlerinde bir devrimden mi bahsediyoruz? Devrim; bu en ateşli, en hisli ve en anlamlı sözcüğün nefes alışverişi yerini yeni girdiğimiz yüzyılın bu eşiğinde özgürlük sözcüğüne ve onun her anda ifade edilmesine bırakmadı mı? Özgürlüğün düşünülmekten çok sahiplenildiği, yazılmaktan çok okunduğu, ortaya koyulmaktansa hazır elde edildiği bir düzen başımızı döndürmedi mi? Bizi insan-olanı kaybettiğimiz her anda onu yakaladığımız yanılsamasına itmedi mi? Yalnızca doğa kaynaklarını, bedensel zevk unsurlarını ya da ruhsal durumları bir çırpıda tüketip bitiren bir düzen değil bu ama aynı zamanda soruları, düşüncenin sorularını bitiren bir işleyiş ve hüküm sürüş de.
İçinde olduğumuz ve bizzat içimizi yarıp geçen düzenin tam karşısında, dinsel ve tarihsel belirlenimlerin bizi engellemeye çalıştığı yerde özgürlüğü arıyoruz. O bizim önümüzde yürürken, bizim geleceğimiz olurken; bizim de onun üzerinde yürüyebileceğimiz ve ondan bir geçmiş yapabileceğimiz bir yol: iz bırakanların yolu. Bu yol bilinen etkinliklerin ya da edilgenliklerin yolu olmaktan farklı olacaktır. Bizi ne geçmişin değişmez kurallarına, öğretilerine teslim edecek şiddetli ama düşünceden yoksun bir etkinliği, ne de bizi geleceğin saf belirsizliğine ve başımıza geleceklerine maruz bırakacak düşünceli ama şiddetsiz/arzusuz bir edilgenliği isteyecektir. Bunları aramayı bıraktık, bunlar zaten çoktandır çevremizde. Bizi bulanlar oldular ve çıkmazlara alıştırdılar.
Düşüncenin sorusu ve yazısı, bir sorgu ve yazgıya dönüşüyor. Özgürlük fikrini ve olgusunu açığa çıkarma yolunda bir devrimi arzuluyoruz. Bu arzu, yeni düşünce, yazı ve eyleme biçimleri için; felsefi, yazınsal ya da sanatsal hakikatler için şiddetle duyulan bir arzudur. Bu şiddet başkasını ya da başkalarını acıtmanın, öldürmenin ya da dışlamanın şiddeti değildir. Tam tersine başkalarını acıtan, öldüren ve dışlayan düzene karşı varoluşsal bir şiddettir. Düzeni seçmemenin şiddetidir ya da ona kendi çıkmazını sunmaktır. Düzeni sorgulamanın, onu özgürlüğe doğru yırtıp atmanın, onu bir taşı fırlatır gibi uçuş ve düşüş özgürlüğüne fırlatmanın, onu bir matkabın duvarı delişi gibi delmenin şiddetidir. Bu şiddet özgürlüğü bulup tükettiğini sanan insanın her seferinde gelecekten gelen yeni olayın sürprizi, şaşırtıcılığı ve mevcut gerçekliği yıkan hakikati karşısındaki saf edilgenliğidir. İnsanın bu düşünceli ve şiddetli edilgenliği yeniden seçmesidir özgürlük. Bireylerin bireyliklerini kaybedercesine, düşünme ve sorgulamalarını yitirircesine teslim oldukları bir kapanma, bir birliktelik –kimilerinin şu zamanlarda çok sevdiği bir cemaatleşme olarak, bir cemaatleşmeyi özgürlük sanmanın açık düşüncesizliği olarak-, halinin yaygınlaştığı bu zaman ve mekânda, bu yaygınlaşmanın tam tersi bir yola doğru koyulmak nasıl bir meydan okuma ve mücadele ufku ortaya koyabilir? Özgürlük yolunda bir devrim için bu ufuk nasıl somutlaştırılabilir?..