MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erkut: Sistem alarm veriyor!
MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut, eğitim sisteminin kötüleşmeye devam ettiğini belirterek, “Hem dünyada hem de ülkemizde ciddi bir üniversite reformuna ihtiyaç var. Umuyorum bu sonuçlar eğitimi ülkenin gündeminde daha yukarılara çıkarır ve çözüm arayışına başlanır” dedi.
cumhuriyet.com.trLisans Yerleştirme Sınavı sonuçlarını değerlendiren Prof. Erkut, geçen yıl yüzde 93 olan toplam doluluk oranının bu yıl yüzde 76’ya düşmesinin nedenlerini şöyle yorumladı: “Bu yılın birinci sınavda (YGS) sınavı geçerli sayılan aday sayısı 216 milyon oldu. Bu adayların sadece yüzde 71’i herhangi bir puan türünde 180 puan barajını geçebildi. Geçen sene bu barajı geçen öğrenci oranı yüzde 77 idi. Yani daha ilk sınav bu seneki adayların performansı hakkında bir alarm vermişti. 40 soruluk testlerden alınan ortalama notun matematikte 5.1, fende ise 4.6 olması da güçlü bir uyarı idi. İlk sınavın başka bir ilginç çıktısı ise barajı geçme oranında kadınların erkeklere 7.7 puan fark atmış olması oldu.
Ürkütücü sonuçlar
İkinci sınavdaki (LYS) puanların dağılımına bakıldığında, 2017 yılındaki dağılımların 2016 yılındaki dağılımlara çok benzemekle birlikte biraz daha iyi olduğunu görebiliyoruz. “Bu senenin sınavı biraz daha kolay olmuş olabilir. Buna rağmen 80 soruluk matematik sınavında ortalamanın 15.7 olması, 30 soruluk fizik sınavında ise ortalamanın 6.8 olması, adayların büyük bir bölümünün en az bir yıldır bu sınava hazırlandığı düşünüldüğünde ürkütücü geliyor. Gelelim bu yılki yerleşme istatistiklerine. Tüm sistemde geçen yıl yüzde 7 olan boşluk oranı bu yıl radikal bir şekilde yüzde 24’e zıpladı. Bu yükselme gerek gelenekesel gerekse yeni medyada epey bir hareketlilik getirdi. Kanımca bu yükselmenin teknik nedenlerinin yanında ekonomik ve sosyal nedenleri de var. Önce teknik nedenler: Geçen yıla kıyasla ilk sınavda barajı geçen öğrenci sayısı 94 bin azalırken tüm sistemdeki kontenjan 58 bin arttı. Yani arz-talep dengesi bozuldu. Sadece bu nedenden dolayı bile doluluk oranının düşmesi beklenmeli idi. Bu yıl yeni eklenen eğitim fakültesi barajı birçok öğrencinin yerleşmesini engelledi. Geçen yıl neredeyse tamamen dolan eğitim fakülteleri bu yıl 6 bin 700 açık verdiler. Meslek liselerinden sınavsız geçişin kaldırılması meslek lisesi mezunlarının yerleşme oranlarını çok düşürdü. Geçen yıl 78 bin meslek lisesi mezunu sınavsız yerleşebilir iken bu sene tüm meslek lisesi mezunları sınava girmek zorunda kaldılar ve sınavdaki en düşük yerleşme oranları onların oldu. Bunun sonucu olarak önlisans programlarında doluluk oranları yüzde 91’den yüzde 63’e geriledi. Toplam boş kalan kontenjanın dörtte üçünden fazlası önlisansta! Açıköğretim programlarındaki puan türünün örgün eğitim puan türü ile aynı düzeye getirilmesi de bu programlarda doluluk oranını düşürdü. Geçen sene 56 bin 300 öğrencinin yerleştiği açıköğretim programlarına bu yıl sadece 15 bin 800 öğrenci yerleşti ve yüzde 100 olan doluluk yüzde 66’ya düştü.
Yurtdışına gidiş
Gelelim ekonomik nedene:
Ülke ekonomisinin nasıl gittiği konusunda kim ne derse desin herkesin bireysel deneyimleri var. Ekonomik sıkıntı ve belirsizlik birçok ailenin ücretli eğitimden uzak kalmasına yol açtı. Lisans doluluk oranlarına bakıldığında, devlet üniversitelerinde sadece 3 puanlık bir düşüş gözlemlenirken, ücretli programlarda (vakıf, KKTC ve diğer ülkelerdeki üniversiteler) 10 puanlık bir düşüş gözlemliyoruz. Bunun yanında ülkedeki siyasi ve ekonomik gidişten memnun olmayan birçok ailenin çocuklarını geçmiş yıllara kıyasla daha yüksek bir oranda yurt dışındaki üniversitelere göndermesi istatistikleri çok etkilemese de uzun vadede ülkenin beyin gücünü sarsacak bir gelişmedir.
Bence bu yıl geçmişte gözlemlemediğimiz bir sosyal işaret daha ortaya çıktı:
Öğrenciler üniversitenin her derde deva olmadığını fark ettiler ve ‘herhangi’ bir programa girmeyi reddediyorlar. Geçen yıl tercih yapma hakkı olan adayların yüzde 30’u tercih yapmamayı seçmiş iken, bu yıl bu oran muhteşem bir artış ile yüzde 46’ya çıktı! Kanımca üniversiteler öğrencilerin ve iş dünyasının beklentisine cevap veremiyorlar. Benim inanmak istediğim, toplumun bunun yavaş yavaş farkına varıyor olduğu. Üniversiteler hâlâ geçen yüzyıldaki gibi içerik odaklı eğitim veriyorlar; öğrencilerin 21. yüzyıl yetkinliklerini geliştirmek için gerekeni yapmıyorlar. Bunun yanında müfredatlarda gereken değişiklikler de gereken hızda yapılmıyor ve birçok programın müfredatı gelecek yerine geçmişe mezun yetiştirmeye yönelik. Umarım üniversiteler bu yıl adayların verdiği uyarıya kulaklarını kapatmazlar. ‘Ne versek alıcısı var’ kafasının değişmesi gerekiyor. YÖK’ün ve üniversite yönetimlerinin sağlayamadığı değişimi bilinçli adaylar sağlayabilir.
REFORMA İHTİYAÇ VAR
Kanımca bu sonuçlar ülkenin yararına olmuştur. İki şey gördük:
1) Eğitim sistemimiz kötüleşmeye devam ediyor,
2) Adaylar daha bilinçli tercih yapıyorlar. Hem dünyada hem de ülkemizde ciddi bir üniversite reformuna ihtiyaç var.