Olimpiyat Şehri İstanbul mu Sahiden?

cumhuriyet.com.tr

Kim istemez, 2020 yılı olimpiyatlarının İstanbul’da yapılmasını? Tabii, ülkesini ve bu kenti sevenlerden söz ediyorum. Onlar en önce ister... Yani ülkesini ve kentini gerçekten sevenler. Ama bunu en çok isteyen, acaba gerçekten bu ülkeyi ve bu şehri sevenler mi? Bu, tartışma konusu. Çünkü yaşadıklarımız, gördüklerimiz ve tanık olduklarımız böyle söylemiyor. Oysa yetkililer, ülke yönetiminde söz sahibi olanlar, bu gerçekleri görmezden geldikleri gibi, kamuoyunu ve de yabancıları söylemleriyle yanıltıyorlar. Ve büyük işlere talip oluyorlar. Nasıl mı? Bakın nasıl:

Galiba meslekten gelme bir alışkanlıkla, bazen spor sayfalarını da okurum gazetelerde. 27 Mart tarihli gazetemizin spor sayfasında “Olimpiyat Şehri İstanbul” başlıklı geniş içerikli haberi okuduğumda, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in sözleri özellikle dikkatimi çekti. İstanbul için bildik ve kalıplaşmış söylemlerle sesleniyor, kentin kültürel ve tarihsel dokusuna değinerek “Çok sayıda medeniyete sahiplik etmiş... sokaklarımızda gezdiğiniz zaman caminin, kilisenin, sinagogun yan yana bulunduğu yegâne şehrin İstanbul olduğunu göreceksiniz...” gibi pek bildik saptamaları yaparken, sizi adeta şoke eden, daha doğrusu güler misin ağlar mısın dedirtecek bir deyişle karşılaşıyorsunuz... Sayın bakanın görüşüyle, Türkiye “güçlü demokrasiye sahip, laiklikle yönetilen tek İslam ülkesi”ymiş, olimpiyatlar İstanbul’da yapılsaymış “şimdiye kadar hiçbir İslam ülkesinde gerçekleştirilmemiş olan olimpiyatların gerçekleşmesi anlamına” gelecekmiş.. Bakın unuttum... Bakanın vurguladığı özellikler arasında kentin, dolayısıyla kenti barındıran Türkiye’nin “çoğulculuk ve hoşgörü” kültürü de varmış..
Özetle İstanbul, dolayısıyla Türkiye
demokrasinin, laikliğin, hoşgörü ve çoğulculuğun egemen olduğu, dünyanın örnek bir kenti ve ülkesiymiş de biz bilmiyormuşuz. Önce sayın bakan, galiba dil sürçmesiyle olacak, “laiklik ilkesi” diyecek yerde “laiklikle yönetilen” demek gibi bir yanlışlık yaptı. Laiklik bildiğimiz kadarıyla bir yönetim şekli değildir. Neyse. Zaten laiklik mi kaldı ülkemizde? Sayın bakanın geldiği partinin başkanı ve Türkiye’nin başbakanı değil miydi ki, İslamla laiklik bağdaşmaz diyen. Laikliği yok etmek için uygulananları bakanımız görmezden mi geliyor? Dini eğitimi okullarda zorunlu ders yapmaktan başlayan uygulamaların, sınav sorularında öğrencilerin mezhebini sorgulamaya varıncaya kadar giden yaptırımlara ne demeli? Bir de “güçlü demokrasi var ki” tam evlere şenlik! Hangi demokraside, bunca gazeteci, bunca bilim adamı, bunca akademisyen; yazarı çizeri, askeri generali, genci yaşlısı, hastası sağlamı hapistedir söyler misiniz? Yetkililere bakarsanız onlar gazeteci değil, ikisi üçü gazeteci diğerleri terörist. Hangi delile, hangi belgeye, hangi kayıtlı suçlamaya dayalı bir iddia bu terörist suçlaması; kimse bilmiyor.
Naçizane önerim: Yetkililer, Spor Bakanı ve Kültür ve Turizm Bakanı 2020 Olimpiyatları’nın İstanbul’da yapılmasını istiyorlarsa, olmayanları varmış gibi göstermek yerine bir büyüklük yapsınlar da hiç değilse
“olacak” diye vaat etsinler. Biraz ütopik ama olsun: Örneğin, “İstanbul ve Türkiye en kısa zamanda, İslam âleminin tek laik; en demokratik, en hoşgörülü, çoğulculuk anlayışı en güçlü ülkesi olacak” desinler. O tarihe kadar kim öle kim kala... Bu arada bizlere de bir umut olur hiç değilse. Ne dersiniz ?