Onur Saylak ve Hakan Günday 'Şahsiyet'i anlattı

Onur Saylak, Hakan Günday ile birlikte Kara Hafta İstanbul Festivali kapsamında düzenlenen "Yeni Platformlarda Polisiye: Şahsiyet Fenomeni" başlıklı oturuma konuşmacı olarak katıldı. Saylak "Agâh Bey karakterinin hafızasını kaybetmesiyle aslında bireysel hafıza ile toplumsal hafıza üzerinde bir ilişki kurmaya çalıştık" dedi.

cumhuriyet.com.tr

Haluk Bilginer'in canlandırdığı Agâh Beyoğlu karakteri (Fotoğraflar: Twitter/@sahsiyetdizi)

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) desteğiyle bu yıl altıncısı düzenlenen Kara Hafta İstanbul Festivali kapsamında "Yeni Platformlarda Polisiye: Şahsiyet Fenomeni" başlıklı oturum gerçekleştirildi. Oturum başkanlığını Can Erol'un üstlendiği söyleşi, İBB Kültür AŞ'nin YouTube kanalı Kültür İstanbul'dan canlı olarak yayımlandı.

"Şahsiyet"in senaristi Hakan Günday ve yönetmeni Onur Saylak'ın konuşmacı olarak yer aldığı söyleşide, Haluk Bilginer'e En İyi Erkek Oyuncu dalında Emmy ödününü getiren "Şahsiyet" dizisi üzerinden, yeni film ve dizi izleme platformlarındaki polisiye konusu ele alındı.

'HİKÂYE KENDİ TÜRÜNÜ BELİRLEDİ'

Günday, "Şahsiyet" dizisine başlarken ilk olarak Saylak'la beraber epizodik bir dizi yapmaya karar verdiklerini belirterek, her hikâyenin kendi türünü kendisinin belirlediğini söyledi.

Bazı epizodik anlatımlı hikâyelerin dizi, sinema filmi, roman ya da opera olabileceğine işaret eden Günday, "Daha filminden sonra oturup, epizodik anlatımlı bir şey üzerine düşünmeye başladığımızda Onur'un bir seri katil fikri vardı ve 'örüntülü bir davranış biçimi nasıl olur', 'kendini tekrarlayan bir suç etrafında nasıl bir hikaye anlatılır' diye tartışıyorduk. Ben türlerin tam olarak aslında nerede başladığını veya nerede bittiğini bilmediğim ve çok da ilgilenmediğim için daha çok (senaryoda) ana karakter üzerinden neyi anlatabileceğimizi düşünerek ilerledim" dedi.

Hakan Günday, dizinin hikâyesi üzerine tartışırken daha sonra hafıza meselesinin ortaya çıktığını aktararak, şöyle devam etti: "Hafıza üzerine ne yapılabilir fikri ve hafıza yoksunluğundan sürekli tekrarlanan suçlar, hepsi hikâyede bir araya geldi. Ayrıca hikâye anlatmanın belki de ilk önce anlatıcıya, bir yönetmen, senarist veya romancı olarak kattığı en büyük şey, belki de o hikâye sayesinde kendi yaşadığı değişim, hikâyeyi anlattığı süreç içinde kendi girdiği maceradan öğrendikleri. Dolayısıyla dizideki diğer karakterler de yeni yönlere gidebilmemizi sağlayan karakterlerdi."

8 NUMARALI DAİRE

Dizideki ana karakterin kullandığı 8 numaralı dairenin Agâh Beyoğlu'nun bilinçaltı olduğu benzetmesini yapan Günday, "Eğer siz unutmayı tercih ederseniz bilinçaltınız 8 numara gibi tozlanıyor, kirleniyor. Kapısına demir vuruyorsunuz ama er geç geri dönüyorsunuz" ifadesini kullandı.

'UNUTMAK ÜZERİNE KURULU BİR ÇAĞDA YAŞIYORUZ'

Cansu Dere'nin canlandırdığı kadın polis Nevra Elmas

Dizinin yönetmeni Onur Saylak ise dizideki Agâh Bey karakterinin hafızasını kaybetmesiyle aslında bireysel hafıza ile toplumsal hafıza üzerinde bir ilişki kurmaya çalıştıklarını anlatarak, "Yani Agâh Beyoğlu, hafızasını kaybedeceğini öğrendiği zaman eyleme geçiyor. Aslında öyle bir çağda yaşıyoruz ki unutmak üzerine kurulu bir çağ. Çünkü çağın toplamına bakarsanız, herhalde her anlamda en vahşi dönemlerden bir tanesindeyiz. O yüzden de aslında toplumsal hafızanın ne kadar önemli olduğunu ve ne kadar önemsediğimizi görüyoruz. Bu anlamda sürekli aynı suçların tekrar tekrar işlenir olduğu dünya üzerine bir sürü tartışma yaptık. Bunun görsel kısmına gelirsek de tamamen öz ve biçim ilişkisi üzerine çalıştık" diye konuştu.

'BİR YANDAN İYİ, BİR YANDAN TEHLİKELİ'

Dijital dizi ve film izleme platformlarının pandemiyle birlikte öneminin arttığı konusuna değinen Saylak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"İnsanların tiyatroya, sinemaya, konsere gidemediği bir ortamda direkt elindeki kumandayla ulaşabildiği bir mecra var ve bu mecraya Netflix üzerinden bakarsak, global anlamda da çok büyük işletmeler işin içinde. Bir yandan iyi, bir yandan da tehlikeli geliyor bana. İçerik olarak özgün ve iyi işler yapıldığı sürece kesinlikle verimli olacaktır bu mecralar. Çünkü ulaşabildiğiniz insan sayısı daha fazla. Bir yandan da sinema sektörü olarak bakarsak çok tehlikeli gibi geliyor. Bir izleme alışkanlığı yaratıyor. Ne olursa olsun ticari bir karşılığı olan bir müessese bu dijital platformlar. Ne yaparsanız yapın o izleme alışkanlığını arttırma üzerine bir dramaturji kuruluyor. Bunu pek çok dizide görebiliyoruz. Bunun da yeni gelen nesille birlikte çok yanlış bir yere gidebilme ihtimali olduğu için sinema adına korkuyorum."

EMMY'E KADAR UZANAN BİR SERÜVEN

Saylak, "Şahsiyet" dizisinde ve "Daha" filminde oyuncu kadrosu açısından çok şanslı olduklarını ifade ederek, "Haluk (Bilginer) abi olsun, Cansu (Dere) olsun, Hümeyra olsun, Müjde Ar, Necip Memeli gibi hepsi elinden geleni yaptı ve çok iyi performanslar sergiledi. Biz de onların rahat etmesi için elimizden geleni yaptık. Çünkü bizim için önemli olan sette Hakan'ın müthiş yazımını var edebilmekti. O kadar iyi yazılmış bir metindi ki, bize sette sadece zevkle çalışmak kaldı. Sonuçta da Haluk abinin, Emmy'e kadar uzanan bir serüveni oluştu" dedi.

ALMANYA'NIN YAYIMLADIĞI İLK TÜRK DİZİSİ

Şahsiyet dizisinde işlenen temanın ve seyircide bıraktığı duygusal, düşünsel dilin evrensel kodlar taşıdığına dair geri dönüşler aldıklarını aktaran Onur Saylak, "Şu anda Meksika'da 'Şahsiyet'in remake'i yapılıyor. Almanya'da gösterime girdi. İlk kez Almanya, bir Türk dizisini yayınladı.

Avrupa'da pek çok ülkede daha gösterilecek. Bu da beni sevindiriyor. Demek ki buradaki yerel kodları kullanarak, evrensel bir anlatı yaratabilmişiz, episodik anlatımla" şeklinde konuştu.