Michael Jackson'ı kim öldürdü?
Efsanesi ölümüyle doruğa çıkan pop yıldızı bir kahraman mıydı, yoksa bir kurban mı?
cumhuriyet.com.tr1980’lerden başlayarak pop müziğin en büyük “efsane”lerinden biri oldu. Yeryüzünün dört bir yanında milyonlarca hayranı oluştu. Sahne yaşamı görkemli, özel yaşamı yalnız, gizemli ve skandallarla doluydu. Önce “Siyah”tı, sonra “Beyaz”. Albümleri 1 milyara yakın sattı. Bir sürü Grammy ve 100 milyonlarca dolar kazandı. Ölümü, “efsane”sini inanılmaz boyutlara taşıdı. Bu kez ardında milyonlarca dolar borç, intihar etmeye hazır hayranlar bıraktı, albüm satışları tavan yaptı. Kuşkusuz, hem görkemli hem de trajik yaşamıyla müzik dünyasının çok ötesinde anlamlar taşıyordu.
Dünya öldüğü günden beri Michael Jackson’ı konuşuyor. Cumhuriyet gazetesinin İki müzik yazarı Murat Beşer ve Zülal Kalkandelen, “Michael Jackson vakası”na değişik açılardan baktılar, farklı yaklaşımlar getirdiler.
Sihir ve çılgınlık
‘The Magic and the Madness’... Yazar J. Randy Taraborrelli, 1991’de yayımlanan Michael Jackson biyografisinde ünlü sanatçıyı anlatmak için bu iki sözcüğü seçmişti. Michael Jackson’ın sihri neydi? Onu sahnede bir kez görmek yetiyordu büyülenmeye... Üstün yeteneğiydi onun sihri... Çılgınlıklarla dolu 50 yıllık yaşamının 45 senesi müzikle geçti. Krallar gibi görkemli bir hayat sürdü. Ama ödüller, skandallar ve milyonlarca hayran arasında hep yalnızlık çekti.
Ve sonunda hiç beklenmedik bir anda dünyadan ayrılarak herkesi şoke etti. Şimdi ardından yas tutuyor insanlar. Hayranları öldüğüne inanmak istemiyor. İntihar edenler olduğu söyleniyor. Albüm satışları ise tavan yaptı.
Neden efsaneleşti?
Tüm dünyaya yayılan bu histerinin bazı nedenleri var.
1- Michael Jackson, insanlar, ülkeler ve kültürler arasındaki sınırları kaldırdı. Önce siyahtı, sonra beyaz. Ne tam bir erkek görünümündeydi ne de kadın. Ne yetişkindi ne de çocuk. Herkes, onda kendinden bir şey buldu.
2- 1980’lerde yükselen pop döneminin en büyük temsilcisiydi. Ama bugünün pop yıldızlarından çok farklıydı; tek bir şarkıyla ünlenen ama ne sesi ne de yeteneği olanlardan değildi. Sevin ya da sevmeyin, yeteneğiyle elde ettiği başarısına şapka çıkaracağınız gerçek bir sanatçıydı.
Pop müzik tarihine hıçkırık sound’unu, ay yürüyüşünü, robot dansını ve kısa film benzeri video klipleri kazandırdı. Tüm dünyada bir kuşağın gençleri, yürüyüşüyle, dansıyla, giyimiyle onu taklit ederek büyüdü.
3- Hep yaşayacağına inanılan doğaüstü bir yaratıktı sanki. Umutların ve hayallerin ağırlığını omuzlarında hisseden bir süperstardı.
Amerikan popüler kültürünün sevilen kahramanları Süpermen ve Örümcek Adam gibi hep genç, fit ve enerjik kalacağı düşünülen bir idoldü. Bu nedenle ölümünü kabul edemedi kimse...
4- Son yıllarda çocuk istismarı ile ilgili ağır suçlamalarla karşılaştı. Bu iddiaları hep reddetti ama toplum kararını vermişti: O, hasta bir adamdı...
“Gazeteler benim uzaylı olduğumu yazınca herkes inanıyor, ama ben uzaylı olduğumu söylersem kimse ciddiye almıyor” dedi bir keresinde. Yabancılaştığı toplumdan tecrit edilmiş bir halde sürdürdü tüm yaşamını...
Normal bir insan değildi ama normal bir hayat sürmesi de mümkün değildi. Yüzünü bezlerle kapatıp dolaştı. Kaçtıkça kovalandı, kovalandıkça kaçtı... “Celebrity” kültürünün son kurbanıydı Michael Jackson...
5- Çocukluğunda despot babası tarafından kötü muamele ve şiddet görmüştü. Kameralar önünde o yılları anlatırken eliyle yüzünü kapatıp ağladı. Psikolojik bozukluklarının kaynağında hep o kötü anılar vardı.
Daha 5 yaşında sahneye çıkarılıp ailesi için para kazanmak zorunda bırakılan utangaç Michael, çocukluğunu hiç yaşamadı.
Ve öldüğünde vasiyetinde babasının adını hiç anmadı...
Rakamlarla Michael Jackson
- 9 çocuklu bir ailenin 7. çocuğuydu.
- Henüz 5 yaşında sahneye çıkarıldı.
- 50 yıllık yaşamının 45 yılı müzikle geçti.
- 750 milyondan fazla albüm sattı.
- 13 Grammy Ödülü kazandı.
- 160 kişinin çalıştığı dev bir çiftlikte yaşadı.
- Ardında 500 milyon dolar borç bıraktı.
Bir efsanenin acı sonu
Michael Jackson’ın hayat hikâyesinin üç ayrı yönü var: 1. Başarılarla dolu muhteşem sahne hayatı. 2. Yalnız ve tuhaf özel hayatı. 3. Finansal krizle sona eren iş hayatı.
Bu üçü arasında en şaşırtıcı olan sonuncusu. Çünkü bize şunu sorduruyor: 20. yüzyılın en büyük pop yıldızı, nasıl oldu da son günlerini korkunç bir finans sıkıntısı içinde geçirdi?
Öldüğünde ardında 500 milyon dolar borç bıraktığı söyleniyor. Nasıl oldu da, bugüne kadar 750 milyondan fazla albüm satan bir müzisyen böyle bir krize girdi?
Borç ve ilaç sarmalı
Sorunun birinci yanıtı, müzik sektöründeki sömürü ile ilgili. The New York Times’da yayımlanan bir makaleye göre, Michael Jackson’ın 1980’den bugüne kadar albüm satışlarından kazandığı toplam gelir 300 milyon dolar. Video, single, reklam ve konser gelirlerini de katarsanız, 400 milyon dolar daha ekleniyor. Bunu yıllara bölerseniz, toplam kazancı yılda 25 milyon doları bulmuyor. American Idol yarışmasının jüri üyelerine bile yılda 100 milyon dolar önerildiğini düşünürsek, çarpıklık ortada. Bunun nedeni de, müzik sektöründe kazançtan aslan payını büyük plak şirketlerinin alması...
Michael Jackson’ın finansal krizini körükleyen bir neden de, acımasız kapitalist piyasa düzeni... Yapılan hesaplara göre, Jackson’ın sanat hayatı boyunca 1 milyar dolardan fazla para kazanmış olması gerekiyor. Ayrıca Sony-ATV müzik kataloğunda 500 milyon dolarlık hissesi vardı. Fakat Jackson, çocuk istismarı davasının görüldüğü 2005’te ciddi bir mali krize girdi. Avukat masrafları ve yaptığı aşırı harcamalar yüzünden, Bank of America’dan çok yüksek faizle milyonlarca dolar kredi almıştı. Bu krediyi ödeyemeyince, Fortress Investment adlı bir yatırım şirketi ile anlaşıldı. Buna göre, şirket, Michael Jackson’a düşük faizle kredi verecek ama ödemelerde bir aksaklık olursa, müzik kataloğundaki hisselerin yarısına Sony el koyacaktı. Ayrıca Neverland çiftliğine 25 milyon dolarlık bir ipotek de konmuştu. İşte Jackson’ın sonunu bu korkunç borç ve ipotek sarmalı hazırladı.
Mahkemede suçsuz bulundu ama toplumun gözünde aklanamadı... O günlerde dostum dediği Bahreyn Prensi’ne sığındı. Fakat o Bahreyn’deyken Neverland’in kapısına kilit vuruldu. Tek çaresi, yeniden konser verip borçlarını ödemekti. Londra’daki son 50 konserine hazırlanıyordu. Ama bunu kaldıracak fiziksel gücü yoktu. Yakınlarına “Ben bittim” demesi bu yüzdendi.
Uykusuzluk ve çeşitli ağrılarla mücadele ediyordu. İlaçlarda aradı çareyi...
Tefeciler ve karaborsa
Dünyanın en ünlü pop yıldızı, tefecilerin elinde kıvranırken, konser biletleri karaborsaya düştü.
Yeniden sahneye bekleniyordu... Çıkamadı. Çünkü bir gün aniden kalbi durdu. Amerikan toplumunun ilaç bağımlılığının son örneğiydi Michael Jackson... O ilaçları bilerek mi karıştırdı, yoksa doktor hatası mıydı? Kim bilir belki de bir sihir yapıp çılgınca yok oldu ortadan...
O, Thatcherizm ile Reaganizmin pazarın koşulsuz egemenliğine dayanan politikalarla büyük halk kitlelerini ezip geçtiği 80’lerde, müzikte devrim yapmıştı... Ama pazarın koşulsuz egemenliği onu da ezdi geçti...
Michael Jackson efsanesinin sonu böyle olmamalıydı. O, iflas eden bir holding patronu gibi ölmemeliydi...
Güle güle Mr. Moonwalker...
Son hit’i ölümü oldu / Murat Beşer
Ne Elvis Presley ve John Lennon, ne de Kurt Cobain ve Prenses Diana; medyanın ağzının sularını akıtan ölümleriyle hiçbiri Michael Jackson kadar ilgi uyandırmadı, dedikodu, duygu sömürüsü ve didikleme merakını gıdıklamadı. Ölümüyle tüm dünyaya gelmiş geçmiş en şaibeli ikona ağıt yaktıran Michael, kültürleri ve ırkları aşan bir fenomen olarak, tarih kitaplarının en okunan sayfasına adını yazdırdı. Yaşarken maruz kaldığı muamelelerin tamamına ölümüyle özür diletti.
Gerçi sadece dans edip şarkı söyleseydi bile, bileğinin hakkıyla ebedi sıfatları elde ederdi, ama Michael’ın dâhiliği dans ve şarkı söylemenin sınırlarını bin ışık yılı aşan bir uzaklıktaydı. Hiçbir süper yıldız, onun kadar zirveye tırnak gücüyle tırmanamadı, bulunduğu yerde parlayamadı. En parlak zamanlarındaki Prince ile gıcıklaşmaları bir yana, hayırseverliğiyle puan toplayan ve en yakın rakibi olarak görülen Madonna bile yanına yaklaşamadı.
Kimse alttan gelen bu adamı zirvede bir Dorian Gray olarak görmek istememişti; düzeltilmiş saçları, u-faltılmış burnu ve rengi açılmış cildiyle. Bu sıra dışı ve toplumun genel ahlaki yapısını zorlayan bir durumdu. O ancak orta yaşına merdiven dayadığında kabul etti bunu ve karşılığında bilinçli olarak Peter Pan rolünü sırtlandı, içindeki büyük eğlence parkını barındıran Neverland çiftliğini gerçekleştirerek.
Yaptığı pek çok şey sembolikti, sembolik manada devrimdi. Siyah bir çocuktu ve beyaz Amerikalının sembolü Elvis Presley’nin kızıyla evlenmişti. Bir dünya markasının reklamı için kendini yakmıştı. The Beatles’ın şarkı kataloğunu satın almış, kazandığı parayla yaşayamadığı çocukluğunu satın alırcasına Neverland’i yapmıştı. Son zamanlarda hakkındaki tüm iftira ve şaibeleri omuzlamış, yanıtını yaşı olmayan bir androjen görüntüsüne sahip olarak vermişti.
Egosantrikliği derinleştikçe, o ihtişamlı sanatçının tuhaf bir sosyolojik meraka dönüşmesine tanıklık ediyorduk. Son yıllarda özel hayatı müzikal başarısına gölge düşürdü, fakat her yaştan insanı kayıtsız bırakmamayı beceren içten şarkıları ona avukatlık etmeyi sürdürdü. Yıllardır bir hit şarkısı yoktu Michael’ın. Ama o hep zirvedeydi. Son hiti ölümü oldu. Amerikan ikonunun acı sonu, bir efsanenin bitiş cümlesine çok yakıştı.
Peki hangisi daha yaratıcı, hayret uyandırıcıydı? Sanatı mı, özel hayatı mı? Dorian Gray mi, Peter Pan mı?