Ortadoğu'daki gelişmeler ABD seçimlerini etkiler mi?
ABD Başkanı Barack Obama, ABD karşıtı olayların kontrol edilemez hale gelmesi halinde, seçimlerde, ''güçlü başkomutan'' imajıyla rakibi Mitt Romney'e önemli fark attığı bir alandan darbe yiyebilir: Dış politika.
cumhuriyet.com.trOrtadoğu'da alevlenen ABD karşıtlığını nasıl idare edeceği noktasında önemli sınavdan geçen Obama yönetimi, durumu iyi yönetemezse, kendisini ABD'yi ''özür dileyen bir ülke'' haline getirmekle suçlayan Cumhuriyetçilere önemli koz verebilir.
İki aydan az bir süre kalan Amerikan seçimlerinde gündemin ana konusu hala ekonomi ama Hz. Muhammed'e hakaret içeren film nedeniyle Ortadoğu'da patlak veren ABD karşıtı gösteriler ve ABD'nin bazı diplomatik temsilciliklerine düzenlenen saldırılar, başkanlık seçimlerini de etkileme riski doğurabilir.
Başkan Obama, 4 yıl içerisinde yaptığı başarılı icraatlar arasında dış politikayı da ön sıralara koyuyor. Dış politikada önceki başkan George W. Bush'tan farklı politika izleyen Obama, göreve gelir gelmez ''Müslümanlarla yeni başlangıç'' açılımına gitmiş, bölgedeki halkta tepki yaratan Irak'taki savaşa son vermiş ve Afganistan'dan da askerlerini çekme kararı almıştı.
Bunun yanında, ABD'nin Ortadoğu'daki ''işgalci'' imajını azaltabilmek için Arap dünyasındaki ayaklanmalarda ihtiyatlı tutum takınan Obama, Libya'ya NATO müdahalesinde başı çekmek yerine, uluslararası konsensüs arayıp deyim yerindeyse ''arabanın arka koltuğuna'' oturmuş, ayaklanmalarda, Arap halklarının yanında olduğunu her defasında ısrarla vurgulamıştı.
İran ile diyalog kapısını açan, Soğuk Savaş yıllarında karşı kutupta kalan Rusya ile yeni sayfa açma gayreti yürüten, kısacası ABD'nin tüm dünyadaki imajını düzeltme yönünde yoğun çaba içerisinde giren Obama, şimdi, bölgedeki olayların uzamasının, 4 yıllık ''imaj düzeltme'' gayretlerine darbe vurması ve böylece başkanlık seçimlerini etkilemesi riskiyle karşı karşıya.
Arap ayaklanmaları, ABD'ye başağrısı mı getiriyor?
Arap Baharı ayaklanmalarının başında ABD açısından en fazla dikkati çeken konulardan biri, hiç bir zaman Amerikan karşıtı gösterilerin olmamasıydı ve bu durum da Obama yönetimine, atılan adımların meyvelerinin toplandığı yönünde ümit veriyordu.
Ancak şimdi bölge ülkelerinde ardı ardına çıkan gösteriler, Obama'nın, tüm çabalarına rağmen, ABD'ye yönelik Ortadoğu'da kalıplaşmış olumsuz imajın düzeltilemediğini ortaya koyuyor. Olaylar, bölgedeki Amerikan karşıtlığının hala canlı olduğunu ve ilk olumsuz gelişmede patlak verebildiğini gösteriyor. Obama yönetimi ve bölge ülkelerinin liderleri her ne kadar bu gösterilerin radikal gruplar tarafından yapıldığı ve tüm halkı temsil etmediğini söylese de ortadaki tablo, radikal grupların hala kolayca bölge halkını Amerika'nın aleyhinde kışkırtabildiğini de ortaya koyuyor.
Üstelik, Arap Baharı'nın yarattığı iyimser havaya rağmen, ABD'nin bölgedeki etkisinin artması yerine bir zamanlar ''sıkı müttefiki'' olan ülkelerde daha da azalmış görünmesi, ABD'de kimi çevrelerde uzun zamandır endişe yaratıyordu. Saldırılardan sonra Libya'da devletin en üst katmanlarından özür ve üzüntü açıklamaları gelmesine rağmen, aynı durumun Mısır'da daha gecikmeli olarak gelmesi de buna tuz-biber oldu. Romney ve Cumhuriyetçi cephede, Obama yönetiminin Arap ayaklanmalarında ''müttefik'' Mübarek yerine, halkı destekleyerek, yönetimi Müslüman Kardeşler'in devralmasına izin verdiği eleştirilerini artırdı.
Dolayısıyla, ''müttefik'' ülkelerin kaybedildiği eleştirilerine şimdi ABD karşıtlığının canlılığı da eklenince, ülkede, Obama'nın Müslüman ve Arap dünyasına yönelik açılımlarının boşa mı gittiği, hatta Arap ayaklanmalarının bölgede ''yeni sayfa'' açmak yerine, ABD'ye yeni bir ''başağrısı'' mı getirdiği sorularını ortaya çıkarmaya başladı.
Hatta şimdiden, ''Arap Baharı Arap Kışı'na mı döndü?'', ''Bölgeyi ABD'nin çıkarları açısından daha mı güvensiz hale getirdi?'' türünden tartışmalar Amerikan medyasında daha sık görülür olmaya başladı.
Obama'nın önündeki önemli sınav
Zaten bir yandan İran'ın nükleer programı konusunda İsrail'le arasındaki bazı fikir ayrılıklarının yarattığı sorunlar, diğer yandan Suriye'de giderek vahametini artıran krizle başetmeye çalışan Obama yönetimi, her ne kadar seçime kadar kendisine sorun yaratabilecek yeni ''baş ağrısı'' istemese de şimdi bu olaylarla Ortadoğu'da yeni bir sınavdan geçiyor.
Bölgede ABD karşıtı olaylar uzar ve kontrol edilemez hale gelirse, seçmenlere kendisini ''güçlü başkomutan'' olarak gösteren Obama'ya, ''talihsiz Ekim sürprizi'' yaşatıp, seçimlerde hiç ummadığı noktadan darbe vurabilir: Dış politika.
Bu noktada, Obama yönetiminin son gelişmeleri nasıl idare edeceği hayati önemde. Obama yönetimi, saldırıların sorumlularını hızlı biçimde adalet önüne çıkaramazsa, Cumhuriyetçilerin eline önemli koz verecek.
Bu nedenle Obama, yine ''güçlü başkomutan'' görünebilmek adına özellikle ''adaletin yerini bulacağı'', ''ABD'nin dünyadaki güçlü liderliğinin devam edeceği'' noktalarına ciddi vurgularda bulunuyor, Libya açıklarına iki savaş gemisi göndererek de güç gösterisi yapıyor.
Diğer yandan da Obama, hem 4 yıldır sürdürdüğü bölgeye açılım politikasının boşa çıkıp, ''başarısız'' olduğu eleştirilerini almamak hem de her bir kişinin oyunun değerli olduğu seçimlerde Müslüman ve Arap kökenli seçmenleri de kaçırmamak için, özellikle Dışişleri Bakanı Hillary Clinton aracılığıyla Hz. Muhammed'e hakaret içeren ve Müslümanları derinden yaralayan filmi de en sert şekilde eleştiriyor.
Cumhuriyetçilere önemli koz
Ama Obama'nın iç politikada işi iyice zorlaştı. Ekonomi konusunda Cumhuriyetçilerin hedefinde olan Obama'ya, şimdi de dış politika eleştirileri arttı.
Hem Cumhuriyetçi Başkan adayı Mitt Romney hem de Kongre'deki Cumhuriyetçiler, aylardır Obama'nın açılımlarının aslında ABD'nin dünyadaki ''güçlü ülke'' imajını sarstığını, ülkeyi ''masaya vuran değil, özür dileyen bir ülke'' haline getirdiğini ve bölge ülkelerinin gözündeki rolünü zayıflattığı söylemlerini uzun süredir kullanıyordu. Ortadoğu'da alevlenen olaylar ise Cumhuriyetçilerin eline daha çok koz verdi.
Şimdi Cumhuriyetçiler, Obama'nın, bir yandan saldırganların üzerine gitmek yerine filmi yapanları eleştirerek adeta ''özür dilediği'', diğer yandan da ABD'nin bölgedeki imajını düzeltememekle kalmayıp, nüfuzunu ve ağırlığını daha da azalttığını bu saldırılarla iyice göstermiş olduğunu savunuyor. Cumhuriyetçiler açısından, bu son olaylar, Obama'nın ''başkomutan'' olarak ''zayıflığını'' pekiştirir nitelikte.
Romney, son olaylardan yararlanarak Obama'ya karşı anketlerde zayıf kaldığı dış politika konusunda öne çıkma kaygısına da girdi. Romney, ''trajediden siyasi avantaj yaratmaya çalıştığı'' gerekçesiyle kendi partisinden bile bazı eleştiriler almasına rağmen, daha olayların ilk dakikasından itibaren Obama'yı ciddi biçimde eleştiriyor.
Obama'yı, saldırıya hazırlıklı olmamak ve ''saldırganların üzerine gitmek yerine, film nedeniyle özür diler'' bir pozisyon takınmakla suçlayan Romney, daha ABD'nin Libya'daki
Büyükelçisinin ölüm haberi gelmeden ve Mısır ile Libya'daki olaylar patlak vermeden önce, ABD'nin Kahire Büyükelçiliği'nin, ''Müslümanların dini hissiyatlarını zedeleyici girişimlerini kınayan'' açıklamasını, sanki Obama yönetiminin saldırılara ilk tepkisi gibi yansıttı ve ardından gelen tüm eleştirilere rağmen de pozisyonunu değiştirmedi.
ABD'deki Arap seçmenleri nasıl etkiler?
Öte yandan, bu gelişmeler, tüm olumsuzluklarına rağmen Obama'ya seçimlerde bir derece avantaj da sağlama ihtimali taşıyor.
ABD'de Obama'nın 2008 yılında başkan olarak seçilmesini büyük heyecanla karşılayanlar içerisindeki Arap ve Müslüman kökenli seçmenler şu anda Obama'ya karşı büyük hayal kırıklığı yaşıyor. Bu nedenle Arap seçmenlerin bir kısmının seçimlerde sandık başına gitmeme ihtimali de bulunuyor.
Obama'nın durumu iyi idare etmesi halinde, Romney'nin saldırılar karşısında ''Amerika'nın yumruğunu daha sert masaya vurmasını'' savunurken, Hz. Muhammed'e hakaret içeren filme en ufak eleştiri getirmemesi, Arap ve Müslüman seçmenlerin zaten Romney'ye yönelik şüphelerini iyice derinleştirip, tüm hayal kırıklıklarına rağmen seçimlerde Obama için sandığa gitmelerine neden olabilir.