Ozan Kabak, Fatih Terim ve Galatasaray için ne dedi?
Galatasaray’da yetişip Almanya’ya transfer olan Ozan Kabak hedeflerini anlattı.
cumhuriyet.com.trBundesliga ekiplerinden Schalke 04'te forma giyen milli futbolcu Ozan Kabak, Fatih Terim'in hayatının en önemli figürlerinden bir tanesi olduğunu söyledi. Genç futbolcu dünyanın iyi oyuncuları arasına gireceğini ifade etti.
Yayıncı kuruluşa konuşan Ozan Kabak’ın açıklamaları şöyle:
İlginç bir kariyer ve çok önemli bir sıçrayış, başarı diyebiliriz. Çok kısa bir sürede Galatasaray’da aldığın sürenin ardından astronomik bir bedelle önce Stuttgart, ardından Schalke’ye transfer oldun. Önce bu başarılı öykü, kısaca bahsedebilir misin? Galatasaray-Stuttgart-Schalke...
“Tabii ki ilk başta ben Galatasaray Akademisi’nin bir ürünüyüm. Orada çok iyi bir eğitim aldım altyapıda. Ondan sonra zaten Fatih hoca sağ olsun, beni A Takım’a çıkardı, Şampiyonlar Ligi ve Süper Lig’de görev verdi. Ben de elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Sürekli üstüne koyarak iyi maçlar çıkartmaya çalıştım. Ondan sonra zaten her zaman bir Avrupa hedefim vardı. Önüme bir kapı geldi, ben de o kapıdan içeri girdim ve şansımı değerlendirmeye çalıştım Avrupa’da. Tabii Stuttgart benim için aslında değişik bir tecrübe oldu. İyi bir futbol sergiledim ama takımım küme düştü. Ama hayırlısı böyleymiş. Şu an daha iyi bir takımda, daha iyi oyuncularla, daha iyi bir hocayla çalışıyorum.”
Stuttgart-Schalke o günleri değerlendireceğiz ama hazır İstanbul’a gelmişken soralım. Ne sıklıkla geliyorsun, ayrıca İstanbul’u özlüyor musun? Çünkü İstanbul’da yaşayanlar için burası adeta bir bağımlılık diyebiliriz.
“Evet, gerçekten çok özlüyorum. Bu şehirde büyüdüm sonuçta. Onun için çok özlüyorum, fırsat buldukça gelmeye çalışıyorum ama çok yoğun antrenman-maç programı var, sıklıkla gelemiyorum. Christmas arası vardı, 10 günlüğüne buradayım.”
Almanya’daki hayata alıştın mı? Orada sosyal hayata? Antrenman ve maç dışındaki zamanların nasıl geçiyor?
“Tabii Türkiye’den biraz daha farklı, daha sessiz bir yer Almanya. Başta alışmakta zorlandım ama ondan sonra hayatımın çoğu evde geçiyor, antrenman-ev arasında. En iyi şekilde adapte olmaya çalışıyorum, dil öğreniyorum, kitap okuyorum, film izliyorum hayatım böyle geçiyor.”
Avrupa’dan ilk transfer teklifi geldiğinde, Galatasaray’dan Stuttgart’a geçiş dönemin, neler hissettin?
“Galatasaray’da zorlu bir süreçten geçiyorduk. Maçlar pek iyi gitmiyordu ama benim performansım iyiydi. Elimden geleni yapmaya çalışıyordum. Avrupa olayını çok önceden planlamıştık menajerimle birlikte. Onun için teklif gelince hiç düşünmeden gitmek, Avrupa’da kendimi göstermek istedim. Ama tabii ki kulüplerin menfaatlerini de göz önünde bulundurmak istedim. Bana çok şey katan Galatasaray Kulübü’ne ben de bir şeyler vermek istedim. O sebeple oturup en doğru kararı hocamızla birlikte verdik ve Stuttgart’a transfer oldum. Onun sonrasında zaten Schalke kısmı geliyor...”
Hiç yabancı dil sıkıntısı çektin mi? İngilizcen var ama bambaşka bir kültür, Almanya, bildiğim kadarıyla önce Stuttgart’ta çok kısa süre tercümanın vardı ama şimdi hiç ihtiyaç duymuyorsun. Hem soyunma odasında hem antrenmanlarda direkt olarak Almanca konuşuyorsun.
“Evet. İlk gittiğimde İngilizce iletişim kurmaya çalıştım arkadaşlarımla ama ondan sonra direkt Almanca öğrenmeye başladım. Artık, soyunma odasında olsun, röportajlarda olsun, Almanca konuşmaya çalışıyorum. O dili öğrenmeye çalışıyorum.”
En temel özelliklerinden biri, grubu, arkadaşları birleştiren bir yapıya sahipsin. Almanya’ya gittin, hiç yabancılık çektiğini zannetmiyorum çünkü Schalke’de oynayan Ahmet Kutucu, Suat Serdar gibi isimler de var. Zannediyorum 6 ya da 7 Türk oyuncu. Hemen kaynaşmanda zannediyorum yardımcı oldular. Bir avantajı oldu mu onların orada olmasının?
“Tabii ki büyük bir avantaj çünkü aynı dili konuşuyorsun. Ahmet’i ve Suat’ı daha önceden tanıyordum. Onlar bana çok oldu ama şu an ben onlara daha çok yardımcı oluyorum. Çünkü orada 5-6 Türk oyuncuyuz soyunma odasında ve ben onları birleştirdim gerçekten. Onlar kendi aralarında Almanca konuşuyorlardı, artık hep beraber Türkçe konuşuyoruz. Maçtan, antrenmandan sonra yemeğe gidiyoruz, kahve içiyoruz, birlikte zaman geçiriyoruz, gerçekten çok keyifli ve güzel onlarla birlikte olmak. Alıştım oraya, şimdi ben ev sahibi oldum.”
İstanbul-Gelsenkirchen, iki bölgeyi değerlendirecek olursan aradaki benzerlikler-farklılıklar neler?
“Gelsenkirchen, Türk şehri gibi aslında. Çok sayıda Türk insan var. Bu benim için güzel, bana her zaman, her konuda yardımcı olmaya çalışıyorlar. Tabii ki İstanbul ile Gelsenkirchen arasında çok büyük bir fark var. İstanbul çok büyük bir şehir, metropol. Gelsenkirchen küçük ve biraz da sıkıcı bir şehir açıkçası.”
Orada çok fazla Türk’ün olması da sanırım biraz avantaj çünkü ilgi fazla oluyor. Zannediyorum ki yolda yürümekte bile bazen zorluk çekiyorsundur?
“Gelsenkirchen’de çok Türk ve çok Galatasaraylı var. Zaten geçen seneki Schalke-Galatasaray maçında stadın yarısı belki yarısından fazlası Türk’tü. Onun için sokakta yürümekte tabii biraz zorlanıyorum. Ama onların bana olan desteği, tavırları beni çok motive ediyor.”
Dünyada stoperlerin eskiye oranla çok yüksek bonservis bedelleriyle transfer olduğunu görüyoruz. Bir stoper olarak bunu nasıl değerlendiriyorsun?
“Evet, artık günümüz futbolunda defans ve kaleciler de çok büyük değer kazandı çünkü herkes oyunu geriden kurmaya çalışıyor. Eskisi gibi uzun vuralım değil de; herkes artık ayakları düzgün olan, oyun kurabilen, kaleciler, defans oyuncuları arıyor. Onun için artık piyasada çok yükseldi defans oyuncuları. Gerçekten çok yetenekli, iyi defans oyuncuları da çıkarmaya başladık hem ülkemiz olsun hem dünyada olsun. Onun için dediğim gibi, defans oyuncuları çok önemli günümüzde.”
Peki Almanya, Stuttgart-Schalke, gittiğin anda sana neler kattı? Futbol, oyun anlamında.
“Galatasaray’da çok üst düzeyde oynadım. Şampiyonlar Ligi, Süper Lig’de oynadım. Önemli oyuncular vardı yan yana oynadığım. Çok önemli bir hocamız vardı, Fatih Terim. Bana çok şey kattı tabii ki ama açıkçası Almanya bir tık üst düzey Süper Lig’e nazaran. Çünkü gerçekten hem çok daha üst düzey oyuncular oynuyor. Tempo ve fiziksel olarak çok üst düzey bir lig. Onun için Bundesliga’da oynadıkça, her maç, her dakika geliştiğimi hissediyorum. İyi oynadıkça özgüvenim artıyor ve kendimi daha iyi göstermeye başlıyorum. Umarım böyle devam edecek. Süre aldıkça, goller attıkça, iyi oynadıkça ben de daha iyi bir futbolcu olacağım.”
Merak edilen bir konu. Galatasaray’da forma giydiğin dönemde, şu anda dünyanın en önemli stoperlerinden biri, Virgil Van Dijk sana bir forma göndermişti. O an neler hissettin? Formanın sana gelişinden biraz bahseder misin?
“Aslında o olay biraz büyüdü. Çok beğendiğim bir oyuncu. Liverpool’da gerçekten çok üst düzey bir futbolcu. Ben de çok beğenerek izliyor, takip ediyordum. Ömer Bayram’la aramızda bir diyalog geçti. İdolün kim? gibi. Ben de Van Dijk dedim. Gerçekten çok iyi futbolcu. Aa dedi o benim çocukluk arkadaşım, bizim evimize geliyordu falan. İnanamadım yani. 2-3 gün sonra sanırım Sivas maçıydı, bana formasını getirdi Ömer ağabey: ‘Van Dijk sana yolladı, çok selamı var.’ diye. Ben de çok mutlu olmuştum ama 1’e 1 bir kontağım olmadı. Öyle oldu.”
Bundesliga aslında genç oyuncuları parlatıp Avrupa’ya gönderen bir lig. En önemli özelliklerinden biri bu. Bundan sonraki hedefin ne? Ve Süper Lig’le Bundesliga’yı değerlendirdiğin zaman iki ligin benzerlik-farklılıkları neler?
“Dediğin gibi Bundesliga’da çok fazla genç oyuncu var, genç oyuncuları çok geliştiren bir lig. Onun için benim adıma çok doğru bir adres diye düşünüyorum. Bundesliga’yla Süper Lig arasında, hem fiziksel hem de teknik olarak farklar var. Daha üst düzey bir lig. Çok daha fazla koşu temposu gerektiren bir lig. Buna göre antrenman yapıyoruz tabii. Ben de en iyi şekilde adapte olduğumu düşünüyorum bu lige. Amacım, oynayabildiğim kadar maç oynamak, kendimi olabildiğince çok geliştirmek ve ondan sonraki adıma kendimi en iyi hazırlayabilmek.”
Dünyada altyapı deyince akla gelen ilk ülke kesinlikle Almanya. Sen, Galatasaray altyapısından yetişip ki orayı da soracağım, her gün 300 km yol gidip geliyordun antrenmana, Almanya’ya transfer olmayı nasıl başardın?
“Öncelikle şunu söylemeliyim, bence Galatasaray altyapısı Türkiye’nin çok üstünde bir altyapı. Dün de gidip gördüm, gerçekten biz iyi şartlarda, kaliteli hocalarla yetiştirildik. Hâlâ çok sayıda iyi oyuncu var, alttan gelip oynayabilecek. Türkiye ve Avrupa Ligleri’nde yıldız olabilecek isimler var orada. Bunu esgeçemem. Onun dışında ben de tabii çok çalıştım altyapıda. 12-13 yaşında altyapıda yatılı kalmaya başladım ve A Takım’a kadar uzanan bir hikaye bu.”
Çok uzun mesafe 300 km, gidiş-geliş. Hiç vazgeçmeyi düşündün mü? Pes ettin mi? O dönem neler yaşadın?
“O dönem ben 12-13 yaşındaydım. Babamın tayini Tekirdağ’a çıktı. Her gün antrenman var tabii. O zaman da 8. sınıfa gidiyorum, tam sınav senem. Her gün antrenmandan sonra en az 3 saat yol gidiyordum. Antrenmanımı yapıyordum, eve gelmem 11-12’yi buluyordu. 1.5 sene bu şekilde geçti. Ara sıra vazgeçmeyi, pes etmeyi düşünmedim değil ama o zamanlarda ailemin olsun, hocalarımın olsun desteği çok önemliydi. Onun dışında ara sıra babam götürüyordu beni. Gerçekten zorlu günlerdi ama belki de kırılma noktasıydı. Orada pes etsem belki buralarda olamayacaktım. İçimdeki futbol aşkı, azmi, hırsı beni buralara getirdi diyebilirim.”
Hazır Galatasaray Altyapısı’ndan bahsetmişken, futbol dışında, teknik-taktik bunların dışında neler öğretiliyor?
“Akademiye girdiğinde orada bir yazı var. ‘Seni buraya getiren yeteneğindir, burada tutacak olansa karakterindir.’ diye. Bu her şeyi özetliyor. Bizi oraya yeteneğimiz getirdi evet ama orada bize hayat hakkında olsun ilerideki yaşamımız hakkında olsun çok şey öğretiliyor. İyi bir insan, iyi bir vatandaş olmayı öğretiyorlar ilk başta. Onun için gerçekten Galatasaray Altyapısı çok özel bir yer, her futbolcu için her genç için. İnşallah oradan daha nice iyi insanlar, iyi futbolcular çıkacak.”
İlişkilerin hâlâ devam ediyor. İstanbul’a her geldiğinde hem Florya’yı takım arkadaşlarını hem hocanı ziyaret ediyorsun. Neler konuşuyorsunuz, nasıl tavsiyeler alıyorsun?
“Geldiğimde ilk altyapıya giderim, Florya’nın girişinde altyapı var. Hayatımın üçte biri orada geçti. Giderim Ali Yavaş hocamın olsun, Ahmet Keskinkılıç hocamın ellerini öperim. Formalarını veririm. Onlar da benimle çok gurur duyduklarını, böyle devam etmem gerektiğini söylüyorlar. Genç kardeşlerimi ziyaret ediyorum. Ben de gençtim orada. Eskiden Arda ağabey olsun, Semih ağabey olsun geldiklerinde en azından bizim kafamızı okşadıklarında bile çok mutlu oluyorduk. O günleri unutmadım. Onun için ben de gidince genç kardeşlerimin ne hissettiklerini biliyorum. Ben de onlara elimden geldiğinde yardımcı olmaya çalışıyorum. Bu beni çok mutlu ediyor.”
Aslında tam soracağım soruya biraz yanıt vermiş oldun. Küçük yaşta yan yana geldiğin oyuncuların yerinde olmak sana nasıl bir sorumluluk duygusu yüklüyor?
“Her küçük çocuğun hayalidir bence. Çünkü biz de altyapıda oynarken bu anların hayalini kuruyorduk. O zamank idollerimiz A Takım’da oynayan ağabeylerimizdi, şimdi ise küçük çocukların idolü ben haline geldim. Onun için küçük çocukların ne hissettiklerini çok iyi biliyorum ve bu bana ayrı bir sorumluluk veriyor. Hem saha içinde hem saha dışında en küçük bir iyi ya da kötü hareketim, onların vizyonuna girecek, onları derinden etkileyeceğim. Onun için bu konuda son derece dikkatliyim.”
Ozan çok küçük yaşta çok olgun tavırlar, konuşmalar, bunları görebiliyoruz sende. Bunda nelerin katkısı oldu? Çünkü aile dışında da kendini çok özel şekilde yetiştirdiğini görebiliyoruz.
“Çok teşekkür ederim. En başta ailem, onlar beni bu şekilde yetiştirdi.”
Babaya mı benziyorsun daha çok yoksa anneye mi karakter olarak?
“İkisine de diyeyim. İkisine de benziyorum bence. Babam da sakin birisi. Annem de gerçekten oturmasını kalkmasını bilen sakin birisi. Onlardan tabii küçüklükten bu eğitimi aldık. Galatasaray Altyapısı’nda da hocalarım olsun, orada çalışanlar olsun... 11-12 yaşında o kapıdan girdim, onlar da bana bu terbiyeyi aşıladı. Bu davranışları göstermemi sağladı. Karakterim gereği böyleyim.”
Bu sakinlik, olgunluk stoper olarak sana katkı sağlıyor zannediyorum saha içinde de?
“Tabii ki stoper olarak sakinlik çok önemli bir özellik. Ben de sahada çok heyecanlandığımı hatırlamıyorum. İlk maçımda belki 2-3 dakika heyecanlandım. Ondan sonra sanki 40 yıldır o sahanın içindeymişim gibi hissettim. Bu, futbolda çok işime yarıyor.”
İlk maçın Yeni Malatyaspor maçıydı. Donk’un yerine dahil oldun, dakika 90 civarıydı, Donk koşarak saha kenarına geldi ve oyuna girdin. İlk sahaya ayak bastığın an. Belki taraftarı olduğun kulüpte sahaya çıkıyorsun, neler hissettin?
“Çok özel bir andı benim için. Hayatımın en güzel anlarından bir tanesiydi. Hâlâ saatini, tarihini bile hatırlarım. Her oyuncunun hayalidir o sahaya çıkmak, o taraftarın önünde yer almak. Hele ki Galatasaraylıysanız ve o altyapıdan yetişmişseniz, gerçekten kelimelerle tarif edemezsiniz o anları. Fatih hocam beni oyuna aldı. Antrenmanlarda iyi performans göstermiştim aslında hafiften böyle bekliyordum, içimde vardı öyle bir şey. Hocam da beni oyuna alarak onurlandırdı. Sonraki sezon da oynamaya başladım. Güzel zamanlardı.”
Fatih Terim senin için ne ifade ediyor?
“Fatih Terim gerçekten benim hayatımın en önemli figürlerinden bir tanesi diyebilirim. Benim buralarda gelmemdeki en büyük pay sahibi kişi. Bana davranışları olsun, aşıladığı güven olsun, şu an bile yanına gittiğimde gösterdiği şefkat olsun gerçekten çok çok saygı duyduğum önemli birisi. Allah başımızdan eksik etmesin diyorum.“
Ozan, her konuşmanda mütevazılığını biraz daha ön plana çıkardığını görüyoruz zaten konuşmalarında altını çizerek biz de vurguluyoruz bunu ama şunu sormak istiyorum Galatasaray’dan Stuttgart’a gidiyorsun, 4.5 ayda Bundesliga’da “Yılın Çaylağı Ödülü’nü” kazanıyorsun ki büyük bir başarı. Neler hissettin? Bunu nasıl başardın? Bu kadar kısa bir sürede gittiğin başka bir ülke, başka bir kültür, buna uyum sağlamayı nasıl başardın?
“Dışarıdan belki; gitti, 4.5 ayda direkt yılın çaylağı seçildi, tekrar transfer oldu çok şey gibi gözüküyor ama gerçekten ben çok çalıştım, her zaman da çalışmaya devam ediyorum. Elimden gelen her şeyi yaptım orada. Olaylar bir şekilde gelişti ama ben bunu çok çalışmama bağlıyorum. Biz de doğru tercihler kullandık bence, çünkü her zaman oynayabileceğim yere gittim. Başka bir yere gitseydim belki şu an bakılınca küme düşmüş bir takıma gitmiş gibi görünüyorum ama orada gösterdiğim performansla daha büyük bir adım atarak, daha iyi bir takıma gittim. Schalke’ye gitmeden önce de daha iyi takımlar daha iyi alternatifler vardı önümüzde ama ben yine oynayabileceğim bir takıma gittim ve burada gösterdiğim performansla da belki 2-3 sene sonra çok daha büyük bir adım atıp yine, dünyanın iyi oyuncuları arasına gireceğim Allah izin verirse. Onun için aslında kariyer planlamasının da önemi var burada çok çalışmaktan sonra. Ben bunları gösterebilirim sebep olarak.”
Galatasaray – 4’lü savunma, Stuttgart - 3’lü savunma, Schalke tekrar 4’lü savunma, hiç bocaladın mı hiç zorlandın mı? Çünkü çok zor gerçekten.
“Benim zaten futbol hayatım o kadar şey geçti ki yani, Galatasaray’la şampiyonluğa oynarken Stuttgart’la küme düşmemeye oynadım, ardından 3’lü savunma 4’lü savunma, orta saha Stuttgart’ta birkaç kez... Gerçekten kısa profesyonel futbol hayatımda her şeyi gördüm diyebilirim şu ana kadar. Onun için bunların hepsi bana ayrı bir tecrübe oldu. Galatasaray’da da Stuttgart’ta da 3’lü savunma oynadım. Herkesten bir şey öğrenmeye çalıştım, her hocadan bir şeyler kapmaya çalıştım. Yanımdaki her tecrübeli oyuncudan bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Ve kendimi böyle geliştirdim, geliştirmeye de devam edeceğim.”
Tabii ki bir futbolcu hocası nerede şans verirse görev alır ama, sen 3’lü savunmada mı 4’lü savunmada mı kendini daha rahat hissediyorsun?
“Ya açıkçası şimdi 3’lü savunma oynayınca daha çok hücuma katkı sağlayabiliyorsun. Bundesliga’da o tarz goller attım, asistler yaptım, dripling yaparak, ileri çıkarak. Savunmada da asıl mevkim olan savunmanın göbeğinde oynuyorum, orada da tabii elimden geleni yapıyorum ama ikisinde de benim için gerçekten değişen hiçbir şey yok. Sadece çok ufak farklar.”
Golcü Ozan’ı sen daha önce keşfetmiş miydin? Bu sezon inanılmaz goller atıyorsun. Tebrik edelim hem performansın hem goller için ama seni de şaşırtıyor mu, bu kadar bekliyor muydun?
“Açıkçası şaşırtmıyor dersem yalan olur. Ben ekstra çalışmalar yapıyorum. Akademide, milli takımlarda atıyordum falan ama bu en üst seviyeye çıkıp 1 senede 6 gol atmak ilk sezonumda gerçekten beni de şaşırttı ama attıkça insanın özgüveni yerine geliyor. Oynadıkça artık ne taraflara koşu yapman gerektiğini, topun nereye gittiğini daha iyi kestirebiliyorsun. Kesinlikle maç oynamakla ve özgüvenle alakalı bir şey olduğunu düşünüyorum bu gollerin. Ama tabii ki takım arkadaşlarıma ve hocalarıma da bir parantez açmak gerekiyor. Her zaman bu taktikleri benim üzerime kuruyorlar. Koşuları benim önümü boşaltmaya, beni savunan oyuncuyu blok yapıp beni boşa çıkartmaya çalışıyorlar. Goller de böyle geliyor belki. Gol attıkça da benim özgüvenim daha da yükseliyor ve bir sonraki kornere daha da inanarak gidiyorum. Olaylar böyle gelişiyor.”
İhtiyaç anında forvet Ozan’ı görebileceğiz belki de hem Milli Takım’da hem Schalke’de, hoca da görev verirse?
“Neden olmasın?”
Schalke’deki teknik direktörünle uyumun nasıl? Ondan neler öğreniyorsun?
“David Wagner bu sene geldi. Daha önceden, gelmeden önce buluşup, konuşmuştuk, ben onu dinlemiştim. Gerçekten benim üzerimde çok pozitif bir etki bırakmıştı. Schalke’yi seçmemdeki en büyük etkenlerden bir tanesi David Wagner’di. Sezon başında şanssız bir sakatlık geçirdim, yaklaşık 2 ay top oynayamadım ama D. Wagner beni her zaman takımın içinde tuttu. Antrenmanlara çıkamıyordum, taktik antrenman yaptığımız zaman beni yine çağırıyordu. Antrenman yapmasam bile izleyip, sezon boyunca nasıl futbol oynayacağımızı bana göstermeye çalışıyordu. Her zaman bu takımın en önemli oyuncularından bir tanesi olduğumu bana aşıladı. Belki sakatlıktan döndüğümde 4-5 maç kadroda kendime yer bulamadım, yedekte bekledim ama o zamanda da beni yanına çağırıp, sakatlıktan yeni çıktığımı ve oynayan stoperlerin şu an iyi oynadığını, onları hemen kesemeyeceğini söyledi. Bana da mantıklı gelmişti çünkü üst üste galibiyetler alıyorduk ve takım da iyi gidiyordu. Ama şansın geleceğini biliyordum ben de. Nihayet şans geldi ve o şansı iyi kullandım. Üst üste galibiyetler aldık benim oynadığım dönemde ve ben üst üste goller attım. Yine çok çalışmaya devam ettim. Şu an baktığımızda Bundesliga’da 4. ya da 5. sıradayız sanırım Dortmund’la eşit puandayız. Çok daha iyi olabilirdik. 2. yarı için gerçekten çok heyecanlanıyordum. Neden olmasın? diyorum, Şampiyonlar Ligi potasında bitirirsek. Çok iyi olacak bizim için.”
Ozan, Şampiyonlar Ligi demişken... Şampiyonlar Ligi müziği senin için ne ifade ediyor?
“Şampiyonlar Ligi müziği tüylerimi diken diken eden bir müzik. Geçen sene Galatasaray’da belki gruptan çıkma başarısı gösteremedik belki ama benim futbol hayatıma çok etkide bulundu bu Şampiyonlar Ligi maçları. Tam bir podyum. Bütün büyük takımlar olsun, futbol dünyasının devleri olsun... Şampiyonlar Ligi’ni izliyor ve oradan oyunculara bakıp karar veriyor. İnşallah ben de seneye, öbür sene, her sene Şampiyonlar Ligi oynamya devam etmek istiyorum.”
Enteresan, tesadüf belki ama Galatasaray formasıyla ilk Şampiyonlar Ligi maçın Schalke deplasmanı, Veltins Arena, şu anda Schalke formasıyla o stattasın. Farklar nasıl?
“Aslında ilk maçımızı Galatasaray stadında oynadık, 0-0 bitmişti o maç. O maç çok iyi oynamıştım ama deplasmandaki maçta takım olarak çok kötü oynamıştık. Sadece güzel olan şey o stattaki Galatasaray taraftarıydı, gerçekten inanılmazlardı. Bence statta Schalke taraftarından çok daha fazlalardı sayı olarak. Ama şu anda Veltins Arena’da Schalke taraftarı beni büyülüyor. Gerçekten hiçbir zaman bize olan desteklerini esirgemiyorlar. Gerçekten, Veltins Arena oynarken keyif aldığım statlardan bir tanesi. ”
Taraftarla olan diyalogun nasıl? Schalke taraftarıyla özellikle. Sana bir lakap takıyorlar mı? Seni nasıl çağırıyorlar ya da arandaki diyalog nasıl?
“Schalke taraftarı gerçekten bana çok değer veriyor, bunu her fırsatta gösteriyorlar. Geçen ay, ayın oyuncusu seçmişler beni. Taraftar verdi bana ödülü. Benden çok şey beklediklerini, çok memnun olduklarını söylüyorlar sürekli. Tabii Almanca öğreniyor olmam, onlarla Almanca diyalog kurmaya çalışıyor olmam, onları ayrıca mutlu ediyor. Onun dışında gollerimle de alakalı çok olumlu yorumları var. Sürekli bana söylüyorlar. Gerçekten, iyi bir taraftar grubuna sahibiz bence. ”
Galatasaray Altyapısı, defaatle vurgu yapıyoruz, altyapıdan yetişen, Bundesliga’ya transfer olan ve şu anda orada forma giyen en genç oyunculardan biri olarak şunu sormak istiyorum, altyapılarda forma giyen -hem Galatasaray Altyapısı’nda hem başka altyapılarda- meslektaşlarına, futbolcu kardeşlerine önerilerin neler?
“Öncelikle tabii ben de o yoldan geçtiğim için onların ne yaşadığını çok iyi biliyorum. Öncelikle çok çalışmalarını tabii ki söylemeden geçemeyeceğim. Ama onun dışında kendilerine asla inanmaktan vazgeçmemelerini söylüyorum. Çünkü Türkiye’de onların futbolcu olamayacağını öngören hocalar olabilir. Onlara, bunları söyleyen hocalar olabilir. Ama asla vazgeçmemelerini, kendilerine inanmalarını istiyorum onlardan. ”
Herhalde senin en temel özelliklerinden biri, soğukkanlı dedik, olgun tavırlar dedik ama bunun dışında vazgeçmemek, pes etmemek.
“Kesinlikle, bu işin doğasında pes etmemek var bence.”
İstanbul’da özel bir hoca tutarak, yaklaşık bir sene çalıştın. Şu an ekstra çalışmalar hâlâ devam ediyor mu Schalke’de? Antrenmanlar dışında, kendi formunu nasıl bu kadar zirvede tutmayı başarıyorsun?
“Şöyle bir şey var aslında, Galatasaray’da altyapıda oynarken, sadece Galatasaray Altyapısı için söylemiyorum, tüm altyapılarda bir eğitim ya da hoca eksikliği olabiliyor, bu çok doğal bir durum. O zaman ben kendimi çok eksik hissettim, Tudor döneminde, fizik olarak, teknik olarak kendimi çok eksik hissettim. Menajerimle bunu paylaştım ve bana özel bir hoca tutuldu antrenman dışında. Antrenmandan çıkıp oraya gidiyordum. Çalışıyordum, antrenmandan sonra koşularımı yapıyordum. O şekilde geçiyordu ve o şekilde kendimi çok geliştirdim. Şu an en üst seviyedeyiz ve Schalke, yiyeceğimiz yemekten, yapacağımız antrenmana, saha dışında ne zaman rejenerasyon yapacağımız... Her şeyi kendileri ayarlıyor. Onun için ekstra bir hocaya şu an gerek duymuyorum. Onlar zaten benimle en iyi şekilde ilgileniyor.”
Galatasaray’ın bu sezonki maçlarını takip edebiliyor musun?
“Tabii ki her zaman evde izleyebileceğim her maçı izlemeye çalışıyorum Süper Lig’de tabii ki Galatasaray maçlarını da izliyorum. Belki şu an çok güzel bir hava yok Galatasaray’da ama biz bu zamanları çok gördük, çok geçirdik. Galatasaray, asla pes etmez. Bence 2. yarı umarım Galatasaray için çok iyi geçecek ve yeniden şampiyonluğun en büyük favorisi olmaya devam edeceklerdir.”