'Öğretim Birliği' Yasası, Baş Aşağı...

cumhuriyet.com.tr

Cumhuriyet ve devrim karşıtlarının özen ve önemle uğraştıkları nice olumsuz çabaların başını, eğitim ve öğretimin içerik, yöntem ve terbiyesini değiştirmek çeker. Çünkü toplumsal geleceğin payandası, eğitim ve öğretimdeki niteliksel amaçlardır.

Bilinmektedir ki, siyasal iktidarlarca biçimlenecek idealler, halkı düşünsel açıdan etkilemekle orantılıdır. Bunun yolu da ilköğretimden yükseköğretim kurumlarına kadar eğitim alanlarını kapsayan plan ve programları kendilerince saptamak ve uygulamaktır. Politik destek verecek potansiyel gençlik kitlesi oluşturmak ancak böyle olanaklıdır.

Şimdilerde kamuoyu, “12 yıllık kesintisiz bir yöntem izlenecek” sanısı sunularak önce şaşırtılmıştır. Ama ayrıntılar hemen belirginleşmiş ve işin aslı olarak da “kademelere bölünmesi öngörülen” bir yasa önerisi gündeme sokulmuştur. İlk planlamaya göre, “öğrencilerin, 4. sınıftan sonra zorunlu eğitim kapsamında belirlenecek açıköğretim programlarında, okula gitmeden okuyabilmeleri” tasarlanmış ama tepkiler karşısında 8+4 çarnaçar gündeme getirilmiştir. Açıköğretim, “örgün” eğitimin yerini almak üzere gerçek hedef olarak saklı tutulmaktadır.

Bilimsel ve pedagojik olmayan siyasal bir planlama, yasal zeminde yaşama geçirilmektedir. Açıköğretim seçeneği, Cumhuriyet öncesi çok başlı eğitimi amaçlamaktadır. Özellikle de kız çocuklarını örgün eğitim yaşamından çekip almak düşünülmektedir. Bir başka gelişme de çıraklık yaşının indirilmesine yönelik olmaktadır ki, ucuz işgücü temini yoluyla sermaye kesiminin daha da hoşnut edilmesi amaçlanmaktadır.

İrdeleme:

Bugünlere nasıl gelindi? Önce tertipli hazırlıklar yürütüldü. İlkin “Öğrenci Andı” etrafında ileri-geri söylemler yaratıldı. Ardından da yakışıksız benzetmelerle Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”si etrafında dolaşıldı. Atatürk köşeleri tartışmalara açıldı. Okulların katılımıyla anlam kazanan bayramların kutlamaları budandı. Sonunda işin özüne girildi ve 3 Mart 1924 tarihli “Öğretim Birliği” yasası doğrudan hedeflendi. Gelecek kuşakları, bilimsel-dinsel eğitimlerin ikilemi içine çekilmek için yol açıldı. Birleştirme özlü bir devrim zedelenerek, eğitimde yeniden ayrışmalara yön verildi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal, sosyal ve ekonomik yönlerden kısa sürede kendisini evrensel anlamda kanıtlaması, eğitim ve öğretime verdiği değere bağlı olmuştur. İlerici ve toplumcu ulusal dinamikler kültürü doğmuştur. Kamu iktisadi teşekküllerinden güzel sanatlara, tarımdan Köy Enstitülerine, yeraltı ve yerüstü kaynaklarından ulaşım ve sağlık hizmetlerindeki atılımlara kadar elde edilen başarılarda öğretim programlarının rolü vardır. Yurt ve ulusunu seven, Kemalist devrime inanan, kişilikli kuşaklar yetiştirilmiştir. Karşıdevrimin bunca tahribatına karşın dayanan bir Türkiye varsa gerçeği, şanlı Anadolu direncinin getirdiği devrim ışıklarında görmelidir.

“Öğretim birliği” kavramı üzerinde oynamalar, kamu zararları getirecektir. Yüzyıllarca sürmüş eğitim ve öğretim ikilemlerinin yerine isabetle konulmuş ve başarıyla uygulanmış gelişmeler, ulus devlet bilincinin en sağlam toplumsal güvenceleri olmuştur. Kendi varlığını emperyalist modellerin ve çağcıl olmayan verilerin yanlarında değil, Cumhuriyet ve devrimin onurlu atılımlarında arayan ve bulan bir anlayış yaratılmıştır.

Bu ülke ve halkın canı pahasına bir mücadele sonucunda kazanılmış utkulardan sonra yine halk katmanlarının desteğinde gerçekleştirilmiş devrim sürecinin öğe ve safhalarını desteklemek gereklidir. Çünkü bu desteğin anlamı, Türkiye’nin var oluş kimliğinde ulusal iradeyle özdeştir.

 

*Ertuğrul KAZANCI Eğitimci /Hukukçu