Nükleer konulu görüşme Türkiye'de
AB Yüksek Temsilcisi Javier Solana, İran ile Batılı ülkeleri 1 Ekim'de bir araya getirmesi öngörülen görüşmelerin muhtemelen Türkiye'de yapılacağını bildirdi.
cumhuriyet.com.trAB Yüksek Temsilcisi Javier Solana, AB ülkeleri dışişleri bakanları toplantısı için Brüksel'e gelişinde yaptığı açıklamada, "ABD ve diğer ülkeleri İranlı müzakereci Said Celili ile bir araya getirecek görüşmenin büyük olasılıkla Türkiye'de yapılacağını düşünüyorum" dedi.
İran, 5 artı 1 ülkeleriyle (ABD, Rusya, Çin, Fransa, Büyük Britanya ve Almanya) gelecek ay başlayacak görüşmelerde nükleer faaliyetleri dışında her konuyu tartışmaya hazır olduğunu bildirmişti.
İran ve batı neyi müzakere edecek?
İran ve Batının, ilişkilerde krize neden olan nükleer enerji konusundaki tutumlarında değişiklik olmadığı halde müzakerelere başlayacak olması, tarafların neyi müzakere edeceği sorusunu akla getiriyor.
BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ABD, İngiltere, Rusya, Çin ve Fransa ile Almanya'dan oluşan 5 artı 1 ülkeleri, müzakerelere başlanması için öteden beri ısrar ettikleri ''nükleer enerji faaliyetinin durdurulması'' ön şartından şimdilik vazgeçmiş görünüyor.
Ancak bu ülkelerin, Tahran yönetimine ''Uranyum zenginleştirmeyi durdur, biz de yeni yaptırımları durduralım, ekonomik, siyasi avantajlar sunalım ve müzakerelere başlayalım" taleplerini içeren son önerisinde herhangi bir değişiklik söz konusu değil.
İran'ın, ''Ne uranyum zenginleştirmeyi durdururum, ne barışçıl amaçlı nükleer enerji hakkımdan vazgeçerim, ne de bu konuları müzakere ederim'' duruşu da yerinde duruyor.
Tahran yönetiminin 5 artı 1 ülkelerinin ''Durdur durdur'' önerisine cevap niteliğindeki güncelleştirilmiş son öneri paketinde, İran'ın nükleer enerji faaliyetlerini durdurması bir yana askıya alması, hatta konunun müzakere edilmesinden bile bahsedilmiyor.
Öneri paketinde, "Bütün ülkelerin barışçıl nükleer enerji elde etmelerine imkan sağlanması, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve imhası konularında müzakerelere hazırız" ifadeleri ön plana çıktı.
Tarafların öteden beri bilinen konumlarında herhangi bir değişiklik olduğuna dair açıklama da yapılmadığına göre, 1 Ekim'de yeniden müzakerelere başlayacaklarını belirtmeleri, müzakerenin konusunun ne olduğunu akıllara getiriyor.
Yaptırımlar fırsat mı, felaket mi?
İran, bugüne kadarki yaptırım kararlarından etkilenmediğini ve yoluna devam edeceğini belirtiyor, ancak nükleer teknolojide hala katedeceği mesafeler var.
Tahran yönetiminin, yaptırımları fırsata ve öz güvene dönüştürmede belli oranda başarılı olduğu söylense de uzun maratondaki engelleri aşmaya nefesinin yetip yetmeyeceği şimdilik bilinmiyor.
Uzmanlar nükleer teknolojinin karmaşık bir yapı arz ettiğini, ülkelerin tecrübe ve bilgi aktarımı ile işbirliğinin gerekli olduğunu belirtiyor.
İran'ın yaptırım kararlarına sert tepki göstermesi aslında nükleer çarka çomak sokulduğunu itiraf anlamına geliyor. Nükleer santralin hala bitirilememesinde yaptırım kararlarının etkili olduğu da biliniyor.
Nükleer dosyanın tarihi
Özelde İran ile Batı arasında, genelde ise dünya krizine dönüştüğü söylenebilecek nükleer dosyanın yarım asırlık bir tarihi var.
İran'ın nükleer enerji faaliyetlerine başlamasında bizzat ön ayak olan, teşvik eden ve yardımlarını esirgemeyen Batının, bu konuda çark etmesi tarafları karşı karşıya getiren süreci de başlatmış oldu.
Batı, nükleer konuda İran ile anlaşmalarını tek taraflı iptal edip, teknoloji transferini durdurmakla kalmadı, Tahran yönetimini BM destekli yaptırımlarla da köşeye sıkıştırdı.
Yakın müttefiki ABD'nin yardımıyla nükleer enerji programını 1950'lerde başlatan İran, 1970'lerde Nixon ve Ford yönetimiyle nükleer konuda görüşmelerde bulundu. Ancak 1979'daki İslam Devrimi, Tahran-Washington müttefikliğini son erdirmekle kalmadı, nükleer işbirliği için de sonun başlangıcı oldu.
Almanya ve Fransa'nın da nükleer santral yapmak için İran ile imzaladıkları anlaşmaları iptal etmeleri Tahran yönetimini yeni arayışlara itti ve sonuçta Rusya, Batılı ülkelerin yerini aldı.
Dost ve müttefikleri Batılı ülkelerce yalnız bırakılan İran'ın, Rusya ile işbirliğine yol açan yeni arayışları yarım asır sonra sonuç verdi ve Buşehr'deki ilk nükleer santralin test üretimi 25 Şubat 2009'da başladı.