Madenlerdeki koşullar AKP ile vahşileşti

2002’de 68 bin olan özel sektör üretimi 2011’de 1 milyon tonu aştı. Soma faicası ile birlikte toplam 12 yıllık dönemde özel ve kaçak madenlerde toplam ölüm 496’yı aştı.

Olcay Büyüktaş/Cumhuriyet

Üst üste yaşanan ölümlü maden kazaları, günler geçmesine karşın evlatlarına, eşlerine ulaşamayan işçi yakınlarının üzüntüsünü isyana dönüştürürken dikkatleri de madenlerde artık sıradan bir olaya dönüşen çok kayıplı iş cinayetlerine çevirdi. Aşırı kâr hırsının ve kamunun denetimsizliğinin yol açtığı ölümlere yol açan en büyük etken ise AKP hükümetinin 2004’te maden yasasında yaptığı değişiklik. Madenleri yabancı sermaye ve özel sektöre açan yasa, her yeri maden alanına çevirirken çalışanlarda ve çevrede büyük tahribata yol açtı.

Gerek hükümetin ekonomi politikaları gerek bunun sonucu olarak yapılan yasal değişikliklerle üretim hızla kamudan özel sektöre kaydırılırken iş güvenliğinden ve insani çalışma koşullarından yoksun işçiler iki ölümden birine zorlandı: Maden işçisinin kendi deyimiyle işçiler ya madende kazada ölecek ya da işsiz kalacak, açlıktan öleceklerdi. İşçilerin, maden kazasında ölme ihtimali kesin değil ama gayri insani koşulları kabul etmez de işsiz kalırsa açlıktan öleceği kesindi.

Maden üretimi ve çalışma koşullarında 2002’den itibaren madenlerde yaşananlara adım adım bakıldığında ortaya çıkan tablo özetle şöyle:

2001 yılında Türkiye Kömür İşletmeleri (TTK) 3 milyon 492 bin ton kömür üretti. Bu yıl yaşanan kazalarda 5 madenci yaşamını yitirdi. Aynı yıl özel sektörde 140 bin ton kömür üretildi, 15 madenci yaşamını yitirdi.

Sonraki 2002, 2003 ve 2004’te özel sektörün ürettiği kömür yıllık 50 bin tonu bile bulmuyor ama ölümler 17-18 civarında.

2004’te, hükümet 5177 sayılı maden kanununda yaptığı değişiklikle TTK’ye ait havzalarda rödavans sistemine, özelleştirmeye ve taşeronlaştırmaya olanak sağladı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Biz yeni bir madencilik yasası hazırladık. Maden konusunda yabancı sermayenin Türkiye’ye çekilmesine yönelik çalışmalarımızı hızlandırdık, yabancı sermayeye her kolaylığı sağlıyoruz” diyerek işverenler için tüm engelleri kaldırdı.

Tüm potansiyel alanların talanına olanak tanıyan yasa ile her yer maden alanı oldu. O tarihten itibaren de kamu, kârlı görmediği, maliyetli gördüğü alanları çeşitli ihale yöntemleri ile özele devretmeye başladı.

Üretim yıldan yıla kamuda azalırken gerekli iş güvenliği ve eğitimi verilmeyen, maliyeti artırıcı her türlü önlemden kaçınan bir zihniyetle özel ve kaçak madenlerde üretim artmaya başladı. Tabii ki iş cinayetleri de...

2011’e gelindiğinde kamudaki 3.5 milyon tonluk üretim 2.6 milyon tona inerken özel ve kaçak ocaklardaki 50 bin civarındaki üretim de 1.026 milyon tona çıktı.

5 yılda 500’ü aşkın madenci cinayet

Madenci, her iş cinayetinde ocaklara gelen ve son ölü işçi bedeni çıkana kadar madende kalan Enerji Bakanı Taner Yıldız’a öfkeli. “Son 5 yılda enerji sektöründe 700 civarı ölümlü kaza var, 700 cinayet...” diyen madenci soruyor: Yıldız’ın işi levazımatçılık mı yoksa bu ölümleri önlemek ki?

Soma ya da Torunlar’ın asansör kazasında olduğu gibi önce fıtrat, güzel ölüm ve benzeri açıklamalarla geçiştirmeye çalıştığı kazaların boyutu büyüdükçe işvereni şikâyet etmeye başlayan hükümet yetkililerinin bu konudaki tavrı da tutarsız. Zira, özel sektöre maden ruhsatı vermeye yetkili kurum Enerji Bakanlığı’na bağlı Maden İşleri Genel Müdürlüğü.

Ruhsatlar verilerken gerekli inceleme ve araştırmaları yapmayan devlet, kapatılması gereken ocaklarda bile basiretsiz davrandı. Üstelik itiraf hükümetin en yetkili makamlarından Çalışma bakanından geldi. Soma faciasının ardından madencinin işine yarasın diye torba yasaya koyduğu yenilikler yeni cinayetlerin nedeni oldu.

İstatistiklerin tutulmaya başladığı 1946’dan itibaren 2014’e kadar iş cinayetlerinin sayısı ortalama 983 iken son 2003-2014 AKP döneminde gelişen teknoloji ile düşmesi gereken iş cinayetleri sayısının ortalaması 1.166’ya yükseldi...