Meclis Başkanlığı Değişiminin Şifreleri
cumhuriyet.com.trMeclis Başkanlığı’nın değişimi siyasetin önümüzdeki dönem daha da sertleşeceğini ve genel seçimin zamanından erken yapılacağını gösteriyor.
AKP’nin 2007 Genel Seçimleri’nden yüzde 47’lik bir oy oranıyla çıkması, toplumun geniş kesimlerinde haklı bir endişe doğurmuştu. Seçim gecesi Başbakan Erdoğan’ın “uzlaşma ve diyalog” yönündeki mesajlarına rağmen, AKP’nin siyasi gündemi kendi istediği gibi belirleyeceği endişesi artmaktaydı. AKP’nin, bu dönemde “diyalog ve uzlaşma” adına yaptığı tek icraat, Meclis Başkanlığı’na, muhalefet partilerinin ve sivil toplumun da onay verdiği Köksal Toptan’ın seçtirilmesiydi.
Köksal Toptan, Meclis Başkanlığı dönemi boyunca, gerçek bir “demokrat” gibi davranarak, iktidar ve muhalefet partileri arasında diyaloğu teşvik etti, yasaların uzlaşma ile belirlenmesi için çaba gösterdi, Meclis’i ılımlı bir biçimde yönetti. Aslında Köksal Toptan bu tutumuyla, iktidar partisi AKP’nin toplumsal meşruiyetine de katkı yapmaktaydı. Ancak zaman zaman bu “dengeli” tutumu nedeniyle, parti içinde memnuniyetsizliklere yol açtığı da kamuoyuna yansıdı.
Bu gelişmeler ve hükümetin genel seçime giderken izleyeceği ana politikalar, yeni Meclis Başkanı’nın belirlenmesi sürecinde etkili oldu. AKP, ılımlı, uyumlu ve diyalog yanlısı Köksal Toptan’ı kenara alıp, Meclis Başkanlığı’na çekirdek kadrodan Mehmet Ali Şahin’i seçtirdi. Mehmet Ali Şahin’in, başından itibaren R.Tayyip Erdoğan’ın en yakın siyaset arkadaşlarından biri olduğu ve düşünceleriyle AKP’nin “çelik çekirdeğini” temsil ettiği bilinmektedir.
AKP bu dönemde de kendi gündemine uygun politikaları gündeme getirerek, üzerinde uzlaşma sağlanmayan konuları Meclis’e taşıyarak tartışmayı büyütecektir. İzleyeceği gerginlik politikaları sonucunda, “Benim önüm siyaseten de kesiliyor. Bana daha fazla yetki vermeniz gerekir” diyerek, mağduriyetini meşrulaştırmak yoluyla kamuoyunu oluşturarak erken seçime gidecektir.
AKP hükümeti toplumda yeterli bir tartışma olmadan ve uzlaşma sağlanmadan, kendi gündemine uygun adımlar atmaya çalışarak siyaseti sertleştirecektir. Bu amaçla, üzerinde 367 oyçokluğu aranan bir veya iki önemli konuyu, bu dönemde Meclis’e getirerek yasalaştırmaya çalışacaktır. Sonuçta, kamuoyunda yaşanacak sert tartışmalar ve yaratılan gerginlik ile hükümet erken seçime gidecektir.
Buna örnek, hükümetin “Kürt açılımı” adıyla sunduğu değişikliklerdir. Toplumsal mutabakat arayışı yerine iki büyük kitle partisi olan CHP ve MHP’yi dışlayarak sürdürdüğü bu açılım çalışmaları, toplumda ve siyasetteki kutuplaşmanın ilk belirtisidir. Bu konudaki değişiklikleri yıl başından önce Meclis’ten geçireceği yönünde Erdoğan’ın sinyali, konuyu zamana yayarak tartışmanın süreceğinin göstergesidir. Bu sorunun çözümü toplumun tümünün beklentisidir. Herkesi tatmin edecek bir çözüme kimse karşı çıkmaz. CHP ve MHP’nin de içinde olacağı bir çözüm, meseleyi partiler ve siyaset üstü bir alanda ele alarak bulunabilir. Ancak AKP, baştan bu yolu tıkamıştır. Dolayısıyla, yakın gelecekte Meclis’te sert tartışmalara tanık olunması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.
Bir diğer konu anayasa değişikliğinin yeniden gündeme taşınması ihtimalidir. AKP, seçimlerin öncesinde kapsamlı bir anayasa paketini yeniden Meclis’e getirebilir. Yine üzerinde yeterince tartışma yapılmadan, siyasetin ve sivil toplumun bütünü tarafından hazmedilmeden yeni bir anayasanın apar topar çıkarılmaya çalışılması, siyaseti sertleştirecek ve toplumu gerecektir. İşte bu koşullarda, AKP, Meclis’i yönetecek kişinin, diyalogdan yana olan Köksal Toptan yerine, soyadı gibi şahin olan Mehmet Ali Şahin’in olması gereğine karar vermiştir.
Kısacası, yeni dönemde Meclis Başkanlığı’nda Mehmet Ali Şahin değişiminin şifresi, siyasetin hızla sertleşerek, AKP’nin kendi gündemini dayatmaya çalışacak olmasıdır.