"Odada bir Arap olsaydı..."
WikiLeaks'ta yayınlanmaya başlayan Amerikan istihbarat şirketi Stratfor'un Türkiye ile ilgili yazışmaları arasında, şirket analizcisi Reva Bhalla'nın USAK yöneticisi ve Başbakanlık'ta tesadüfen karşılaşılan bir Başbakanlık Danışmanı ile yaptığı görüşmelere ilişkin olan da yer aldı.
cumhuriyet.com.trWikiLeaks'ın yayımına başladığı Stratfor belgeleri hız kesmiyor. Siteye düşen son belgelerden biri de Texas kökenli istihbarat şirketi Stratfor'un ünlü çalışanı Reva Bhalla'nın Ankara'daki Türk "think-tank"ı USAK'a yaptığı ziyareti anlattığı elektronik posta oldu. E-posta'da Başbakanlık'ta tesadüfen karşılaşılan bir Başbakanlık Danışmanı ile yapılan görüşmeler de yer aldı.
USAK ziyareti
Reva Bhalla'nın 10 Mart 2010 tarihinde tüm Stratfor analistlerine gönderdiği görüşme özeti Türkiye'nin önde gelen "think-tank"ı USAK'ın Orta Doğu hakkındaki görüşlerini içerdi. Elektronik posta şöyle:
"Bugün, Emre ve ben Ankara'ya karayoluyla bir gezi yaptık. Önce 2009'da Abdullah Gül (Cumhurbaşkanı) tarafından açılışı yapılan USAK 'think tank'ını ziyaret ettik. Onlar da görkemli bir ofis binasına sahip. Think tank başkanı bize Türk 'yumuşak gücü'nün ne olduğunu anlatmaya koyuldu. Soğuk Savaş dönemlerinde Türkiye'nin Arap dünyasına onlar aşağıymış gibi tiksintiyle baktığını söyledi. Şu anda Türkiye komşularına kulak veriyor, istikrarlı yapmak istiyor, vs. (Davutoğlu çizgisi). En ilginç olanı, Türkiye'nin Orta Doğu'da nasıl şimdiden bol miktarda çalıştığına ilişkin anlattıklarıydı. Suriyeliler, Mısırlılar, Iraklılar, hatta İranlılar... HEPSİ TÜRK'tür dedi. Onların Türklere benzediklerini, Osmanlı tarihinden Türklerin akrabaları olduğunu, Türkler gibi olmak istediklerini, Türk hayat tarzını sevdiklerini vs, vs söyledi. Nasır döneminde Arap milliyetçiliği ya da Arap gibi bir şeyin olmadığını söyledi. Onların hepsi Türk'tür ve Mısır ciddiye alınacak bir güç değildir. (eğer odada bir Arap olsaydı, büyük olasılıkla tepesi atardı.) Onlar hiçbir şeydir. İsrail de aynı şekilde, Türk ekonomik, bölgesel, siyasi ve nüfus gücüyle kıyaslandığında bir hiçtir. Türkiye'nin her birinin problemlerini, sınırlarını açarak, vize kısıtlamalarını kaldırarak ve Mısır, Suriye, İran vs ile ticareti iyileştirerek nasıl çözebileceğini anlatmaya devam etti. Bu stratejinin anahtar kısmı aynı zamanda AKP'nin de kendi iş sınıfını yükseltme stratejisinin yararına --- Orta Doğu ile artan ticaretten yarar sağlayacak olan Türk tüccarları Anadolu işadamları ve AKP bunu sağlıyor.
AKP think tank'ı bütün büyük Türk delegasyonlarının hepsinin içinde. Suriye'ye yaptıkları son ziyarette Beşşar'ın onlara sınırları açmak ve demokratize olmak istediklerini anlattığını söyledi (ikincisi, evet heyecan uyandırıyor). Aynı zamanda toplantılarından sonra Suriye iş konseyi üyelerinin af dileyerek ayrılmak istediklerini çünkü delegasyondaki Türkler gittiğinde her şeyin tekrar aynı olduğunu söylediklerini iddia etti. Bu toplantıların birkaçından Türkiye'nin Suriye'yi izlemeye aşırı, Mısır'a da giderek daha çok odaklandığı izlenimine sahip olduk. Bu ülkelerin Türklere kollarını açarak hoş geldin diyeceklerini iddia ediyor ve umuyorlar. Ayrıca uydudan yayılan ve onlara Türklerin nasıl modern olduklarını gösteren Türk televizyon programlarının ortadoğuda baştanbaşa ne kadar çok etki yaptığını anlatmadan duramadılar. Suudi Arabistan bu programları açıkça yasaklamış durumda ya da yasaklamaya çalışıyor. Türk sabun köpüğü dizilerinin ortadoğuda aşırı popüler olduğunu bizzat gördüm.
Rusya'nın Türkiye ve Ermenistan'ın anlaştığını görme niyeti olmadığı analizimizi onayladı, anlamsız olurdu. AKP liderliğinin görüşmelerin bir yere gideceğini sanacak kadar naif olduğunu söyledi. Şimdi Azerbaycan ve Gürcistan'a dönme ve onları düzeltme zamanı. Hepsinden sonra, Azerbaycan'ın Rusya'ya bağımlı bir başka ülke haline gelmek istemediğini söyledi.
Söylediği bir diğer ilginç şey, Türklerin ABD'nin daha fazla müdahil olmasını gerçekten bekledikleri Ermeni görüşmelerinde Rus faktörüyle ilgili olanlar. Rusya'nın elbette bir engel olduğunu söyledi, bunu biliyoruz. Fakat ABD Rusya'ya bu Ermeni anlaşmasına imkân tanıması için tavizler vermiş olabilirdi. Başka bir ifadeyle, Kafkaslarda güçlü müttefik, soykırım konusuna dikkat edilmesi vs her türlü faydayı getirecek Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde ABD'nin büyük pazarlığın önemli bir parçası olmasını bekliyorlar. Türkiye aynı zamanda ABD'nin bu proje için Rusya'ya bir bedel ödemesini bekliyor. Burası özellikle, Rusya'yla nasıl pazarlık yapılacağına gelindiğinde, Ermenistan-Türkiye anlaşmasının ABD'nin öncelikleri arasında son derece düşük bir yer tutması nedeniyle yanlış anlamanın görüldüğü bir yer."
Başbakanlık danışmanıyla görüşme
Elektronik postada daha sonra gidilen Başbakanlık binasında bir Başbakanlık Danışmanı ile karşılaşma sahnesi de anlatılıyor. Çok şık ve açık konuşan bir kişi olarak tanımlanan Baş Danışmanla görüşme şu satırlarla anlatıldı:
"İran müzakerelerinde daha fazla zamana ihtiyaç var ve işler ciddi olarak sadece son 6-7 aydır sürdü. ABD her şeyin bir gecede gerçekleşmesini beklememeli. İran'ın şubattaki İran Devrimi yıldönümünden önce Türkiye ile petrol takas anlaşmasını imzaladığını iddia etti. Türkiye arasındaki petrol takas anlaşmasını ABD'ye götürdüklerinde ABD tamamen hazırlıksızdı ve 'geri dönüp bunu yapamazsınız' dedi. Türkiye sersemledi. Bunu böyle görüyorlar, ayrıca Ermeni konusunda ve başka her şeyde, Obama yönetimi sadece güçlü bir siyasi liderliğinin olmadığını gösterdi (Bush en azından ermeni çözümü için çabaladı) ve ABD Türkiye'nin bölgedeki rolünü anlamıyor ya da değerini bilmiyor. Onun kelimelerini kullanarak, ihanete uğramış hissediyorlar. O herkes ABD ve Rusya müzakerelerini alkışlarken Türkiye Rusya'yla konuştuğunda ABD'nin çıldırmasının iki yüzlülük olduğunu söyledi. Türkiye'nin doğuda çok aktif olmasının oralarda çok kabul görmesinden kaynaklandığını söylüyor (ipucu, ipucu - hükümetinize gidin ve uyanmalarını bizi takdir etmelerini söyleyin). O AKP Usak think tank'ındaki adam gibi Türkiye'nin bölgede bir partner olarak ABD'ye ne kadar ihtiyaç duyduğunu anlattı. ABD'nin yapması gereken sadece bunun farkına varmak."