Lütfen Biraz Özen...

cumhuriyet.com.tr

Bir sözcük, sırasında insanı mutlandırır, kanatlandırır, göklere çıkarır. Özlenen yaşanası ortamın kapısını açar. Mark Twain’in, “Bir tek güzel sözle iki ay yaşayabilirim” dediği bu olmalı. Bir sözcük, sırasında insanın yüreğine paslı hançer gibi saplanır. Yaşamın tüm güzelliklerini siler atar, evreni cehenneme çevirir.

İşte bir büyüğümüzün(!), son günlerde sık sık duyduğumuz konuşma örneğinden; “İspat etmeyen namussuzdur, şerefsizdir, alçaktır.” Düşünce üretmek, yılları alan okumak, bilgilenmek, özümlemek ister. Sövmeye, aşağılamaya, meydan okumaya ise hiçbir hazırlık gerekmez. Her şey incelikten, insan kabalıktan kırılırmış. Aydın Boysan, gençlik anılarında “Adamın bize aptal dediğini, ancak iki yıl sonra anlayabildik” diyor. 196O devrimiyle planlı kalkınma dönemi başladı. İlk beş yıllık planı, devrinin en usta kalemi Şevket Süreyya Aydemir’e yazdırıldı. Anlatıma önem veren böyle yapar.

Turgut Özal, Cumhurbaşkanı sıfatıyla kısa pantolonla askeri birlik denetledi. 1950’li, 60’lı yıllarda Ankara’da, İstanbul’da tiyatroya gidenleri, ana caddelerde dolaşanları görürseniz, onlara nasıl giyindiklerini sorunuz. “Hepsi temiz giyimli, kravatlı, günlük tıraşlı, saygılı konuşan kişilerdi” yanıtını alacaksınız. 1960’lı yıllarda Erzurum Eğitim Enstitüsü Müdürü Yusuf Ziya Bey erkek öğrencilerine şöyle seslenirdi: “Bir insanın burnundaki sümük neyse yüzünüzdeki kıl da odur. Lütfen günlük tıraş olunuz.” Köşeye sıkışmış, sermayesi bitmiş, anadili sevgisi edinmemişler sokak ağzıyla konuşur. Hem de her gün… Can Yücel onlar için diyor ki: “Santraç masasında konuşulmaz/Taşı sür derler adama”