Muhsin Ertuğrul'dan Kalan Sorular...
cumhuriyet.com.trOkuyan, yazan, tartışan tiyatrocular, sanatçılar bence çok şanslılar... Çok şanslıyız... Çünkü bizlere deneylerimizde, uygulamalarımızda, düşüncelerimizde nerede olduğumuzu gösteren bir öncümüz, ustamız Muhsin Ertuğrulumuz var...
M. Ertuğrul, “Tiyatro Eğitimi Yolunda Savaş”(1) başlıklı yazısında, Meşrutiyet döneminin özgürlük coşkusuyla dolu sanat ortamında tiyatroyla tanışmasını şöyle anlatıyor: “Taşkınlık epey sürdü. Kaynaşma durulduğu zaman, ancak içlerinde gerçekten tiyatroya karşı derin sevgi duyanlar sahnede kaldı. Onlar da bilgisiz ve öndersiz ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Çok geçmeden tiyatro göklerinde bir yıldız doğdu. Bu eski düzende Sadrazamın tercümanı iken Fransa’ya kaçan ve meslek olarak tiyatroyu seçen ateşli bir gençti. Paris’te, E. Silvain’in yanında tiyatro eğitimi gören bu genç idealist bir sanatçıydı: Burhaneddin Tepsi... O gelinceye kadar Türk toplumu ortasında sivrilmiş tek bir önder vardı. O da eski şehremini Rıdvan Paşa’nın oğlu, Batı kavramında ilk Türk rejisörü Reşad Rıdvan Bey.. İki yabancı dili Türkçe gibi bilen rejisörümüz, tükenmez mirasını tiyatro sanatı uğrunda yemiş, birçok ünlü eserleri Türkçe’ye kazandırmış.. aydın ve olgun, kelimenin tam kavramıyla dört dörtlük bir insandı... Tam o sıralarda, rahip olmak üzere ailesi tarafından gönderildiği Vatikan’da, aktörlüğü keşişlikten üstün sayarak ünlü İtalyan sanatçısı Ermete Novelli’nin yanında tiyatro eğitimi görmüş Vahram Papazyan adında bir başka genç de aramıza katılmıştı... Odeon Tiyatrosu’nun -şimdiki Lüks Sineması-, sarnıç kokan ıslak bir yeraltı odasını V. Papazyan’la bana vermişlerdi, orada hazırlanıyorduk... Toy kafam; topluluğumuzda ancak ikisinin tiyatro eğitimi gördüğünü, ne öğrenebilirsek bu iki okumuş gençten yararlanarak öğreneceğimizi kara kara düşünüyordu. Benim sanat alanında her türlü bilgiye susamışlığımı gören oda arkadaşım bir gün bana:
- Eğitim görmemiş sanatçı, aşısız armut ağacına benzer, ikisi de ham ahlat kalır, dedi. 1911’de Paris’teydim.”
191l’den ölümüne değin tiyatromuz için, tiyatro eğitimimiz için çırpınan, didinen, benzeri az bulunan bir öncünün, ölümünün 30. yılında, Muhsin Ertuğrul’un çalışmaları, görüşleri, uygulamaları üstüne, bugüne değin yazdığım kitaplarım, makalelerim masamda duruyor. Yazdıklarımı gözden geçiriyorum. Doğrusu, içimden, yıllar önce yazdıklarımı yeniden yayımlasam mı diyorum! Değişen ne var? Tiyatro sanatımıza, O’nun yaptıklarına bizler neler ekledik? O büyük Usta’nın açtığı yolda ilerleyen (!) bizler, O’nun eksik bıraktığı neyi tamamladık.. dersiniz?.. Türk tiyatrosunun büyük öncüsü Muhsin Ertuğrul’u (1892-1979) bugün saygıyla anarken kimi sorular sormanın, tartışmanın gerekli olduğuna inanıyorum.
- Genç Oyun Yazarı mı?
Elbette tiyatromuz, 1910 yılında sahneye adımını atan Muhsin Ertuğrul’un koşullarında, düzeyinde değil. Örneğin bugün, oyun yazarı yetiştirmek için özel uğraşlara gerek yok. Genç oyun yazarlarını desteklemek adına, Muhsin Bey gibi yazarların evlerine artık haberci göndermiyoruz! “Oyununuz Devlet Tiyatrosu repertuvarına alınmıştır. Bilgilerinizi rica ederim” deyip otuz yıl, kırk yıl, yazarlarımızın umutlarını “depoda tutuyoruz”. Bence buna da şükretmeliyiz!... Çünkü, depolardaki bu kâğıt tomarlarını SEKA’ya gönderecek “Molla Kasım”ın torunlarından biri, Ankara’da her an karşımıza çıkabilir!.. Ne yapalım çıkarsa...
- Tiyatro Sanatına Gönül Verenlere
Sanatın toplumsal işlevine inanan bütün sanatçıların, tiyatrocuların düşüncelerini, uygulamalarını yaşama geçirirken sürekli bir karşılaştırma içinde olduklarına inanırım. Ben ne yapıyorum? Benden önce bu uygulamayı yapan var mı? Ben yeni bir şey mi söylüyorum? Benden önce benzer düşünceleri kimler savunmuş.. diye tartıştıkça kendilerini yenilediklerini, geleceğe dönük arayışlara yöneldiklerini görürüz.
Okuyan, yazan, tartışan tiyatrocular, sanatçılar bence çok şanslılar... Çok şanslıyız... Çünkü bizlere deneylerimizde, uygulamalarımızda, düşüncelerimizde nerede olduğumuzu gösteren bir öncümüz, ustamız Muhsin Ertuğrulumuz var... Büyük bir “tiyatro adamı” olarak düşünceleriyle, bugüne ışık tutan yazılarıyla var.. uygulamalarıyla var.. eylemleriyle var... Muhsin Ertuğrul yaşıyor... Sizler hiç farkettiniz mi?
(1) M. Ertuğrul, “Tiyatro Eğitimi Yolunda Savaş”, L.C.C. Tiyatro Okulu Dergisi, Mayıs 1968, sayı: 1.