Lozan ve İsmet Paşa

cumhuriyet.com.tr

Türkiye Cumhuriyeti tarihine asker ve sivil olarak 66 yıl damga vuran İsmet İnönü’nün hizmetleri birilerince yok sayılarak, tarihi gerçekler saptırılmaktadır. Geçmişini saptıran milletlerin geleceklerinin olmadığını da yine tarih yazmıştır.

Atatürk’ün deyimi ile “Milletin makûs talihini yenen” kader adamı İsmet (İnönü) Paşa, 1906 yılında, Harp Akademisi’nden kurmay yüzbaşı olarak birincilikle mezun olur ve Osmanlı İmparatorluğu’nun her cephesinde görev yapar. Biz, onu daha çok, I. ve II. İnönü Savaşı, Sakarya Savaşı ve Garp Cephesi kahramanı biliriz. Sivil yönü olarak da onu, Mudanya Barış Antlaşması’nın temsilcisi ve Lozan Türk Delegasyonu Başkanı, başbakan, cumhurbaşkanı, Köy Enstitüleri’nin kurucusu ve çok partili sisteme geçişin mimarı olarak biliriz. Türkiye Cumhuriyeti tarihine asker ve sivil olarak 66 yıl damga vuran İsmet İnönü’nün hizmetleri birilerince yok sayılarak, tarihi gerçekler saptırılmaktadır. Geçmişini saptıran milletlerin geleceklerinin olmadığını da yine tarih yazmıştır. Bu nedenle, onun kahramanlığını, ülkesi için yaptıklarını yazmaya bu sütunlar ve kitaplar yetmemiştir. Işıklar içinde Atatürk ile beraber Anıtkabir’de yatan İsmet Paşa’nın, sadece Lozan Barış Antlaşması’ndaki direngenliğini ve kazandığı başarılarından birkaç cümle aktaracağım.

İsmet Paşa, Lozan’da 1. gün, kimseden izin almadan yaptığı açılış konuşmasında: “Bütün uygar uluslar gibi özgürlük ve bağımsızlık” istediğimizi vurgulamıştır. Paşa’nın bu çıkışı, diplomatik kurallara aykırı görülmüşse de o, bu davranışıyla konferansa eşit haklarla katıldığımızı göstermek istemiştir. Çünkü o, “Lord Curzon konuşursa ben de konuşurum” demiş ve İngiliz diplomatının konuşmaması halinde kendisinin de konuşmayacağını açıkça dile getirilmiştir.

Lozan Konferansı’nda Amerikan Müşahit Kurulu’nun üyesi olan John Grew, Lord Curzon’un İsmet Paşa’ya söylediklerini şöyle nakleder:

“İsmet, sen bana tıpkı laternayı hatırlatıyorsun. Bizi bıktırıp usandırana kadar hep aynı havayı çalıyorsun: Milli egemenlik, milli egemenlik, milli egemenlik. Bu sözü duymaktan hepimize gına geldi.”

Lozan Antlaşması’nın çıkmaza girme aşamasına geldiğinde İsmet Paşa, Lord Curzon’a:

“Memleketi esarete mahkûm eden bir belgeye imza koyamam. …Hangi imtiyazlar, hangi mukaveleler hangi koşullar altında verilmiş? Bilmiyorum ki imza edeyim. Bunları bana gösteriniz, tetkik edeyim. Hayır, şimdiden, görmeden, bilmeden, anlamadan imza edemem.”

Lord Curzon’un yerine görevlendirilen Sir Horace Rumbold, Lozan’daki İsmet Paşa’nın başarısını şöyle anlatır:

“Savaş meydanlarından gelen İsmet Paşa sadece usta bir diplomat değil, aynı zamanda bir devlet adamı olduğunu da kanıtladı.”

İngiliz heyetinin ikinci adamı William Tyrrell, İsmet Paşa’yı şöyle tarif ediyor:

“İki çeşit Türk biliyorduk. Biri eski Türk ki öldü. Biri de Jön Türk ki artık o da yok. Şimdi onlardan başka bir tip görüyoruz, İsmet Paşa. O artık bizim için üçüncü Türk’ü canlandırıyor. Barışı bu Türk’le imzalayacağız.”

Amerikalı Müşahit John Grew şunları söylemiştir:

“Basın haberlerinden hepiniz öğrenmiş bulunuyorsunuz ki İsmet Paşa Lozan’da büyük bir diplomatik zafer kazanmıştır. Bütün müttefik diplomatların sırtını yere getirmiştir. Bu olayı inkâr etmenin yararı yoktur.”

Gazi Mustafa Kemal Paşa, Lozan hakkında tespitleri şöyledir:

“Bu antlaşma, Türk ulusuna yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Ant-laşması’yla tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme eyleminin çökertilişini yansıtan bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri bulunmayan bir utkunun ürünüdür.”

Sonuç; yukarıda kısaca anlatıldığı gibi, emperyalist ülkeler karşısında verilen Kurtuluş Savaşı’ndan sonra eşit koşulları sağlayarak tam bağımsızlığını “kayıtsız koşulsuz egemenlik” ilkesiyle kazanmak gerçekten akıllara durgunluk veren büyük bir tarihsel başarıdır. Bu tarihsel bilinçle, küllerinden yeniden doğan ülkenin tapusu olan Lozan Barış Antlaşması’na ve utkuyu kazandıranlara saygılarımızla...