Kutlamalarda gerilim
Siyasetteki gerilim 23 Nisan’da da sürdü.
cumhuriyet.com.trTBMM’nin kuruluşunun 94. yıldönümü nedeniyle TBMM Genel Kurulu’nda yapılan “23 Nisan Özel oturumu”na 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile başlayan siyasetteki “gerilim” damgasını vurdu. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, Genel Kurul’u açış konuşmasında yaptığı “toplumsal uzlaşma” çağrısı, siyasi liderlerden karşılık bulmadı. BaşbakanTayyip Erdoğan, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile “milli iradeye darbe” yapılmaya çalışıldığını savunarak, sosyal medya ve CHP’yi hedef aldı. Bu 23 Nisan’ı, Gezi’de gaz fişeğiyle vurulup yaşamını yitiren Berkin Elvan’a adadığını açıklayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise “Sandıktan çıktım, ne istersem yaparım” anlayışının ulusal egemenlik kavramıyla bağdaşmayacağını belirtirken, yüzde 10 seçim barajını indirmeyi, “daha adaletsiz temsil sonucu yaratacak” bir seçim sistemi koşuluna bağlamanın kabul edilemez olduğunu söyledi.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve TBMM’nin 94. kuruluş yıldönümü nedeniyle TBMM Genel Kurulu’nda özel oturum düzenlendi. Siyasi parti liderlerinin daha çok “güncel siyaset”üzerinden birbirlerine yüklenmeleri dikkat çekti. Toplantının açış konuşmasını yapan TBMM Başkanı Çiçek, Türkiye’nin “muasır medeniyet” yolunda önemli mesafeler aldığını, ancak demokrasinin nasıl daha fazla geliştirileceğinin, egemenliğin, katılımcı, çoğulcu ve temsil gücü yüksek bir siyasi yapıyı nasıl inşa edebilebileceğinin Türkiye’nin önünde duran en önemli sorun olduğunu ifade etti. Çiçek bu sorunlara ancak “uzlaşma, hoşgörü ve toplumsal barışla” çözüm bulunabileceğini söyledi.
Gazeteler 23 Nisan'ı böyle gördü
İlk sözü alan Başbakan Erdoğan, Atatürk’ün TBMM’’nin açılışını duyurduğu telgrafta, “askeri ve sivil makamların üzerinde”, en üst merci olarak ve her sorunun çözüm yeri olarak da yine Meclis’i işaret ettiğine dikkat çekti. TBMM’nin 94 yıllık tarihinin de bu büyük devrimin çetin “münakaşasına” sahne olduğunu belirten Erdoğan, TBMM’nin aynı zamanda “tek adam ve diktatör olan, halkın tercihlerine tepeden bakanların” makamlarını paylaşmak zorunda kaldığı yer olduğunu ifade etti. İmtiyazlı kesimlerin egemenliğin bir zümreden alınıp TBMM’ye devredilmesini hazmedemediğini belirten Erdoğan, “Askeri darbeler, bürokratik darbe girişimleri, postmodern darbeler, yargı darbeleri, halkın meclisini zayıflatmak, halkın iktidarını gasp edip kendi iktidarlarını tesis etmek amacıyla yapılmıştır” dedi. Ancak TBMM’nin, bütün darbe girişimlerine rağmen dimdik ayakta kaldığını kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çetelerin, illegal yapıların, karanlık örgütlerin, Meclis’i hiçe sayarak kendi şahsi ve örgütsel çıkarları adına Meclis’e ve milli iradeye kastettiklerini görüyor ve yaşıyoruz. Aynı şekilde, kendisini elindeki kalemiyle ya da elindeki sermayesiyle her şeyin üzerinde görenlerin Meclis’e ve milli iradeye hükmetme sevdası içine girdiklerine de şahit oluyoruz. Doksan dört yıl boyunca zaman zaman olduğu gibi, bugün de yargı, bürokrasi eliyle ya da sokakta şiddet üretmek suretiyle Meclis’in sesinin kısılmak, Meclis’in baskı altına alınmak istendiğini de görüyoruz.”
Twitter ve CHP hedefte
Erdoğan, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasındaki gelişmeleri kastederek “sosyal medyanın kötü niyetlilerin elinde milli iradeye saldırı aracı olarak kullanıldığını” ileri sürdü. “İllegal yollarla elde edilmiş ses kayıtlarının” şantaj unsuru olarak kullanıldığını savunan Erdoğan, isim vermeden CHP’yi hedef alarak “Ne acıdır ki siyasi partilerin Türkiye dışından odaklarla işbirliği ve ittifak yaptıklarını, TBMM’ye tarihleri boyunca defalarca yaptıkları gibi bir kez daha kastettiklerine şahit olduk” görüşünü savundu.
Grup Başkanvekili Engin Altay, Erdoğan’ın muhalefete “dış odaklarla işbirliği yaptılar” suçlamasını yakıştıramadığını ifade etti.
‘Dikta kurmaya kalkanlar...’
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün ulusal egemenlik kavramının iyi anlaşılması gerektiğini belirtirken “Günümüzde bu kavramı çarpıtarak bir dikta rejimi kurmaya kalkışanların, öncelikle Mustafa Kemal Atatürk’ün, 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir’de yaptığı konuşmayı iyi öğrenmeleri gerekir” sözleriyle isim vermeden Erdoğan’a yüklendi. “Ulusal egemenlik” kavramının “çoğulcu bir rejim, temsilde adalet ve hukukun üstünlüğü” meselesi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, çoğunluğun güçlü, güçlünün de haklı olduğu, yurttaşların baskı, korku, yasaklar, kin, yolsulluk ve istikrarsızlık tehditleriyle yönlendirildikleri bir sistemin “çoğulcu olmayacağını” belirtti. “Sandıktan çıktım, ne istersem yaparım” anlayışının ulusal egemenlik kavramıyla bağdaşmayacağını belirten Kılıçdaroğlu,“dar bölge seçim sistemi” hazırlığını kastederek şunları söyledi:
“Sayısal çoğunluğu egemenlik olarak anlamak ve kullanmaya kalkışmak ulusal iradenin inkârıdır, istismarıdır. Böyle bir yönetim tarzına demokrasi ve cumhuriyet kelimeleri de yakışmamaktadır. Uygulanan yüzde 10 seçim barajı, ulusal egemenliği hiçe sayan, yurttaşlarımızın tercihlerini görmezden gelerek temsiliyet haklarını çalan ve iktidarda kalmak için her şeyi reva gören bir çarpık zihniyetin ürünüdür. Ne var ki seçim barajını düşürmeyi, son derece adaletsiz temsil sonuçları yaratacak yeni bir seçim sistemini kabul etme şartına bağlamak, millet egemenliğine açık bir saygısızlıktır. Kayıtsız şartsız millete ait olan egemenlik, milletin iradesini gasp etmek ve toplumun belirli unsurlarını dışlamak için bir silah gibi kullanılamaz.”
Tarafsız ve bağımsız yargının olmadığı, yasama organının etkisizleştirildiği bir düzeni sürdürmenin, ulusal egemenliğin kaynağı olan milleti hiçe saymak anlamına geldiğini kaydeden Kılıçdaroğlu,“Toplumu ve hasımlarını sindirmek için özel mahkemeler oluşturanlar, kararlarını beğenmedikleri zaman Anayasa Mahkemesi’ne bile meydan okuyanlar ve yolsuzluk soruşturmalarına hukuku dinamitleyerek cevap verenler sadece anayasayı değil, ulusal egemenliği de çiğnemektedirler” dedi. 23 Nisan’ın önemine de dikkat çeken Kılıçdaroğlu, çocukları kin ve nefretle değil, sevgi dolu, nefretten uzak yetiştirmek istediklerini belirti. Kılıçdaroğlu sözlerini, bu 23 Nisan’ı “temel hak ve özgürlükleri için canlarını feda eden gençlerimizin ve bir sabah evinden çıkarak Türkiye halkının kalbine gömülen Berkin Elvan’ın güzel anısına adadığını” belirterek tamamladı.
Kılıçdaroğlu’nun, “ulusal egemenliği çarpıtarak dikta kurmak isteyenler” sözüne AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, “Dikta rejiminden bahsedenlerin öncelikle dönüp aynaya bakmasını tavsiye ederim. Asıl saygısızlık, milletin iradesini hiçe sayan, sandığı, seçimi hiçe sayanlardır” diye itiraz etti. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi ise Erdoğan’ın da muhalefet partilerini dış odaklarla işbirliği yapmakla suçladığını belirterek, “Sayın Kılıçdaroğlu, genel bir değerlendirme yaptı. Herhangi bir parti ismi zikretmedi” dedi.
‘36 değil tek parça’
MHP lideri Devlet Bahçeli ise konuşmasının tamamına yakınını günün anlamına uygun mesajlara ayırdı. Ancak Bahçeli, çözüm sürecini kastederek “Biz ilk Meclis’e bakınca etnik koalisyonu 36’nın birde buluşmasını değil, Türk milletini görüyoruz. Biz ilk Meclis’e bakınca mecburen bir araya gelmiş yapay bir kalabalık değil, Türk milletinin bekası için peşinen kefene sarılan gerçek istiklal kahramanlarını görüyoruz” dedi.
‘Diyalogdan müzakereye geçilmeli’
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş katılmadığı için BDP Grubu adına söz alan Grup Başkanvekili Pervin Buldan ise daha demokratik bir Türkiye için Abdullah Öcalan’la başlatılan “diyalog”sürecinin “müzakereye dönüştürülmesi” talebini getirdi. Buldan, çözüm sürecinin de yasal statütüyle bir çerçeveye kavuşturulmasını isterken, Türkiye’nin acil demokratik yeni bir anayasa yapması gerektiğini söyledi.