Nasihat Heyeti...

cumhuriyet.com.tr

Terör, Kürt ya da Güneydoğu olarak adlandırılan sorunun çözüm sürecinin bir aşaması olarak geçen hafta “akil adamlar” adı verilen 63 kişilik bir liste oluşturuldu. Yaşar Kemal, Vedat Türkali, Rakel Dink, Osman Kavala ve Hülya Avşar’ın listeye girme konusunda kendilerine yapılan öneriyi geriye çevirdikleri belirtildi.

Listenin bizzat Başbakan tarafından saptandığı, oluşmasında BDP’nin önerdiği on isme de yer verildiği biliniyor.

Akil adamlar listesinin “AKP görüşüne yakın olan isimlerden oluştuğu” da yazılı ve görsel basın organları tarafından kabul ediliyor.

Yedi ayrı bölgede, 9’ar kişilik gruplar halinde halkla konuşacak olan bu “akil adamlar” ne yapacaklar? Onların asıl olarak “kamuoyu oluşturma” ve “kamuoyunu ikna” görevi yapacakları da kabul ediliyor.

Gazetemiz muhabiri Bahadır Selim Dilek, konu ile ilgili olarak siyaset bilimci Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı ile görüştü. Prof. Pazarcı bu kurulu mütareke sırasında, Sadrazam Damat Ferit tarafından oluşturulan “Heyet-i Nasiha” ile aynı paralelde gördüğünü, çünkü “Heyet-i Nasiha”nın bir “ikna ve nasihat” kurulu olduğunu işaret etti. (Cumhuriyet, 3 Nisan 2013)

Böylece “akil adamlar”la, 1919 yılında Sadrazam Damat Ferit tarafından kurulan “Heyet-i Nasiha” arasında paralellik konusunda basında yorumlar yapıldı.

Sadrazam Damat Ferit tarafından oluşturulan “Heyet-i Nasiha” nedir? Bugünkü akil adamlarla paralellikleri var mıdır?

 

Halka öğüt

“Heyet-i Nasiha”, nasihat heyeti, bugünkü dille, “öğüt kurulu” demektir. Halka öğüt vermek, yol göstermek amacıyla Nisan 1919’da Sadrazam Damat Ferit tarafından iki ayrı kurul olarak oluşturuldu. Ege Bölgesi’ne gidecek kurulun başına Şehzade Abdürrahim Efendi, Trakya’ya gidecek kurulun başına da Şehzade Cemalettin Efendi getirildi.

“Bu nasihat heyetleri neden kuruldu” sorusunun yanıtını o günün olaylarına ve koşullarına bakarak bulabiliriz.

30 Ekim 1918’de, I. Dünya Savaşı’nı bitiren Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış, Osmanlı Devleti’nin savaşı kaybettiği resmen belgelenmişti.

İngilizler hemen Musul’u, Fransızlar da Doğu Trakya’yı işgal ettiler. Antlaşmanın imzalanmasından 14 gün sonra 13 Kasım 1918’de; İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan savaş gemilerinden oluşan karma donanma İstanbul’a merasimle girdi ve İstanbul’u fiilen işgal etti.

20 Kasım 1918’de Türk donanması İstanbul ve İzmit’te gözaltına alındı, etkisizleştirildi.
İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği Müsteşarı Hohler, Londra’ya gönderdiği raporda “İstanbul’un Türkler tarafından yönetilmesine son vermek için, şimdiki şartlardan yararlanılmazsa çok yazık olacak” diyordu.(1)

6 Aralık’ta İngilizler Kilis’i, 11 Aralık’ta Fransızlar Hatay-Dörtyol’u işgal ettiler.

21 Aralık 1918’de Osmanlı Meclisi padişah tarafından kapatıldı. Aynı gün Fransızlar Adana’yı işgal ettiler.

18 Ocak 1919’da I. Dünya Savaşı’nın galipleri Paris’te toplanıp Osmanlı Devleti’nin parçalanma haritasını görüşmeye başladılar.

 

Halk huzursuz

19 Ocak 1919’da İngiliz Yüksek Komiser Yardımcısı Amiral Webb, Londra’ya gönderdiği raporunda “... Görünürde ülkeyi işgal etmediğimiz halde şimdi valileri atıyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz. Polisleri yönetiyor, basınlarını denetliyoruz... Politikamız süngünün keskin ucuna dayanır... Bildiğiniz gibi Padişah bizi buraya yerleştirmeyi diliyor” diyordu.(2)

12 Şubat 1919’da İstanbul’a gelen Fransız General F. D’Esperey, büyük bir törenle karşılandı ve sanki İstanbul’un fatihiymiş gibi beyaz bir atın üzerinde Galata’dan Beyoğlu’na nümayişlerle gitti.

İşte böyle bir ortamda istifa eden Tevfik Paşa’nın yerine 4 Mart 1919’da sadrazamlığa Damat Ferit getirildi. Göreve gelir gelmez, 9 Mart’ta Amiral Webb’i ziyaret eden Damat Ferit yaptığı açıklamada, “Padişah ve ben, Allah’tan sonra ümidimizi İngilizlere bağladık” dedi.(3)

Hemen ertesi gün, eski sadrazamlardan Sait Halim Paşa, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi ve birçok İttihat Terakki lideri tutuklandı ve Bekirağa tutukevine gönderildi.
Olanbitenler, Anadolu’da, Ege’de ve Trakya’da acıyla üzüntüyle izleniyordu. 13 Mart 1919’da İzmir’de Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kongresi toplandı, üç gün sürdü ve “herhangi bir saldırıya silahla karşı konulması” kararı alındı.

30 Mart 1919’da Damat Ferit, İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorphe’yi ziyaret etti ve “Padişahımızın izlediği gaye, Osmanlı hükümetini İngiliz devletine mutlak teslimiyetle bağlamaktır” dedi.

12-13 Nisan 1919’da İngilizler Kars’ı işgal ettiler.

18 Ocak 1919’dan beri çalışmalarını sürdüren Paris Konferansı’nda Yunan Başbakanı Venizelos etkin çalışmalar yapıyordu. Oradan gelen haberler hiç de iç açıcı değildi... Yakında İzmir’in işgal edileceği söylentileri dolaşıyordu.

Anadolu’da ve Trakya’da yandaş değil, ama halkın içinde olan aydınlar bu durumlara karşı çıkıyor, halkı uyarıyorlardı. Anadolu’daki bu kıpırdanışlar hükümeti rahatsız ediyordu.

İşte böylesi bir ortamda, halkı aydınlatmak için, 4 Nisan 1919’da hükümet tarafından “Heyet-i Nasiha”lar kuruldu.

Damat Ferit, 5 Nisan’da Amiral Webb’i ziyaret ederek “Heyet-i Nasiha”nın yapacağı görevler konusunda bilgi verdi. Ayrıca kurullarda İngiliz subaylarının da bulunmasını istedi, İngilizler bu öneriye sıcak bakmadılar.

Yandaş gazeteler yazılar yayımlıyordu. 14 Nisan 1919 tarihli Sabah gazetesi “Anadolu’ya nasihat heyetleri gönderilmesi, dışarıda lehimize bir durum yaratıyor” diye yazdı.

18 Nisan’da İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey, “Heyet-i Nasihaların amacı, Osmanlı milletleri arasındaki barışı sağlamaktır” diye açıklama yaptı.

Şehzade Abdürrahim Efendi başkanlığındaki birinci kurul 16 Nisan 1919’da İstanbul’dan hareket etti, 20 Nisan’da Bursa’da toplantı yaptı. Oradan Balıkesir, Manisa, Uşak, İzmir, Aydın, Burdur, Isparta, Antalya, Konya’ya gidildi.

“Öğüt kurulu” hükümet konağı önünde toplanan halka önce padişahın bildirisini okuyordu. Padişah asayişin korunmasını ve hükümete itaat edilmesini istiyordu. Ayrıca, heyetteki bir paşa veya yüksek dereceli bürokrat konuşuyordu.

 

Paralellik

Her kentte kurul şerefine ziyafetler veriliyordu.

26 Nisan’da, “öğüt kurulu”nun İzmir’e gidişi büyük bir gösteriye dönüştü. Oysa bu gösteriden, sadece 19 gün sonra İzmir, Yunan silahlı güçleri tarafından işgal edilecekti.

29 Nisan günü Aydın’a giden öğüt kuruluna, Aydın’daki Kuvayı Milliyeci din adamları “Nasihata (öğüte) ihtiyacımız yok” diye gelenlere karşı çıktılar.

Şehzade Cemalettin Efendi başkanlığındaki ikinci kurul, 28 Nisan’da Trakya’ya hareket etti. Aynı usullerle kentleri ziyaret ederek çalışmalarını sürdürdü.

Öğüt kurulları ne yapıyorlardı?

En temel gündem maddesi halkı yatıştırmaktı.

Heyetler halka “barışın ancak koşulsuz teslim ve düşmanı kızdırmamakla sağlanacağını” anlatmakla görevlendirilmişlerdi. Bu temel düşünce aslında Padişah Vahdettin ve Damat Ferit’in düşüncesiydi.

İşte 94 yıl önce Nisan ayında kurulan Osmanlı’nın “nasihat heyeti”nin nitelikleri buydu...

2013’te yine Nisan ayında kurulan “akil adamlar” grubunun da temel işlevinin kamuoyunu “ikna” olduğu açıkça belirtiliyor. Paralellik kurulur mu? Onun değerlendirmesini okuyucu yapacaktır.

(1) Salahi R. Sonyel, Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı, Atatürk Araştırma Merkezi, 2010, s.10
(2) age, s.12
(3) Hadisat gazetesi. 12.3.1919, T. Özakman, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi, Bilgi, 1999, s.52.