Ortadoğu'da dengeler değişiyor

Ortadoğu'da yaşanan rekabet, İran'a yakın ya da ABD yanlısı kamplar üzerinden değil birinin başını İran'ın, diğerinin başını Türkiye'nin çektiği iki farklı vizyon üzerinden yaşanıyor.

cumhuriyet.com.tr

ABD ise kendisi için fırsatlar yaratan bu durumdan faydalanmak için fazla bir şey yapmıyor.

Washington Post gazetesinde yayımlanan bir makale, ABD Başkanı Barack Obama'ya Ortadoğu'da İsrail ve Filistin arasında duran bir barış süreci ve Irak'ta istenmeyen bir savaş gibi zorlu miraslar kaldığına dikkat çekildi.  

Washington Post'un haberine göre, Obama'nın bu sorunları çözmekte zorlandığı ancak diğer yandan bölgeye bakış açısının son dönemde yaşanan değişimleri kapsamadığı ve bunun da önemli fırsatların kaçırılmasına neden olacağı ifade edildi.

Uluslararası Krizi Grubu'nun Ortadoğu programı direktörü Robert Malley ve programın Şam merkezli proje direktörü Peter Harlin tarafından kaleme alınan makalede, Ortadoğu'da yaşanan değişimler şu şekilde özetlendi.      

"Katar, Mayıs 2008'de Lübnan'daki gruplar arasında anlaşmaya varılmasına yardımcı olurken, Türkiye de İsrail ile Suriye müzakerelerinde arabuluculuğa başladı. [Ne Türkiye ne de Katar] hiçbir eksen dahil olmadığı gibi bütün taraflarla konuşabilen devletler olma itibarına sahip. Suudi Arabistan uzunca bir süre ABD'nin Suriye hakkındaki kuşkularını ve düşüncelerini paylaşırken, şimdi bu iki ülke yeniden aynı noktada buluşuyor. Riyad ve Şam, İran'ın Yemen'de etkin olmasına karşı çıkıyor ve ABD'nin desteğini alan Irak Başbakanı Nuri el-Maliki'ye sessiz bir muhalefet yürütüyor."

Ortadoğu'nun hantal yapısı göz önüne alındığında yaşanan bu yeni düzenlemelerin kayda değer olduğunu söylemek mümkün. Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün, İsrail'le ilişki kurmak, ortak bir yönetim biçimi ve aşırı hareketlerle mücadele etmek konularında birlikte hareket etme iradesi göstermiyor.

Bugüne kadar ılımlı kampta nitelendirilen bu ülkeler güç kaybederken, bütün bu denklem içerisinde ABD ise bölgeyle ilgili güvenilir bir vizyon ortaya koyamıyor.

Malley ve Harlin yaşanan tüm bu değişimlerin ışığında bölgede ortaya çıkan durumu şu şekilde özetledi:

"Bugün, Ortadoğu'da yaşanan rekabet İran yanlısı ve ABD yanlısı kamplar arasında değil bölgenin içinden çıkmış iki vizyon üzerinden yaşanıyor. Bunlardan ilki hem İsrail'e hem de Batı'ya direniş üzerine kurulu, bölgenin itibar açlığını temsil eden ve askeri işbirliğini öncelik haline getiren İran'ın desteklediği vizyon. Diğeri ise diplomasiyi ön plana çıkaran, bütün tarafların katılımını savunan ve ekonomik entegrasyonu öncelik haline getiren Türkiye tarafından temsil edilen vizyon. Her ikisi de Arap olmayan yükselen bölgesel güçler tarafından yürütülüyor ve Arap ülkelerinin sokaklarında yankı bulunuyor."
 
Makaleye göre, söz konusu her iki hareket de ABD önderliğinde gerçek bir alternatif olmadığı için giderek güçleniyor. Bu iki vizyon arasında rahatsız bir biçimde gidip gelen bölge, kendisini ABD politikalarına göre değil böyle bir politikanın olmamasına göre konumlandırıyor.

Suriye, Suudi Arabistan ve Türkiye'nin attığı adımlar karşısında kendisini izleyici konumunda bulan Washington'un daha kötüsü giderek yaşanma olasılığı artan İsrail'in Hamas'la Gazze'de; Hizbullah'la Lübnan'da ya da Filistinliler'le Kudüs için çatışması gibi riskleri engellemek için yapabileceği fazla bir şey de bulunmuyor.

Makalede, Obama yönetiminin atması gereken adımlar ise şöyle anlatıldı: "Obama yönetimi, bölgeyi 'ılımlılar' ile 'militanlar'ın savaştığı ve 'ılımlıların' galip geleceği bir yer olarak görmekten vazgeçmeye mutlaka başlamalıdır. Bu yaklaşımın yerel bölgede hiçbir güvenilirliği ya da yankısı yoktur. Kısacası bu yaklaşımın hiç bir şansı kalmamıştır.”