‘Önce Türkiye’de tanındım’

Dünyaca ünlü sanatçı Enrico Macias, Zorlu PSM Caz Festivali’nde bir konser verecek. Macias ile konser öncesi bir söyleşi yaptık.

cumhuriyet.com.tr

Cezayir’in yetiştirdiği en büyük seslerden biri Enrico Macias. Ülkesine has tınıları Fransızların chanson geleneğiyle harmanladığı şarkılarıyla milyonlara seslenen ve kariyerinde 60 yılı geride bırakmaya hazırlanan Macias bu hafta sonu Zorlu PSM Caz Festivali bünyesinde bir konser verecek. Konser öncesi Macias ile bir söyleşi yaptık ve onun Türk izleyicisiyle olan tanışıklığından başlayarak 80 yıllık yaşamına dair aklımızdaki soruları yönelttik.

- Türkiye ile uzun yıllara dayanan bir bağınız var. Ajda Pekkan ile yaptığınız düetler ve verdiğiniz konserler hâlâ hafızalarda. Dönüp baktığınızda ne hatırlıyorsunuz o döneme dair? Nasıldı Ajda ile çalışmak ve Türk izleyicisiyle karşılaşmak?

Aslında ben Türk seyircisiyle Ajda Pekkan’dan önce tanıştım. 1962 senesinde Ankara Radyosu’nda Eyfel’den Müzik adlı her pazar günü yayımlanan Erkan Özerman’ın Fransızca şarkılar programında ilk kez Türk müzikseverler beni dinlediler. Daha sonra yerel radyolar, İstanbul ve İzmir de onları takip etti. “J’ai quitté mon pays” adlı şarkımla beni müzikseverler çok sevdi. 50 seneyi geçen yolculuğumuz böyle başladı. Daha sonraki senelerde Ajda Pekkan’ı Olympia programlarıma davet ettim. Benimle düet yaptı ve tek başına bir şarkı da söyledi. Fransa ve Türkiye magazin dünyası bizi öyle yakından takip etti ki yanyana gelip çay-kahve içme şansımız bile olamadı. Bütün basın büyük bir aşk olarak lanse etti. Ben Ajda Pekkan’ı daima müzik olaylarıyla hatırlarım. Çünkü şarkılarımın Türkçesini Fikret Şeneş’in sözleriyle okudu. O zaman söylediğim bir cümleyi tekrarlayayım; Ajda Pekkan çok iyi bir şarkıcı ve eserlerimi çok iyi yorumladı. Güzelliğine gelince o tartışılmaz ve bizim röportajımızın konusu dışında... Her zaman çok çok çok güzeldi.

- Yaşınız 80 ama siz hâlâ aktif bir şekilde müziğin içindesiniz, konserler veriyorsunuz. Bunu hayal etmiş miydiniz, bu kadar uzun ve verimli bir kariyeri?

Yaşım 80 ama geceleri saymazsanız 40 yaşımdayım. Her müzisyenin hayali vardır. Tabii ben de yaşadığım müddetçe şarkı söylemek isteyenlerdenim. Çünkü kendi bestelerimi okuyorum. 800’e yakın beste az sayılmaz değil mi? Geçen aylarda Kanada, Los Angeles, Casablanca ve Mısır konserlerimi yaptım. Los Angeles benim için çok şahaneydi, 10.000’in üzerinde seyirci vardı. Şimdi ise İstanbul’a geliyorum. 60. meslek yılım için bana özel bir program yapmışlar. Ben de seyircilerimin karşısına çok değişik ve güzel sürprizlerle çıkacağım.

‘Mültecilik zor şey’

- “J’ai quitté mon pays” adlı parçayla Fransa’daki göçmenlerin hislerine tercüman oldunuz. Neydi o şarkının hikâyesi, bize anlatır mısınız?

O şarkı benim kendi toprağımı, şehrimi terk edip veda ederek başka bir ülkeye mülteci olmamın hikâyesidir. Bütün dünyada çok sevildi. Cezayir’i terk ederek Fransa’ya göç etmek kolay bir olay değil. Çocukluğunuzu, gençliğinizi geride bırakıyorsunuz; bambaşka bir ülkeye gidiyorsunuz. Bu hiç kimse için kolay kaldırılabilecek bir olay değildir.

- Ülkeniz Cezayir ile hayatınızın önemli kilometre taşlarını yaşadığınız Fransa arasında önemli bir çatışma yaşandı ve etkileri de hâlâ sürüyor. Bu çatışmalar sizi ve müziğinizi nasıl etkiledi?

Doğup büyüdüğümüz Cezayir ve bizler, yani benim ailem, aslında Osmanlı sayılır. İspanya’yı terk etmek zorunda kalan Musevileri dünyada tek bir ülke kabul etti. O da 2. Beyazıd devrinde Osmanlı İmparatorluğu’dur. Biz de Konstantini şehrine yerleştirilenlerdeniz. Onun için ben kendimi her zaman bir Osmanlı terbiyesi ve kültürüyle büyümüş bir ailenin çocuğu olarak görmüşümdür.

- Bir dönem Sarkozy ile Cezayir’e gidecek olmanız bir kriz çıkarmış ve siz de o geziden vazgeçmiştiniz. Hatta, “Ne olursa olsun bir gün döneceğim Cezayir’e” demiştiniz. Bu arzunuz sürüyor mu hâlâ?

Sarkozy ile beraber Cezayir’e gitmek, yani doğduğum büyüdüğüm yere gitmek fikri defalarca gündeme geldi. Kısmet değilmiş. Ben ikinci vatan olarak Türkiye’yi tanıdıktan sonra mutlu oldum. Bir kere daha tekrarlayayım; Fransa’da değil önce Türkiye’de meşhur oldum, star oldum. Binlerce teşekkür Dario Moreno’ya, beni programının birinci kısmına aldı. Böylece Paris’liler beni tanımaya başladı. “Bir gün Cezayir’e döneceğim” cümlesini kullandım. Bununla şunu söylemek istiyorum; sabırla beni davet etmelerini bekleyeceğim.

‘Dario Moreno’yu anacağız’

- İstanbul’daki konserinizde nelerle karşılaşacak seyirci, bazı sürprizler de hazırladınız mı?

İstanbul konserimde en büyük sürprizlerden biri, kırk tane 13-14 yaşında öğrenciler ve yirmi tane keman çalan öğrencilerin çok güzel bir koro oluşturması olacak. “Enfants de tous pays” (Tüm dünya çocukları) şarkısını birlikte okuyacağız. Çok daha büyük bir sürpriz daha var ama gelen seyirciler önceden bilsin istemiyordum... Ama yine de söyleyeyim. Gerçekten benim için çok çok önemli bu konserde Dario Moreno’yu anacağız. Hangi şarkıyla ve nasıl anacağımızı sürpriz olarak bırakalım. Biraz da ipucu vereyim. Okuyacağım şarkı O’nun hayatta en çok sevdiği “Bana bir şey olursa öldü demeyin, İzmir’e geri döndü deyin” (Maalesef vasiyeti yerine getirilemedi çünkü annesi cenazesini götürdü) dediği için Dario Moreno ve İzmir’i anlatan bir şarkı. Bu kadar ipucu verebilirim. İzleyin ve dinleyin. Ritmi Brezilya cazı.. Caz Festivali olduğu için caz seçtik. Bu şarkıda Dario ve İzmir var. Beğenileceğini ümit ediyorum.

- Ajda Pekkan ile görüşüyor musunuz, o da olacak mı konserde?

Ajda ile geçtiğimiz senelerde Ankara’da birlikte konsere çıktık. Ankara Belediyesi’nin bir organizasyonuydu. Hipodromu bize tahsis etmişlerdi. Otuz bin kişiyi karşımda görünce çok şaşırdım ve mutlu oldum. Bu rakam sayın belediye başkanı tarafından bana söylenmiş sayıdır. Tabii ben ona istinaden size naklediyorum. Çok başarılı çok güzel bir konserdi. Konsere davet edildi mi bilmiyorum ama sanırım bütün bunları Erkan Özerman zaten düşünmüştür.

‘Notre Dame yangını çok üzücü’

Notre Dame Katedrali’nin yanması inanılmaz üzücü bir olay. Paris’in tarihinde çok önemli bir yeri olan, tarihi bir yapı. Benim evime de uzak değil. Haber verdikleri zaman gerçekten inanamadım. Tabii sonra bütün gerçekleri televizyondan izledik ve gördük. Çok üzücü bir olay.