Kültürler arası bir göçebe
Şavkar Altınel, kendini, hiçbirine bütünüyle ait olmadığı çeşitli kültürler arasında dolanan bir göçebe olarak görüyor. Yazar, şu sıralar, gezi kitabı kılığına girmiş bir tür roman üstünde çalışıyor.
cumhuriyet.com.trÖnceki gün, “2011 Erdal Öz Edebiyat Ödülü”nün Şavkar Altınel’e verildiği açıklandı. Edebiyatımıza gerek yazdığı kitaplarla, gerek İngiliz şairlerden çevirdiği şiirlerle büyük katkılar sağlayan Altınel’e ödül haberi sonrası ulaştık ve önümüzdeki hafta düzenlenecek tören öncesi duygu ve düşüncelerini aldık.
Altınel, seçici kurulun açıkladığı, farklı edebiyatlar arasında köprü oluşturduğu gerekçesine şu eklemeyi yaptı: “Kendimi kültürleri birbirine bağlamaya çalışan birinden çok, hiçbirine bütünüyle ait olmadığı çeşitli kültürler arasında dolanan bir göçebe olarak görüyorum.”
- Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi olduğunuz açıklandı. İlk elden neler hissediyorsunuz?
- Bana bu ödülün (ya da herhangi bir ödülün) verilmesini beklemediğimden ilk duygum şaşkınlık oldu. Ödül jürisinden aradıklarında başka bir nedenle aradıklarını sandım. Biraz zaman geçince de gurur duymaya başladım. Ödülün şimdiye kadar verilmiş olduğu kimselerin hepsi büyük saygı duyduğum edebiyat insanları. Ben de onlarla birlikte anılmayı hak ediyor muyum, bilmem, ama anılmam benim için büyük bir mutluluk.
- Özellikle de şunu merak ediyorum: Uzun yıllar Türkiye’den uzak bir hayat yaşayan Şavkar Altınel’in bu ödülü aldığına dair duyguları neler?
- Bu sorunun cevabını özellikle merak etmekte haklı olabilirsiniz. İnsan yurtdışında yaşadığında kendini “gözden ırak, gönülden ırak” hissettiği zamanlar oluyor. Bu ödülü almış olmam, sandığımın aksine, birilerinin beni hatırladığının kanıtı. Buna da çok sevindim doğrusu.
- Seçici kurul, farklı edebiyatlar arasında köprü oluşunuza vurgu yaptı, ne dersiniz?
- Kendimi kültürleri birbirine bağlamaya çalışan birinden çok, hiçbirine bütünüyle ait olmadığı çeşitli kültürler arasında dolanan bir göçebe olarak görüyorum. Ama seçici kurulun haklı olduğu bir yan olabilir. Benim için önemli olan bazı İngiliz şairlerini Türkçeye çevirdim, İngiliz basınında da bazı Türk yazarların yapıtları hakkında tanıtma yazılarım çıktı. Bu “ikinci dereceden” edebi faaliyetlerde köprü olarak nitlendirilebilecek bir şeyler var belki.
- Erdal Öz’e dair bir anınız var mı peki? Varsa, Öz’ü bize nasıl anlatırsınız?
-Erdal Öz’le yalnızca bir-iki kez görüşmek kısmet oldu, ama üzerimde çok olumlu bir izlenim bıraktı. Son görüşmemiz telefondaydı. Çok önemsiz bir şey sormak için Can Yayınları’nı arayıp konuşmak istemiştim. Orada olmadığını söylediler. Aradığımı öğrenince beni aramasını pek beklemiyordum, ama yarım saat geçmeden arayıp sorumu cevaplandırdı. Yönettiği koskoca yayınevindeki onca işi arasında böyle bir şeye zaman ayırdığı için kendisine hem saygı duyduğumu, hem de düpedüz duygulandığımı hatırlıyorum.
- “Tepedeki Yabancı”ydı Türkçede yayımlanan son yapıtınız. Elbette bundan sonra da yazdınız… Neler var sırada okurlarınızı bekleyen?
- Elimde yarısı yazılmış bir kitap var. Gene gezi kitabı kılığına girmiş bir tür roman diyebilirim. Kalan yarısı yazılabilecek mi, nasıl yazılacak, ne zaman bitecek? Uykularımı yeterince kaçıran bu soruları burada daha fazla deşmeyelim isterseniz.
- Haftaya ödül töreni olacak, gelecek misiniz İstanbul’a?
- Daha geçen ay İstanbul’daydım aslında. Tören, toplantı, panel vb. türü etkinliklerden neredeyse titizlikle kaçmama rağmen, bu törene gelmeyi istiyorum elbette. Öte yandan da, benim için tipik olmayan ölçüde yoğun ve karmaşık bir dönemden geçmekteyim. Gelip gelemeyeceğim ancak bu haftanın sonuna doğru belli olacak sanıyorum.