'Masum olduğum için vicdanım rahat'
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanıklarından Kurmay Albay Dursun Çiçek, ''Elim, dilim ve kalemim tertemizdir. Bir gram bile suçum yoktur. Masum olduğum için vicdanım rahat'' dedi.
cumhuriyet.com.trİstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada ifadesi alınan tanık Abdullah Kaya, belli bir ücret karşılığında ikinci ''Ergenekon'' davasında tutuklu sanık emekli albay Mustafa Levent Göktaş'ın 3 ay boyunca avukatlığını yaptığını söyledi.
Kaya, gazetelerde Göktaş aleyhine haberler çıkması üzerine savcılığa dilekçe sunarak, Göktaş'ın ek ifade vermesini talep ettiklerini ifade etti.
Abdullah Kaya, savcılıkta ek ifade verirken yanında olduğunu belirttiği Göktaş'ın 9 sayfalık ifade verdiğini söyledi.
Tanık Abdullah Kaya, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün sanık Göktaş'ın ek ifadesini kabul etmediğini, ekleme ve çıkarmalar yapıldığını ileri sürdüğünü hatırlatması üzerine, hangi ifadenin çıkarıldığını bilmediğini, soruşturmanın gizli olması nedeniyle ek ifadeden örnek alamadığını kaydetti.
Göktaş'ın ekleme yapıldığını
öylediği yerin neresi olduğunu bilmediğini ifade eden Kaya, ''İfadelere baktık imzaladık. Savcının ekleme yapacak hali yok. Ancak şunu da belirteyim, Levent Göktaş hala suçsuzluğuna inandığım birisidir'' dedi.
Mahkeme Başkanı Şengün'ün Göktaş'ın ek ifadesinde ''Ergenekon'un korkunç bir örgüt olduğunu fark ettim'' dediği iddia ediliyor, neden müdahale etmediniz?'' sorusuna tanık Kaya, ''Bizim tarafımızdan önemli bir husus olarak değerlendirilmedi'' yanıtını verdi.
Tanık Abdullah Kaya, Göktaş'ın savcılıkta ifadesi alınırken Zekeriya Öz ve Fikret Seçen'in de odada olduğunu ve bir ara odaya savcı Ercan Şafak'ın da geldiğini söyledi.
Davanın tutuklu sanığı Serdar Öztürk ile yemeğe gidip gitmediğini hatırlamadığını belirten Kaya, özel hayatıyla ilgili Öztürk'e bilgi vermediğini kaydetti.
"Mektubu ben yazmadım"
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün ''Serdar Öztürk'ün söylediğine göre, beraber gittiğiniz yemekte siz 'Asker aileden geliyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri de bir yere kadar. Göktaş'ı oradan kurtarmam lazım' demişsiniz böyle bir şey söylediniz mi?'' şeklindeki sorusuna tanık avukat Kaya, ailesinde kendisinden başka asker olmadığını, söz konusu cümleleri de sarf etmediğini söyledi.
Şengün'ün ''Sanık Serdar Öztürk, ıslak imza ile ilgili ihbar mektubunu yazdığınızı iddia ediyor. Serdar Öztürk'ün anlatımlarına ne diyorsun?'' diye sorması üzerine Kaya, ''İmzasız ihbar mektubunu ben yazmadım'' diye yanıt verdi.
Öztürk hakkında ''örgüt üyesi olma'', ''iftira'' ve ''sahte evrak'' düzenlemekten suç duyurusunda bulunduğunu belirten Kaya, bu kapsamda talimatla İstanbul'da özel yetkili savcılara ifade verdiğini kaydetti.
Abdullah Kaya, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in ''zavallı'' kelimesini sık kullanıp kullanmadığı sorusuna, ''Zavallı kelimesini Serdar Öztürk için kullandım ama Serdar Öztürk'ü aşağılamak için söylemedim. Tutuklanmasına üzüldüm. O nedenle kullandım'' yanıtını verdi.
''İhbar mektubunda tanığın izleri var''
Duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan Serdar Öztürk, ''TSK'daki bazı subayların cunta örgütlenmesi içinde olduğuna ilişkin'' emniyete gönderilen isimsiz ihbar mektubunun tanık Kaya'ya ait olduğunu gösteren bazı izlere rastladığını ifade ederek, ''Söz konusu mektupta bazı izler var. İhbar mektubunda 'zavallı' kelimesi geçiyor. Başlangıcında, 'Kuşaklar boyu TSK'ya hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subayım' şeklindedir. Kaya, Beşiktaş'taki yemek sırasında da bu ifadeleri kullanmıştır'' diye konuştu.
''Tanığın Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz tarafından kullandığını düşünüyoruz'' diyen Öztürk, yeni bir delil olmadığı halde savcının ek ifade istemesinin bunu gösterdiğini belirtti.
Öztürk'ün, Levent Göktaş'ın TSK'da onca kursa katılmasına rağmen savcılıkta neden ilk olarak ''özel gayrinizami harp kursunu'' anlatmaya başladığını sorması üzerine Kaya, ihbar mektubunda Göktaş hakkında bunun gibi iddiaların yer almasından dolayı anlattığını söyledi.
Özel gayrinizami harp kursunun bilgilerini ABD'nin istediğini ifade eden Öztürk, bu kurslarda işgal durumunda yapılacakların öğretildiğini kaydetti.
''Elim, dilim ve kalemim tertemizdir''
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesindeki salonda görülen duruşmada söz alan Çiçek'in, avukatı ve kızı İrem Çiçek'in kendisine atfen yazdığı ''Kışladan Hasdal'a Albay Dursun Çiçek Vakası'' adlı kitaptan bir bölüm okuyarak başladığı konuşması sırasında duygulandığı görüldü.
Sahte delillerin hukuka uygunluk denetimi yapılmadığı için 13 aydır tutuklu yargılandığını ifade eden Çiçek, ''Elim, dilim ve kalemim tertemizdir. Bir gram bile suçum yoktur. Masum olduğum için vicdanım rahat. Masum bir insanı 13 aydır tutuklu yargılayanların, benim temel insan hak ve hürriyetlerimi vicdansızca gasbederek hukuk cinayetine ve işkenceye neden olanların vicdanı sızlamıyor mu? Hak, hukuk ve adalet dağıtmak yerine kin ve nefret tohumu ekenler, kamu vicdanında ve tarih önünde mahkum olmaktan kurtulamayacaktır'' diye konuştu.
Mahkeme heyetini, vicdanlarının sesini dinlemeye davet ettiğini kaydeden Çiçek, davaya müdahil olan iktidar partisinin buraya gelerek kendilerine sorularını sorması gerektiğini söyledi.
İktidar partisi gelmeyecekse, müdahil olma dilekçesini geri çekmesini istediğini ifade eden Çiçek, bu konuyla ilgili aylardır iktidar partisine dilekçe yazdıklarını, ancak herhangi bir cevap verilmediğini kaydetti.
Çiçek, sahte plan gerekçe gösterilerek bazı siyasiler tarafından yapılan açıklamalar ve medya yayınlarıyla kamuoyu oluşturulduğunu savunarak, yasal düzenlemeler yapılıp, ordunun tarihi misyonu ile TSK'nın ve onun mensuplarının yıpratılmasının sağlandığını öne sürdü.
Günümüzde birtakım siyasi hedeflere ulaşmak için yasal gerekçe ve kanıtlar yerine faili meçhul ihbarlar ve sahte dijital verilerin ileri sürüldüğünü dile getiren Çiçek, ''Hukuk alet edilerek yapılan ve aylarca süren tutuklamalar, işkence ve eziyetin manevi yani psikolojik boyutunu ön plana çıkarmaktadır. Hukuk adamı kisvesi taşıyan bazı kamu görevlileri; birtakım özel amaçlar, paye beklentileri ve bir gruba hizmet adına verdikleri yasa dışı tutuklama kararları ile masum insanlara işkence yapmayı ve eziyet etmeyi günlük hayatın bir parçası haline getirdiler'' şeklinde konuştu.
Çiçek, bağımsız olması gereken mahkemelerin siyasi baskı altında kaldığını öne sürerek, tutuklama kararlarına yaptıkları tüm itirazların reddedildiğini anlattı.
"Gizli tanık 'Efe'nin yalanları ifşa oldu"
Devletin resmi organlarınca, Erzincan'a gitmediğinin defalarca kanıtlandığını dile getiren Çiçek, Gizli tanık ''Efe''nin duyum ve dedikodulara dayalı iddiaları ciddiye alınarak burada aylardır tutuklu bulunduğunu söyledi.
Çiçek, gizli tanık ''Efe''nin yalanlarının mahkeme huzurunda ifşa olduğunu belirterek, gizli tanığın bu yalanlarla Guinness Rekorlar Kitabı'na girmeye hak kazandığını ifade etti.
Diğer gizli tanık ''Munzur''un neden gelmediğini soran Çiçek, ''Yalanlarına devam edemeyeceğini anlayan bu gizli tanık, rapor alarak gelmedi. Mahkeme kararına rağmen gelmeyen bu kişinin duruşmaya getirilmesini istiyorum'' dedi.
Çiçek, 30'u aşkın yıldır devlete hizmeti olan bir insanın, 13 aydır sadece ismi geçtiği için tutuklu bulunmasının hukukla açıklanamayacağını belirterek, ''Sahte belge ve taklit imzalarla çalışan bir suç şebekesi var ve faaliyetlerine devam ediyor bu örgüt. Bu gerçek suç şebekesi elini kolunu sallayarak sahte belgeler üretmeye devam ediyor. Bunları kim durduracak?'' diye konuştu.
"TSK'ya güven azaldı"
TSK'ya güvenin yüzde 90'dan yüzde 20'ye kadar indiğinin söylendiğini dile getiren Çiçek, ''Amaç hasıl oldu. Operasyon hedefine ulaştı. Daha nereye kadar yıpratacaksınız. Yüzde sıfıra mı indirmeye çalışıyorlar. Silahlı Kuvvetleri kim kurtaracak? Hiç geleceği, ilerisini düşünen yok mu? Bu kadar maşalık yapmak, aşağılık hizmette bulunmak bir Türk'e yakışır mı?'' şeklinde konuştu.
Çiçek, eskiden kolluk kuvvetlerinin yaptığı işkenceler karşısında hukuk yoluna başvurularak hakim ve savcılara gidildiğini belirterek, ''Şimdi hakim ve savcılar işkence yapıyor. Kime gideceğiz?'' diye sordu.
Lehlerine olan tüm delillerin askeri savcılığın delilleri olduğunu anlatan Çiçek, buradaki savcıların sadece aleyhlerindeki delilleri topladıklarını savunarak, burada bunun için isyan ettiklerini söyledi.
Çiçek, hak ve hukukun olmadığı bir yerde devletin olamayacağını dile getirerek, mahkemeye sundukları taleplerin sadece yüzde 14'ünün dikkate alındığını kaydetti.
30 Ağustos 2011'de emekli olacağını anlatan Çiçek, ''31 yıl hizmet verdiğim bir kuruma cezaevinde veda etmeyi sizin vicdanınıza bırakıyorum'' diye konuştu.
Çiçek'in ardından söz alan avukatı İrem Çiçek de önceki duruşmalarda dinlenen gizli tanık ''Efe''nin ifadelerinin çelişkilerle dolu olduğunu söyledi.
Duruşmada söz alan diğer sanık avukatları da müvekkillerinin tahliyesini talep etti.
Duruşmaya kısa bir süre ara veren mahkeme heyeti, daha sonra tutuklu sanıkların bu hallerinin devamını kararlaştırdı. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün muhalif kaldığı ve bu kararın oy çokluğuyla alındığı öğrenildi.
Duruşma, 1 Ağustos 2011 tarihine ertelendi.