Noel şekerlemeleri
“Noel, Noel gene Noel’’. Güzel bir Noel şarkısıdır. Her yıl Noel öncesinde radyo ve televizyon kanallarında her fırsatta çalınır.
OSMAN İKİZ /İsveçNe de olsa Hıristiyan dünyasının en önemli bayramı. Aslında Hıristiyanlıktan çok, gelenekselleşmiş bir bayram Noel. Dinsizi de, ateisti de Noel’i kutluyor. Kış ortasında ailelerin bir araya gelmesine vesile olduğu için anlaşılır bir şey. Yarın akşam sokaklar bomboş olacak. Gençler, çocuklar, torunlar aile büyüklerinin evinde toplanacak; çam ağacının altındaki hediyeler dağıtıldıktan sonra, Noel akşamlarının zengin sofrasına oturulacak.
Aslında Noel kutlamaları haftalar önce başlıyor. Arkadaş grupları da Noel büfesi sunan restoranlarda toplanıyor. Bu tür gelenekler tabii ki, aile bağlarını, toplumdaki ortak duygu ve davranış kültürünü de güçlendiriyor. İnsanlar Noel sırasında birbirlerine karşı daha saygılı, daha güler yüzlü davranıyor. Marketteki kasiyer de öyle, büfedeki delikanlı da, otobüsün sürücüsü de. Hiç tanımadığınız bir insanın size güler yüzüyle, ışıldayan gözleriyle ve içten bir sesle “God jul” (İyi noeller) dilemesinden etkilenmez misiniz...
Polis bile hoşgörülü
Komşularımız Mikael ile Maja, çocukları büyüyüp evden ayrıldıkları için geçen hafta daha küçük bir daireye taşındılar. Taşıma işini ilanını gördükleri bir şirkete verdiler. Taşınacakları sabah dört yabancı geldi. Tek kelime İsveççe bilmiyorlar. Mikael’le kendi aralarındaki konuşmalarından Kafkasyalı oldukları kanaatine vardık. El kol işaretleriyle anlaşarak ilk tur için kamyonet dolduruldu ve yola çıktılar. İkinci tur için geldiklerinde Mikael’in yüzü de adamların yüzleri de sanki birer karış uzamıştı. “Hayrola” dedim. Meğer yolda polis çevirmiş. Adamların çalışma izinleri yokmuş. AB vatandaşı da değillermiş. İsveç’e kaçak girmişler. Bu durumda polisin gözaltına alıp sınır dışı etmesi gerekiyor. Ama yapmamışlar. Polis, Mikael’e “Bunları alsak senin taşınma işin berbat olacak. Kaldı ki kodeste de yer yok” demiş. Mikael şaşırmış. Ben de şaşırdım. İkimiz de, Noel sırasında polis bile hoşgörülü oluyor sonucuna vardık.
Türkiye sevdalısı bir Ermeni
Noel sırasında arkadaş grupları da yemeğe çıkıyor dedim ya, yıllardır bu rutini yaşıyoruz. Bu yıl unutamayacağım renkli anılarım oldu. Noel yemeklerinde insan biraz fazla kaçırıyor. Eve dönerken de haliyle taksi. Geçen akşam, telefonla çağırdığım taksinin sürücüsü, restoranın önünden yanlış yolcu almamak için adımı seslendi. İçeriye geçip oturunca “Türksün” dedi. Tonlamasından “Türk müsün” diye sormak istediği belliydi. Sorudan sonra İsveççe devam ettik. Her yıl Antalya’ya gidiyormuş. İstanbul’u da çok seviyor ama “Artık orası yaşanacak gibi değil” diyor.
İstanbul’u o hale getirenlere çok kızıyor. Doğru söze ne denir. İstanbul’a bir gönül bağı var. Dedesi İstanbul’da doğmuş. Konu başka taraflara sapmasın diye “Ne zaman” falan diye sormadım. Dedesi sonra Azerbaycan’a göç etmiş. Savaş sırasında askere gitmeyi reddettiği için Sibirya’ya sürülmüş. Tam 18 yıl sonra bir deri, bir kemik kalınca “Bari gitsin evinde ölsün” diye bırakmışlar.
Dede Azerbaycan’a dönünce 30 yıl daha yaşamış. “Dedem Türkçe konuşurdu. Ben de biraz öğrenmiştim ama unuttum” diyor Sarkis. Kendi hayali emekli olunca Antalya’ya yerleşmek. Biriktirdiği paraları da Türkiye’de bankaya yatırıyormuş. Stockholm’deki Türk arkadaşları “Oğlum paraların batacak aklını başına topla” diye uyarıyorlarmış. “Türkler kendi ülkelerinin farkında değiller, ileriyi göremiyorlar. Türkiye de, Rusya da büyük ülkeler, batmazlar... Zorlandılar ama dirildiler” diyor. Son cümlesi anlamlıydı. “Ermeniler birçok ülkeye dağıldılar ama en mutlu yaşayanlar Türkiye’dekiler. Türkler iyi insanlar.” Sarkis konuştu, ben dinledim. Evin önüne gelince, onu tanıdığıma çok memnun olduğumu söyleyip teşekkür ettim. “God Jul” demeyi de ihmal etmedim.
osman.ikiz@gmail.com