Kraliyete düşen meteor: Prenses Diana

Birleşik Krallık’ı kızdıracak ne varsa yapmıştı. Tavırlarının siyasi yansımaları da oldu.

Mustafa Kemal Erdemol / Bi Dünya İnsan

31 Ağustos 1997’de Paris’teki Pont de I’Alma altgeçidinde meydana gelen korkunç trafik kazasında ölenlerden birinin Prenses Diana olduğunun anlaşılmasının yarattığı şoku dün gibi anımsıyorum. Soğukkanlılıklarıyla bilinen İngilizlerin sokaklarda gözyaşı döktüklerinin tanığıyım.

Sevgilisi Dodi el Fayed’le birlikte öldüğü kazanın üzerinden 22 yıl geçmesine karşın trajedinin kaza mı suikast mı olduğu tartışmalarının hâlâ sürdüğü konudur Diana’nın ölümü. Başlangıçta, paparazzilerden kaçmak için hız sınırını aşmış olabileceği düşünülen Fransız şoför Henri Paul suçlanmıştı kaza nedeniyle. İngiliz polisi tarafından yapılan, sonuçları da 2006 yılında açıklanan soruşturmaya göre Diana’nın ölümü “trajik bir kaza” olarak geçti kayıtlara. Ama durum hâlâ gizemini koruyor. Sayısız iddia, komplo teorisi var Diana’nın ölümüne ilişkin.

Halkın Prensesi

Halkın çoğunun anlamsız derecede bağlı olduğu, ama buna rağmen bireylerini soğuk bulduğu kraliyetin katı kurallarına aldırmayan biri olduğu için “Halkın Prensesi” olarak da adlandırılıyordu Diana. Bunun kuşkusuz birçok nedeni vardı. Katı kraliyet kuralları içinde bize basit gibi gelen ama sembolik anlamlar taşıyan bir çok uygulamaya tavır almıştı her şeyden önce. Örneğin nişan yüzüğünü kendisinin seçmesi bunlardan biriydi. Diana’ya gelinceye kadar kraliyet düğünlerinde gelinin aile yadigârı yüzük takması bir gelenekti. Bu geleneğe aldırmamış bir kraliyet mensubuydu Diana.

Halktan insanlar gibi çocuklarını sarayda değil, halk hastanesinde dünyaya getirmesi de başlı başına bir meydan okumadır. Çocuklarının yetiştirilmesinde de inisiyatif kendisindeydi. Kraliçe Elizabeth’in “Bunu neden yapıyor anlamıyorum, etrafta onlarca hizmetçi ya da bakıcı var” dediğini söylerler.

Sıradan insanlara dokunmanın bile kurallara bağlı olduğu kraliyet ailesinin bir ferdi olarak 1987’de ziyaret ettiği bir vakıf hastanesinde HIV/ AIDS’li çocuklara sarılıp onları öpmesi günlerce konuşulmuştu. Oğulları William ile Harry de annelerinden miras bu tutumu sürdürürler. İki prens de Afrika’daki HIV / AIDS çalışmalarının, vahşi yaşamı koruma mücadelelerinin içindeler. Tıpkı anneleri gibi.

Bir magazin figürü olarak değerlendirilmesi ciddi haksızlık olur Prenses Diana’nın. Çünkü köklü İngiliz monarşisinin çok sayıda kuralını altüst etmiş oluşu onu aslında siyasal bir figüre de dönüştürdü. Monarşi, Prenses Diana sayesinde varlığının tamamen kamuoyuna bağlı olduğunu anladı örneğin. Az şey değildir bu. Monarşinin saçma sapan kurallarına aldırış etmeyişini “Ben kalbimi takip ediyorum, kafamı değil” sözleriyle açıklamıştı bir keresinde. Kraliyet ailesinin Diana’dan sonra, onun sayesinde halka daha açık hale geldiğinin bir örneği de ünlü James Bond filminin aktörü Daniel Craig ile kraliçeye benzer bir dublörün olimpiyat oyunlarının açılışında sahaya bir helikopterden birlikte atlamasıydı. Gerçek kraliçe olmasa bile dublörünün rol aldığı bu tür bir mizansen o güne kadar hayal bile edilemezdi.

Monarşiye bakışı değiştirdi.

Ölümünden sonra ülkede monarşinin kaldırılmasını savunanların sayısının arttığı da bir gerçektir. Yapılan bir kamuoyu anketinde “monarşi kaldırılsın” diyenlerin sayısı Diana’nın ölümünden sonra yüzde 19 olarak belirlenmişti. Bu oran 1969’da yüzde 16 idi. Fark fazla olmasa da kraliyete bağlılığın azalmasının sarsıcı bir göstergesiydi bu.

Her şeyi yaptı

Ama şu kesin ki hangi biçimde olursa olsun Prenses Diana’nın ölümü Birleşik Krallık’ın işine geldi. Çünkü Prenses Diana, krallığın karşı olduğu ne varsa yapmış bir kraliyet üyesiydi. Dünyanın en büyük kara mayın üreticisi olan ülkesinin ürettiği mayınlara karşı kampanyalar açmış biriydi öncelikle. Yaşadığı aşklarının kahramanları da çoğunlukla göçmendi. Bunların üstüne bir de boşanmış da olsa geleceğin İngiltere kralının eski eşi olarak bir Müslümandan hamile kalışını ekleyin ne demek istediğim anlaşılır. Kazada birlikte öldüğü, Mısırlı zengin Muhammed el Fayed’in oğlu Dodi el Fayed’den hamileydi Diana. Bu konuda düşüncesini başbakanlıktan ayrıldıktan çok sonra açıkça dile getiren Tony Blair oldu. Blair, Diana’nın Dodi el Fayed ile olan ilişkisinin kraliyet için bir sorun olduğunu söylemişti. “Fayed’le ilişkisinden tedirgindim” diyen de Blair’dir. Tedirginliğinin, endişesinin kaynağının ne olduğunu anlamak zor değil. Bu düşüncelerini Diana’ya söylediğinde Diana’nın bu savaşsever başbakana tepkisi sopsoğuk bir bakış olmuştur denir.

22 yıl önce yaşamını kaybetmiş olmasına rağmen anısı hâlâ canlılığını koruyan Prenses Diana, yine Blair’in deyimiyle “gelişi önlenemeyen bir meteor”du.

Monarşinin üzerine düşmesiyle onu eskisinden biraz daha farklı hale dönüştüren bir meteor.

Ki yaktığı ateş hâlâ derinlerde hissedilir.