KYOTO protokolü

Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED), Kyoto Protokolü'nde Türkiye'nin 2012 sonrasına yönelik uluslararası iklim değişikliği rejiminde, kendisiyle benzer koşullardaki ülkelerle beraber daha esnek yükümlülükler içeren bir grupta yer almasının, Türkiye açısından hayati önem taşıdığını kaydetti.

cumhuriyet.com.tr

Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED)'dan yapılan açıklamada, Bakanlar Kurulu'nun 2 Haziran 2008 tarihinde Kyoto Protokolü'nü benimsediğini açıklamasının ardından ''UNFCC'ye Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı''nın hemen yasalaşması beklenirken, sürecin uzadığı kaydedildi.

Açıklamada, sera gazı salımlarının azaltımına ilişkin müzakere sürecini doğru bir şekilde sonuçlandırması için Türkiye'nin kamu ve özel sektörün tüm alt sektörlerinde detaylı salım envanterinin çıkarılmasının büyük önem taşıdığı vurgulandı.

Kyoto Protokolü'ne uyum maliyetinin, Türkiye'nin AB Çevre Mevzuatı'na uyum maliyeti ile de entegre edilmesi ihtiyacına dikkat çekilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
''Sanayi, ulaşım ve enerji sektörlerinde çevreyle dost teknikler ve temiz teknoloji üretim birimleri kullanıldığı takdirde çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliği sağlamak mümkün olacaktır. Ancak, bu arada demir çelik ve çimento sektörü gibi Türkiye ekonomisinin önemli yapı taşlarını oluşturan hassas sektörlerimizin gerekli alt yapı yenileme çalışmalarını yapabilmeleri ve geçiş sürecini rekabet gücünü kaybetmeden tamamlayabilmeleri sağlanmalıdır.

Türkiye'nin 2012 sonrasına yönelik uluslararası iklim değişikliği rejiminde, genelde gelişmiş ülkelerin bulunduğu Ek-B listesine dahil olmadan, kendisiyle benzer koşullardaki diğer ileri gelişmekte olan ülkeler olan Güney Kore ve Meksika gibi ülkelerle beraber daha esnek yükümlülükler içeren bir grupta yer alması, Türkiye açısından hayati önem taşımaktadır. Aksi takdirde, Türkiye'nin 2012 sonrası dönemde Ek-B Listesindeki ülkelerle beraber 1990 yılına göre mutlak sayısal azaltım hedefleri içeren bir yükümlülüğün getirebileceği çok ciddi maliyeti, söz konusu hassas sektörlerimizin kaldırabilmesi mümkün değildir''

Açıklamada, Türkiye'nin gönüllü piyasada karbon finansı sağlayan projelerinin düşük fiyatlardan emisyon sattığı ve bu sektörün 2012 sonrasında yüksek gelir elde edilebilecek bir kaynak oluşturması nedeniyle, Türkiye'nin 2012 sonrası dönemde kredi satan bir ülke pozisyonunda değerlendirilebilmesi için de müzakere yapılması gerektiği kaydedildi.
Türkiye'nin yanlış bir ülkeler ve yükümlülükler listesinde yer alması durumunda, 2012 sonrasında bütün dünyanın izlemekte olduğu düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinin tamamen dışında kalabileceği ifade edilen açıklamada, ''Türkiye, Kyoto Protokolüne ne kadar erken katılabilir ve 2012'ye kadarki süreci doğru planlayıp değerlendirebilirse, 2012 sonrası dönemde söz edilen riskleri fırsata dönüştürülebilir. TBMM'de bu hafta nihayet görüşülmeye başlanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının acilen kabul edilmesi gerekmektedir'' ifadeleri kullanıldı.