Onlara barışı anlatamıyoruz

Türkiye’de yaşayan okul çağındaki 850 bin Suriyeli çocuğun sadece 496 bin 653’ü okula kayıtlı. Bu çocukların normallik ve sığındıkları ülkeye aidiyet duygusu kazanabilmesi için barış ve kapsayıcılığı vurgulayan bir eğitim almaları zorunlu. Eğitim programındaki Türkiye’yi sürekli tehdit altında gösteren söylem ise çok kültürlü bir toplum duygusu yaratmanın önündeki en büyük engel.

Figen Atalay

Türkiye’de yaklaşık 3 milyon Suriyeli mülteci bulunuyor. Okul çağındaki 833 bin 39 Suriyeli çocuktan 496 bin 653’ü okula kayıtlı. Suriye dışındaki ülkelerden gelmiş 42 bin 221 okul çağında mülteci ve sığınmacı çocuk bulunuyor. Mülteci ve göçmen öğrencilerin normallik ve sığındıkları ülkeye aidiyet duygusuna kavuşabilmeleri için barışı ve kapsayıcılığı vurgulayan bir eğitim almaları özellikle önemli. Oysa sosyal bilgiler öğretim programındaki Türkiye’yi komşularının ve iç güçlerin sürekli tehdidi altında gösteren söylem çok kültürlü bir toplum duygusu oluşturulmasının önünde engel oluşturuyor.

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Türkiyeli, mülteci ve göçmen çocuklar için kapsayıcı eğitim çerçevesi öneren “Bir Arada Yaşamı ve Geleceği Kapsayıcı Eğitimle İnşa Etmek” başlıklı raporunu kamuoyuyla paylaştı. Türkiye’de yaşayan tüm çocuklar için kapsayıcı eğitim çerçevesinin önerildiği rapora göre, mevcut eğitim programlarının içeriğinin de yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.

Raporda öne çıkanlar

Raporun öne çıkan bulguları ise aşağıdaki gibi özetleniyor:

* Türkiye, Ortadoğu’daki Suriyeli mülteci nüfusun yarıdan fazlasına, 2.8 milyonu aşkın Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor.

* Türkiye’de okul çağında yaklaşık 850 bin Suriyeli çocuk yaşıyor. Bu çocukların Türkiye toplumuna barışçıl entegrasyonunda nitelikli eğitime erişimin artırılması kritik önem taşıyor.

* Milli Eğitim Bakanlığı, Suriyeli mültecilerin eğitim sistemine entegrasyonunu sağlamaya dönük sistematik değişiklikler yapma ve politikalar uygulama sürecinde. Ancak Türkiye’de sayısı gittikçe artan Irak, Afganistan, İran, Somali ve Ortadoğu’nun diğer ülkelerinden gelen göçmen ve sığınmacı da bulunuyor. Kamuoyu, bu ülkelerden gelen çocukların eğitime erişimde sahip olduğu haklar ve karşılaştığı sorunlara ilişkin sınırlı bilgiye sahip.

* Barış içinde ve bir arada yaşamanın desteklenmesinde kapsayıcı eğitim kritik önem taşır. Eğitim politikaları, hem mülteci hem de Türkiyeli çocukların tamamının etnik ve sosyoekonomik farklılıklarını göz önüne alan kapsayıcı bir eğitim çerçevesine oturtulmalı.

* Rapor, Türkiye’deki bütün öğrencilerin nitelikli eğitim almasını sağlayacak bir “kapsayıcı eğitim” çerçevesi öneriyor ve bu çerçevede, eğitime erişimi artırmaya, öğretim programını ve pedagojiyi iyileştirmeye, eğitim yönetişimini güçlendirmeye yönelik kamu politikası seçeneklerini kısaca özetliyor.

* Makro düzeyde uygulanacak kapsayıcı eğitim politika uygulamalarını, aile ve şirket vakıfları gibi görece daha esnek sivil toplum aktörleri ve özel sektör kuruluşları da destekleyebilir.

Şartlı nakit desteği

Çocuk işçiliği ve küçük yaşta evlilik gibi birçok etken mülteci çocukların Türkiye’deki eğitim kurumlarına erişimini engelliyor. Devlet okullarının ücretsiz olmasına rağmen ulaşım, eğitim malzemesi, beslenme gibi maliyet unsurları okul masrafını bazı aileler için aşılamaz bir engel haline getirebiliyor. ‘’Şartlı nakil transferi’’ uygulaması ile Suriyeli ailelere çocuk başına ayda 35-60 TL ödenmesi planlanıyor. Raporda, bu rakamın büyük şehirlerde yetersiz kalabileceğine dikkat çekiliyor.

Milliyetçi ve otoriter

Rapora göre, Türkçe öğretimi mülteci çocuk ve gençlerin topluma entegrasyonunda önemli bir aşama. Ancak bu öğretimin yanı sıra okulların çok kültürlülük, insan hakları ve barış gibi konularda olumlu algıyı güçlendirecek daha kapsamlı bir eğitim çerçevesi benimsemesi de gerekiyor. Türkiye’de mevcut eğitim programlarının içeriğinin gözden geçirilmesi gerekli. Sosyal bilgiler öğretim programı, insan hakları ve demokrasi gibi evrensel temaları ele alsa da bu temalar “milliyetçi ve otoriter bir yurttaşlık eğitimi’’ ile bir arada bulunuyor. Türkiye’yi komşularının ve iç güçlerin sürekli tehdidi altında gösteren söylem, çok kültürlü bir toplum duygusu oluşturması önünde bir engel oluşturuyor.