Milli Takım neden elendi?

Milli Takım turu geçemeyince futbolcular ve Terim üzüntü yaşadı. Cumhuriyet, Milli Takım’ı mercek altına yatırdı. Fatih Terim’in kızı Buse Terim, İspanya yenilgisinin ardından kendisine hakaret eden 21 kişiye dava açıyor.

cumhuriyet.com.tr

KADRO TERCİHİ: Teknik direktör Fatih Terim, 23 kişilik kadro seçiminde, realist değil, duygusal davrandı. Türk futbolunda savunmacı krizi olduğu bir gerçek, ancak takım Fransa’ya stoper diye bilinen savunma göbeğinden yoksun gitti. O bölgede Terim, sol bek Hakan Balta ve ön libero Mehmet Topal’da ısrar edip, Yalçın Ayhan ve Ersan Gülüm’ü düşünmedi. Diğer stoperler Ahmet Çalık deneyimsizlik, Semih de maç eksiği nedeniyle yetersiz kalınca, milli takımın orta sahadaki önemli kozu Topal, 3 maçta da stoper oynadı. Yine, golcü sıkıntısı da tavan yaptı.

FUTBOLDAN UZAKLAŞTIK: Milli Takım, geç biten sezon ve kısa hazırlık kampı süresince, takım kimliğini bulamadı. Takımdaşlık ortamı yaratılamadı, futbol hep arka planda kaldı. Önce bazı futbolcuların transferi, bu transfer görüşmelerinin oyuncu odalarına kadar yansıması, sevgi ortamının ilk günlerde oluşmaması milli takımın başarı düzeyini olumsuz etkiledi.

PRİM KAVGASI: Her ne kadar kaptan Arda Turan kabul etmese de, Fransa’daki şampiyonada Türkiye prim kavgası ile boğuştu. TFF ve Milli Takım idari yetkililerinin yalanlamadığı bu gerçeğin Arda, Burak, Selçuk, Oğuzhan, Gökhan gibi oyuncuların arasını açtığı iddia edildi.

11 DIŞ DESTEK UNUTULDU: Fatih Terim’in şampiyona öncesi, saha içi kadar saha dışı da önemli diyerek açıkladığı, “Dışarıdaki 11” projesi unutuldu. Akademisyen ve tanınmış sanatçı, ilim insanlarının milli takıma vereceği destek Aziz Sancar ve İlber Ortaylı ile sınırlı kalırken, Fatih Terim’in son 4 ayda TFF’ye sunduğu projeler, “tamam bakarız” denilerek sümen altı edildi.

GÜCÜMÜZ BU KADAR: Türkiye 53 Avrupa ülkesi arasında ilk 24’e en iyi üçüncü olarak 20. sıradan girdi. 24 takım arasında da 19. sırada yer aldı. Hırvatistan ve İspanya maçlarında ezildi, sadece Çek
Cumhuriyeti önünde kazanabildi.

YARDIMCILAR SINIFTA KALDI: Şampiyona için, ‘ağabey-antrenör’ pozisyonunda Fatih Terim’e destek veren Tümer Metin, Tuncay Şanlı ve Nihat Kahveci, istenen havayı yaratamadılar.

‘Futbolun yönetilememe hali’

BAĞIŞ ERTEN: Sadece bir maçta, o maçın da sadece bir bölümünde biraz fena oynamadık diye ikinci tur havalarına nasıl girdik, ben pek anlamadım. Neden elendik sorusunun cevabı ortada: Turnuvanın en kötü takımlarından biriydik de ondan! Daha kötüsünü de söyleyeyim. Elenmemiz iyi oldu! Futbolumuzun habis sorunları bu kadar yaygınlaşmışken, yeni yetenek yetiştiremiyor ve altyapılarda dökülüyorken yalancı bir üçüncülük ’başarısıyla’ gittiğimiz turnuvada, yine yalancı bir üçüncülüğü bile yakalayamadan elenmedik mi? O zaman oynadığımız oyun ve yarattığımız futbol kültürü buna amüstehaktır. Yoksa gene bir ilüzyonun arkasına saklanıp kendimizi dev ego aynalarında görmeye devam edecektik. Şimdi oturup üzerine düşünme, tartışma ve hesap verme zamanı.

GÜLENGÜL ALTINSAY: Bizim için mutlu bir gün. Alt yapıdan yetişmiş pırıl pırıl çocuklarımız var. Başlarında öğrenmeye açık alçak gönüllü açık fikirli bir hocaları var. Bilgili ve çağdaş bir ekiple kulüp hocalarıyla sürekli iletişim halinde çalışıyor. Takımımız eleme grubunda rakiplerine gösterdiği saygıyla ve oynadıkları çağdaş futbolla bütün dünyanın övgüsünü topladı. Finallerde seyircimiz tüm maçları bir şenliğe çevirdi adeta. Ve yensek de yenilsek de olumlu tavrını hiç bozmadı.”

Bugün keşke bunları yazabilseydim. Ama işte tüm bunlar olmadıkça “neden gruplardan çıkamadık” sorusu hep sorulacak.

EBRU KILIÇOĞLU: Yanlış kadro seçimi, düşük motivasyon, psikolojik baskı. Bunlar işin ‘görünen köy’ kısmı. Arka plandaysa denklem basit: Ülke futbolu iyi olmadığı sürece, milli futbolun iyi olması beklenemez! Bu durumda da açıyı geniş tutmak ve ülke futbolunda ‘günü kurtarmaktan’ vazgeçmek gerekiyor! Takımlarımızın dengesiz mali yapıları UEFA ‘cıss’ yapacak diye değil, daha iyi olmak için düzelmeli. Vizyonsuz yöneticilerin, son kullanma tarihi geçmiş saçma sapan hoca seçimleri ve çözüm önerileri değişmeli, modernleşmeli. Profesyonel, ‘işbilir’ ve yönetimlerle değişmeyen idareciler yetişmeli. Futbolda yetip yetememek, takibi rakibe göre de değişir ama tüm diğer konulardaki bu cehalet ve işbilmezliğin dünya vitrininde üzerimize yapışan etiketi ‘rezalettir.’

BİLGİN GÖKBERK: Kulübünü sahte evraktan UEFA’lık eden gelmiş geçmiş en başarısız başkana sadece 1 no istiyor diye futbolu emanet edersen..

Kerameti kendinden menkul bir belediyeci arkadaşa sadece 1 no’ya yakın diye futbolun geleceğini dizayn etme yetkisini verirsen..

Ve medyan yandaş -havuz tivileri, hükümetin TRT’si Katar’lı kanka’nın LİGTV’sinin kontrolündeyse...

1 kişi bile bu konulara giremiyorsa...,

Ağlamayacaksın..

Milli maç filan unutuldu ,fena halde bölünüp biribirine öteki’leştirilen toplumda herkes öteki’yle kendi maçını oynadı.

Gümüşdağ - Demirören ikilisiyle buraya kadar...

Ve bunlar daha iyi günlerimiz.