''Küresel Kriz ve Türkiye'nin Rolü''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye G-20'de oynadığı aktif rolle küresel ekonomik sistemin yeniden şekillendirilmesi çabalarına ciddi katkı sağlıyor ve alınan kararların hızla somut neticelere dönüştürülmesi amacıyla çaba sarf ediyor'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, G-20 Zirvesi için bulunduğu İngiltere'de, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde ''Küresel Kriz ve Türkiye'nin Rolü'' konulu konuşma yaptı.

Konuşmasında, dünya ekonomisinin, gelişmiş ekonomilerde başlayan ve zaman içerisinde tüm ülkeleri etkileyen eşi ender görülecek bir krizle karşı karşıya olduğunu belirten Erdoğan, bu krize ''son yüz yılın en önemli, birinci sırada gelen krizi'' denilebileceğini söyledi.

Küresel krizin ağır ve tesir alanı geniş bir kriz olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, krizin gelişmiş ülkelerdeki finansal kurumlarla piyasalara olan güveni önemli ölçüde azalttığını ifade etti.

Erdoğan, artan likidite ve sermaye sorunlarının finans sisteminde önemli değişikliklere neden olduğunu kaydederek, ABD, Avrupa ve Uzakdoğu'da iflaslar yaşandığını dile getirdi.

Sorunun daha da artmaması için kamu müdahalelerinin gerekli hale geldiğine dikkati çeken Erdoğan, son yıllarda yüksek büyüme performansı gösteren gelişmekte olan ülkelerin de tüm bu yaşananlardan doğal olarak az veya çok etkilendiğini söyledi.

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Hiçbir ülke 'ben etkilenmedim' diyemez. Hepsi az veya çok bundan etkilenmiş durumda.

Dış talep azalması ve finansman kanallarının tıkanması nedeniyle olumsuz etkilenen bu ülkelerin büyümesi hızla yavaşlıyor, işsizlik oranları yükseliyor. Yaşanan krizle hem ulusal hem de uluslararası düzeyde mücadele edilmesi aşikardır. Nitekim G-20 Zirvesi'nde de bunu çok açık ve net gördük. Bu nedenle gerek uluslararası işbirliği gerekse yurtiçi dayanışma hızlı bir şekilde arttırılmak durumundadır.

Küresel işbirliğinin geliştirilmesi ve uluslararası toplumun birlikte hareket ederek sorunlara ortak çözümler üretmesi, dünyanın krizden hızlı bir şekilde ve en az hasarla çıkabilmesi için olmazsa olmaz koşullardır. Uluslararası işbirliği alanında G-20 en etkili platform olarak görülüyor. Nitekim G-20 liderleri olarak 2008'in Kasım ayında Washington'da bir araya gelerek krize karşı ortak mücadele başlattık.

G-20 tarafından yürütülen çalışmalar dün gerçekleştirilen zirvede yeni bir ivme kazandı. Büyük ihtimalle bu yıl sonu tekrar üçüncü defa G-20 zirvesi New York'ta toplanma durumunda. Liderler olarak, zirvede krizin biran önce aşılması, finansal sistemin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması ve büyüme ile istihdamın hızla canlandırılması konusundaki kararlılığımızı net bir şekilde ortaya koyduk. Daha da önemlisi bu hedeflere en hızlı şekilde ulaşılmasını sağlayacak somut adımlar konusunda mutabakata vardık.''
 

"Tedbirlerin uygulanmasına devam..."

G-20 ülkelerince, son dönemde eşi görülmemiş mali tedbirlerin alındığını belirten Başbakan Erdoğan, bu tedbirlerin para politikası tedbirleriyle desteklendiğini ifade etti. ''Zirvede, krizin neden olduğu olumsuz hava dağılıncaya kadar bu tedbirlerin uygulanmasına devam edilmesini hep birlikte kararlaştırdık. Burada bir konsensüs oluşturuldu'' diyen Erdoğan, tedbirlerin büyüme ve istihdam üzerindeki olumlu etkisinin önümüzdeki dönemde daha net görüleceğini dile getirdi.

Zirvede, uluslararası finansal sistemin desteklenmesi ve bu gibi krizlerin tekrarlanmaması için de kapsamlı kararlar alındığını kaydeden Başbakan Erdoğan, ''başta IMF olmak üzere uluslararası finansal kuruluşların kaynaklarının çok ciddi düzeylere çıkarılması ve bu kuruluşların güçlendirilmesi kararlarının alındığını'' bildirdi.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Gelişmekte olan ülkelere IMF'de daha fazla söz hakkı tanınması amacıyla kotaların gözden geçirilmesi sürecinin Ocak 2011'e kadar tamamlanmasına karar verildi. Bu arada, benzer bir süreç Dünya Bankası ile ilgili de işleyecektir.

Ayrıca uluslararası kuruluşların üst düzey yöneticilerinin açık, şeffaf ve liyakata dayalı bir süreçle seçilmesi yönünde de mutabakat sağlandı. Krizin olumsuz etkilerinin en fazla hissedildiği alanlardan biri olan ticaretin finansmanının desteklenmesi amacıyla önümüzdeki 2 yıllık dönemde en az 250 milyar ABD doları tutarındaki kaynağın harekete geçirilmesi yönünde görüş birliğine varıldı.

Uluslararası finansman kuruluşları, çok taraflı kalkınma bankaları ve çeşitli ülkelerin ihracat kredisi kuruluşları bu konudaki darboğazın aşılmasını teminen girişimlerde bulunuyorlar. Önümüzdeki dönemde, zirvede alınan kararların hızla hayata geçirilmesi kilit bir önem taşıyor. Türkiye G-20'de oynadığı aktif rolle küresel ekonomik sistemin yeniden şekillendirilmesi çabalarına ciddi katkı sağlıyor ve alınan kararların hızla somut neticelere dönüştürülmesi amacıyla çaba sarf ediyor.

Türkiye ekonomisi, 2002 yılından bu yana uyguladığı istikrarlı makroekonomik politikalar, gerçekleştirdiği yapısal reformlar ve güçlü finansal sektörüyle geçmişe kıyasla çok daha dayanıklı bir iktisadi yapıya sahiptir.

Kamu yapısında özellikle geçmişte yaşanmış olan bazı sıkıntılı deneyimler veyahut geçmişte yaşadığımız krizler -ki 90'lı yıllarda, 2001-2002 bu yıllarda- bizler için çok ciddi bir deneyim oldu, tecrübe oldu. Tabii bu tecrübe, 2007'de aslında başlayan kriz 2008'de devam ederken bizim buna daha hazırlıklı yakalanmamızı sağladı. Bu bizim için çok ciddi bir dersti. Küresel finans krizi bizi bu noktada ilk başladığı andan itibaren rahatsız etmedi. Örneğin bizim şu anda henüz batan bir bankamız yok. Veyahut fona devredilen bir bankamız yok. Bankaların hepsi şu anda kendi ayakları üzerinde durabiliyor.

Tabii 2008 yılı içerisinde yürürlüğe koyduğumuz sosyal güvenlik reformu ve istihdam paketinin de ekonomimizin krize karşı koyma gücünü arttırdığını bu arada vurgulamak istiyorum. Bu noktada, krizin yansımaları açısından diğer bazı ülkelerden önemli bir farklılık gösterdiğini dikkatlerden kaçırmamak gerekiyor.''

 

"Mali disiplinden taviz vermeye niyetimiz yok"

Erdoğan, şu ana kadar krizle mücadeleye yönelik olarak 53 başlık altında önlemler aldıklarını belirterek, şunları söyledi:
''Öncelikle piyasalarda likidite sorununun ortaya çıkmasını engellemeye yönelik tedbirler Merkez Bankamız tarafından hayata geçirilmiştir. Merkez Bankası enflasyon hedefi ve tahminleriyle çelişmeyecek bir biçimde para politikası kanalıyla piyasaları destekleyen adımlar atıyor. Bu adımlar atılırken bir yandan ekonomide kredi kanalının tekrar işler hale getirilmesi hedefleniyor. Diğer yandan da döviz likiditesinin korunmasına özen gösteriliyor. Maliye politikası alanında ise bütçe imkanlarımız çerçevesinde ekonominin rekabet gücünü arttıracak, iç talebi canlandıracak ve istihdamı koruyacak alanlara destek vermeye çalışıyoruz. Bu noktada KOBİ'lerle, ihracatçı firmalara yönelik kredi imkanlarını geliştiriyoruz. Yine, seçilmiş belli alanlarda geçici vergi indirimlerini uygulamaya başladık. Otomotiv sektörü, konutlarda, beyaz eşyada, elektronikte, mobilyada bir çok indirimleri başlattık. Bu indirimlerin de başarılı sonuçlarını hızla görmeye başladık.''



"Türkiye güvenli bir limandır"

Erdoğan, 2007 yılında Türkiye'ye gelen küresel doğrudan yatırım miktarının 22 milyar dolara ulaştığına işaret ederek, şunları kaydetti:
''Kriz başladı, 2008 yılında bu kriz devam etmesine rağmen, bakıyorsunuz 2008 sonu itibarıyla 18 milyar dolara ulaştı, bu krize rağmen. Bu nereden kaynaklanıyor? Türkiye güvenilir bir limandır, hakikaten özellikle uluslararası doğrudan yatırım noktasında asla bizi sıkıntıya sokmaz, bundan dolayı yatırımcı yatırımı ülkemizde yapabilir. Yaşanan zor dönemde dahi önümüzdeki yıllarda ortalamamızın çok üzerinde bir uluslararası sermayeyi Türkiye'ye çekebileceğimize ben inanıyorum.''

 

"Bir aşındırma olacak ama kriz en az bizi etkileyecek"

Küresel ekonomiye entegre olma noktasında Türkiye'nin son dönemde çok büyük açılımlar gerçekleştirdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, bu açılımların sonucunda da küresel krizin Türkiye üzerinde etkileri olduğunu dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Ben tabii bunu 'bu kriz bizi teğet geçecek' diye ifade ettim. Bundan rahatsız olanlar oldu. Yine ben aynı ifademde ısrar ediyorum. Bu kriz en az bizi etkileyecek ama 'etkilemeyecek' demedim. 'Teğet geçti' demek, 'etkilemiyor' veya 'etkilemeyecek' anlamına gelmez. Bir sürtünme yapacak. Bir aşındırma olacak ama en az bizi etkileyecek. Bunu söyledim, bunu söylüyorum.

Küresel kriz, piyasalardaki daralma, büyüme, ihracat ve istihdam göstergelerinde bazı olumsuz gelişmeler ortaya çıkardı ancak şuraya da dikkatinizi çekiyorum: Türkiye'de bugün geçmiş dönemlerde kıyaslanmayacak ölçüde bir istikrar ve güven tablosu mevcuttur.''

 

"Türkiye'ye kin ve nefret ile bakanlar var"

Türkiye'nin bölgesel konulardaki etkinliğine ilişkin bir soru üzerine de Erdoğan, Türkiye'nin hiç kimseye kin ve nefret taşımadığını, ancak Türkiye'ye kin ve nefret ile bakanların bulunduğunu ifade etti.

Erdoğan, ''Uluslararası camiada kimseye olan ya da olmayan, tarihte gerçekleşen bir şeylere karşı bir soykırım mücadelesi başlatmadık ama Ermeni diasporasının, yıllardır sürdürdüğü sözde Ermeni soykırımıyla ilgili çalışması var. Türkiye olarak olmayan bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, 2005 yılında Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan'a mektup yazdığını hatırlatarak, mektubunda sözde Ermeni soykırımı konusunun tarihçilerin işi olduğunu, işi tarihçilere bırakmak için teklifte bulunduğunu, ancak mektubuna bir cevap alamadığını söyledi.

Türkiye-Ermenistan futbol milli takımlarının maçı için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın davetlisi olarak Ermenistan'a gittiğini anımsatan Erdoğan, kendisinin ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve bürokratlarının de Ermenistanlı yetkililerle görüştüğünü kaydetti.

''Derdimiz bu işe çözüm bulmak ama bu çözümün bazı ilintili olduğu konular var'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu konular, özellikle 17 yılı aşkın bir süredir. ABD, Rusya ve Fransa'nın Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorununu çözmek istiyorlar. Dağlık Karabağ sorunu çözüme kavuşmadıktan sonra bizim Ermenistan ile ilgili sağlıklı bir karar vermemiz mümkün değil. Biz şu anda bu karara altyapı olacak şekilde adımlar attık. Buna kendimizi hazır hale getirdik. Bölgeyi de hazır hale getirmek için adımlar atıyoruz. Azeri dostlarımızla görüşmeler yaptık. Ermenistan ile görüşmeler yapıyoruz.
ABD, Rusya, Fransa üstlendiği işi neticeye vardırsın ki bizim de işimiz kolaylaşsın. Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformunu kurduk. Bu coğrafi esasa dayalı olarak Rusya, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan'ın içinde olduğu platform. Biz Ermenistan ile nasıl bir araya geleceksek. Rusya da Gürcistan ile bir araya gelecek. Biz, barış üzerine kurulu bir dünya arzu ediyoruz. Komşularının birbiriyle kavgalı olmadığı bir dünya istiyoruz. BM Güvenlik Konseyi'nde geçici üyeliğimiz var. Bunun çalışmalarını sürdürüyoruz.''