Millet Mektepleri 91 yaşında

Cumhuriyetin eğitim seferberliğinin en büyük atılımlarından olan Millet Mektepleri, 91 yıl önce, 1 Ocak 1929’da kuruldu. Cumhuriyetin eğitim anlayışının “Batı’nın emperyalizminden, Doğu’nun dogmatizminden uzak; ulusal, bilimsel ve evrensel ilkelere uygun; üretici temelli bir eğitim olduğunu” ve eğitim atılımının “Cehaleti yok edeceğiz” şiarıyla başladığını söyleyen eski Eğitimciler Derneği (Eğit-Der) Genel Başkanı Mustafa Gazalcı, “Eğitim yaşam hakkından sonraki en büyük hak. Millet Mektepleri’nde bu anlatılıyor. Cumhuriyet, eğitimi ‘dimağ ile yapılan savaş’ olarak görüyor” dedi. Gazalcı, Millet Mektepleri’nin dünyaya örnek olan eğitim anlayışını anlattı.

cumhuriyet.com.tr

Eski Eğit-Der Genel Başkanı ve eski CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, cumhuriyetin eğitim politikalarını ve 1 Ocak’ta 91. yılına giren Millet Mektepleri’ni Cumhuriyet Anadolu’ya anlattı. Cumhuriyetin ilk yıllarında, Osmanlı’dan geriye yalnız ekonomik gerilik ve yoksulluğun değil, eğitim alanında da büyük zayıflığın kaldığını söyleyen Gazalcı, cumhuriyetin ilk yıllarındaki okur-yazarlık oranının yaklaşık yüzde 8, kadınlardaki okuma-yazma oranının ise sadece yüzde 1 civarında olduğunu kaydetti. Cumhuriyeti kuran kadronun, eğitimi bir “var olma-yok olma” sorunu olarak gördüğünü belirten Gazalcı, cumhuriyetin eğitim atılımının, “Cehaleti yok edeceğiz” şiarıyla başladığını ifade etti. Kurtuluş Savaşı ile kazanılan bağımsızlığın eğitim ile sağlamlaştırılmaya çalışıldığını söyleyen Gazalcı, cumhuriyetin eğitim atılımının temelinin ise “Batı’nın emperyalizminden, Doğu’nun dogmatizminden uzak; ulusal, bilimsel ve evrensel ilkelere uygun; üretici temelli bir eğitim olduğunu” belirtti.

‘HALKÇI VE ÜRETİCİ EĞİTİM’

3 Mart 1924’te çıkarılan Tevhidi Tedrisat Yasası gibi yasalar ile eğitimin dinsel anlayıştan çıkarılarak, tümüyle bilimsel bir temele oturtulduğunu söyleyen Gazalcı, eski yazı ile eğitim için atılımlar yapıldığını, halk dershanelerinin kurulduğunu, ancak “eski yazı ile yeterli bir verim elde edilemediğini” belirtti. 1923’te, “ulusçu, halkçı, devrimci, laik ve cumhuriyetçi yurttaşlar yetiştirmek, eğitimi herkesi kapsayacak şekilde genişletmek ve halkı ekonomik yaşamda da etkin kılmak” amacıyla “Misakı Maarif” ilan edildiğini belirten Gazalcı, Mustafa Necati’nin Milli Eğitim Bakanlığı’nda, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin 10 yıllık eğitim gelişimini öngören Maarif Teşkilatı Raporu hazırlandığını kaydetti. Gazalcı, “Raporda, okul ile hayat arasındaki ‘Çin Seddi’nin kaldırılması gerektiği vurgulandı. Tarımsal çevrelerde ‘çiftlik okulları’ kurulması gerektiği belirtilen raporda, öğretmen yetiştirmenin; öğretmen halk işbirliğinin; kızların eğitime katılması, üretici eğitime önem verilmesi, kız ve erkek öğrencinin birlikte okuması gerektiği vurgulandı. Bunların ana özeti, halkçı ve üretici eğitim kurulmasıydı” dedi. 

‘HER KÖYE BİR OKUL’

Kurtuluş Savaşı sırasında toplanan Maarif Kongresi’nden itibaren eğitimin asıl amacının “halka götürülmesi ve köylü çocuklarının eğitilmesi” olduğunu söyleyen Gazalcı, “Mustafa Necati’nin, 1928’de Meclis’te söylediği, ‘Bir gün, Büyük Millet Meclisi karşısında, herhangi bir eğitim bakanı zorunlu eğitim çağındaki çocuklarımızın hepsinin okumakta olduğunu ve her köyde bir okul ve öğretmen bulunduğunu söylemek mutluluğuna kavuşursa, o zaman cumhuriyet ilköğretimde çizmiş olduğu hedefe varmış olacaktır’ sözü, bu hedefi çok iyi açıklıyor” dedi. 1 Kasım 1928’deki Harf Devrimi ile eğitim seferberliğinin yeni bir aşamaya geçtiğini ve yeni abecenin bir an önce halka iletilmesi için 1 Ocak 1929 Millet Mektepleri’nin açıldığını ancak Millet Mektepleri’nin yaratıcısı Mustafa Necati’nin okulların açıldığını gün yaşamını yitirdiğini belirtti.

‘Yaşam ve okul birleştirildi’

Millet Mektepleri ile 16-45 yaş aralığındaki herkesin okula gitmeye yükümlü olduğunu, 45 yaşın üstündekilerin ise gönüllü olarak gidebildiğini söyleyen Gazalcı, Millet Mektepleri’nde A ve B olmak üzere süreli iki kurs olduğunu kaydetti. Gazalcı, “A kursunda hiç okuma yazma bilmeyenlere eğitim verilirken, B kursunda ise A kursundan mezun olanlar ve eski yazı ile okuma yazma bilenlere eğitim verildi. B kursunda, yaşam ve yurt bilgisi, coğrafya ve beceri eğitimleri sağlandı. Yani yaşam ve okul birleştirildi” dedi. Millet Mektepleri’nin sabit ve gezici olmak üzere ikiye ayrıldığını kaydeden Gazalcı, “1929-1936 arasında Millet Mektepleri’nden diploma alanların sayısı 2.5 milyon. 8 yılda, okur-yazar olanların oranı yaklaşık yüzde 8’den yüzde 25’e çıkartılıyor. Bu okullar o kadar başarılı ki ABD’de ‘Türkiye’de kültür devrimi oldu’ diye haberler yapıldı” ifadelerini kullandı. 

‘ANA BABA EĞİTİMİ MİLLET MEKTEPLERİ’NDE’

Eğitimin, millet olmanın temeli olarak görüldüğünü söyleyen Gazalcı, “Eğitim atılımları, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sırasında, ekonomik sıkıntılar içinde yoktan var edilerek yapılıyor. Sıtma, verem yeniliyor. Hasta toplumdan canlı bir birey ve toplum çıkıyor. Ümmetten, özgür insan yaratılıyor. Eğitim seferberliği, dimağ ile yapılan savaş olarak görülüyor” dedi. Mustafa Kemal Atatürk’ün, eğitim seferberliğini Çanakkale Savaşı’nı, Kurtuluş Savaşı’nı yapan Türk halkına bir borç ödeme olarak gördüğünü belirten Gazalcı, “Bu okullarda yalnız ödevler değil, haklar öğretiliyor. Eğitim, yaşam hakkından sonraki en büyük hak. Millet Mektepleri’nde bu anlatılıyor” dedi. Avrupa’daki ebeveyn eğitiminin, cumhuriyetin eğitim atılımı ile Avrupa’dan yıllar önce başladığını söyleyen Gazalcı, “Ana-baba eğitimi, Millet Mektepleri ile veriliyor. Çünkü, ebeveyn eğitilmezse çocuğun eğitimi sonuç vermiyor. Yani, bir yandan örgün eğitim, bir yandan yaygın eğitim var” ifadelerini kullandı. 

‘ÖZELLEŞTİRME VE DİNSELLEŞME YOK ETTİ’

Türk eğitiminin 1946’ya kadar altın çağını yaşadığını ve 1946 sonrasında kırılmalar yaşanmaya başladığını kaydeden Gazalcı, “Teknik okulların, Köy Enstitüleri’nin kapatılması; imam hatiplerin açılması ve Kuran kurslarının artması; 12 Eylül Darbesi ile anayasada eğitimin niteliklerinin değiştirilmesi; 1998’deki 8 yıllık kesintisiz eğitim yerine 2015’te ‘zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarıyoruz’ diyerek, 4+4+4 sisteminin getirilmesi; bu sistemle ilkokulun 4 yıla indirilmesi, ikinci 4 ile çatallı eğitimin gelmesi ve üçüncü 4 ile açık öğretimin açılarak çocukların örgün eğitimden çıkarılması eğitimin niteliğini yok etti” dedi. Eğitimin kamu hizmeti olduğunu, cumhuriyetin eğitim anlayışında fırsat eşitliği olduğunu belirten Gazalcı, “Eğitimin özelleştirilmesi ve dinselleştirilmesi ile birlikte nitelikli eğitim çöktü” ifadelerini kullandı. ANKARA