Müzik, sağlık ve bilgi de verir
Gökhan Kırdar Orta Asya'dan miras öğretileri, müzik bilgisiyle birleştiriyor. 'Foton Çağı' adını verdiği projeyle, müziğin gam ve makamlarını kullanarak şifa vermeyi ve her şeyin değiştiği bir çağda müzikle farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
cumhuriyet.com.trSanata ve müziğe karşı alışılmadık katkısı ve bakış açısıyla birbirinden farklı projelere imza attı Gökhan Kırdar. Şimdi de müzikle farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Foton Çağı adını verdiği konser projesinde, Şaman ritüellerini günümüze taşıyarak insanlara hem mesaj hem de şifa vermeyi amaçlıyor.
Foton Kuşağı 1962’den itibaren dünyayı etkisine alan bir ışık enerjisi. Foton Kuşağı da foton parçacıklarından oluşan bir enerji kuşağı. Giderek dünyaya yaklaşan, dünyayı içine alacak bir kuşak. Kırdar, etkisine girdiğimiz ışınlara bağlı olarak, insanların kendi içlerine dönmeleri, hayatlarını değerlendirmeleri, bu değerlendirme sonucunda devam edecekleri yönü belirlemelerine yardımcı olmak istiyor. Bunu da müzikle yapıyor. Şaman inanışına göre müziğin bazı makam ve gam yapılarına göre bedenimizi etkilediğini savunuyor. Bu yüzden de, Foton Kuşağı’na girişimizden kaynaklanan değişimleri vücudumuzda ve ruhumuzda değerlendirmek için yeni projeler üretmek gerektiğini düşünüyor ve yola çıkıyor. “Yaptığım projede, şarkı sözleriyle aktardığım mesajların yanında dinlediğimiz müziğin vücudumuzdaki enerji noktalarımızı ne kadar etkilediğine, açtığına dair bilgileri de beraberinde verebileceğim bir ortam oluşturmaya çalışıyorum” diyor.
Kırdar projesinin temellerini 2004’te yayınladığı Tüür- Yağmur Duası albümüyle atmış. Foton Çağı'nın bu albümü de kapsadığını söylüyor. Proje, milattan 10 bin yıl öncesine dayanan Türklerin müziği, anlayışı, ritüelleri, o dönemde Kamların yani Şamanların Göktanrı inanışı üzerine kurulu. Bu inanışı müzik bilgisiyle birleştirmiş Kırdar. Amacı da vücutlarımızdaki çakraları temizlemek ve açmak. “Her çakra için bir müzik frekansı var. O frekansı verince çakraların açılmasını sağlıyor” diye anlatıyor.
Konserlerini dans, video ve özel ışıkla destekleyerek bir nevi terapi özelliği yaşattığını söylüyor. Projeyi oluşturan başlıklar olan “İlk Aşk”, “Beni Buluş”, “Seni Buluş”, “Bizi Buluş” ve “O’nu Buluş” dönemlerinden seçtiği albüm ve şarkıları, kendine özgü felsefi ve lirik anlatımıyla seslendiriyor. Bu başlıkları ise şöyle açıyor: Gençlikte yaşanan ilk aşk, tabii en acıklı ve arabesk şekliydi. Ardından “Beni” yani kendini bulma dönemi geliyor. Beni Buluş dönemi insanı Seni Buluş’a götürüyor. Nihayet Bizi Buluş dönemi ve en sonunda ulaşılan O’nu Buluş, yani gerçek aşkı bulmayla noktalanıyor. Kırdar, “Biz Oluş duygusu zamanla bir çocuğa, bir aileye, bir topluma, bir millete ve sonunda insanlığa dönüşür. Biz gezegenin üzerinde yaşayan insanlar aynı değer yargılarına sahip insanlara dönüşürsek, ne savaş ne çatışma olacak. Herkes birbirine eşit bir şekilde, o aşkla, sevgiyle, saygıyla yaklaşacak. Bizi Buluş beraber hareket etmeyi getirir, bir olmaya gideriz. Artık herkes ortak bir sevgiliye âşık olacaktır. Buna da O’nu Buluş diyorum. O da evrensel aşk” diyor.
Kırdar, hem web sitesi hem de Facebook sayfasından dinleyicileriyle ayın yeni ay ve dolunay evrelerinde yeni bestelerini paylaşıyor. Neden ay evreleri diye sorduğumuzda, özellikle yeni ay ve dolunay zamanı gezegene gelen enerjiyi vücutlarımıza alabilmemiz için çakralarımızın açık olması gerektiğini söylüyor Kırdar: “Çakralar açık değilse, alamayız bu enerjiyi. Bu seslerin pozitif enerjiyi çağırdığı negatifleri kaçırdığı biliniyor.”
Kırdar, müziğin sadece eğlence amaçlı olmaması gerektiğini düşünüyor. “Müzikoloji okumuş bir müzisyen olarak, müziğin çakraları temizleyebildiğini, hareket ettirebildiğini anlatmak amacım. Bilgi ve sağlık da veren bir müzik türü yapmak istiyorum. Bunu dinleyen kitlelerin de müziği ve müziğin bilgisini anlamaları benim için çok önemli” diyor. Bu yüzden de internetten yayınlıyor şarkılarını. Korsana düşmesi gibi endişeler onu pek bağlamıyor, tam tersine dinleyenleriyle ilişkisini çok daha gerçekçi bir boyuta taşıdığını düşünüyor. Projesini de bir sosyalleşme projesi olarak tanımlıyor. Karşılıklı iletişimin merkezde olduğu, paylaşımın, bir araya gelmenin, tanışmanın önem taşıdığı bir proje. Bu açıdan, sanatçı duruşunu da sorguluyor: “Sanatçının kendisini saklamasındansa en ön planda durması gibi yeni bir model de sunuyorum. Her sanatçının da artık beğenilmenin verdiği duyuları bir kenara bırakıp insanların içine girmesi gerekiyor. Yoksa sinerjiden bahsedemeyiz. Sanatçılar o kibir ve bencillikten uzaklaşıp dinleyenleriyle daha gerçekçi bir ilişki yaşayabilir.”
Kırdar konserlerinde de Orta Asya geleneğinden gelen enstrümanları kullanıyor. Bu enstrümanların özelliği, bilgiye ulaşmak, şifa vermek için bir araç olarak görülmeleri. Bu yüzden yapılma ritüelleri de farklı. Örneğin Kam Davulu denen davul, pek çok müzik aletinin atası sayılıyor. Ağacının kesilmemiş bir ağaçtan, derisinin öldürülmemiş bir geyikten elde edilmesi gerekiyor. Müzikle onun yaşamını devam ettirdiklerini düşünüyor Orta Asya geleneği. Kırdar da bunu takip ediyor ve tüm enstrümanları özel olarak yapılıyor.