Korucular nasıl emekli edilecek
Asker onlara güvenmiyor. PKK ve sempatizanlarına göre hepsi birer hain. Sosyal güvenceleri yok. Herhangi bir başka iş yapma becerileri de. Bir kısmı savaşmaya devam etmek istiyor, bir kısmı yaptıklarından pişmanlık duyuyor. Peki, 45 bin köy korucusunu çözüm süreci ve sonrasında neler bekliyor?
Eray Özer/CumhuriyetBarış süreci olumlu sonlanırsa onların durumu ne olacak? 45 binden fazla köy korucusu nasıl istihdam edilecek? Emekliye ayrılırlarsa hangi haklardan faydalanabilecekler? Kürt bölgesinde birer "hain" damgasını yiyen bu kitlenin yaşamını devlet desteği olmadan devam ettirebilmesi mümkün mü?
Bunların hepsi olabildiğince hızlıca cevaplanması gereken sorular ve 2009 mayısında Mardin’in Bilge köyünde korucular arasında çıkan çatışma sonrasında 44 kişinin ölmesiyle sonuçlanan olaya dek pek de gündeme gelmedi. O tarih itibarıyla muhalefet tarafından meclis gündemine taşındıysa da aradan geçen zaman içerisinde bir kez daha unutuldu gitti.
Şimdi İletişim Yayınları’ndan yeni çıkan Mehmet Seyman Önder imzalı Devlet ve PKK İkileminde Korucular isimli kitap etrafında onların durumunu bir kez daha tartışma imkanı var. Tabii seçim ve seçim sonrasının gündemi izin verirse...
Korucular, yazarın doktora tezinden kitaplaştırılmış. Önder, çalışma kapsamında 245 korucuya sorular sormuş, bir kısmıyla daha derin görüşmeler yapmış. Toplamda iki buçuk yıl süren çalışmanın sonunda ortaya hem koruculuğa katılma nedenleri ve süreçleri, hem de gelinen noktada yaptıkları işin devamı, Kürt sorunu hakkında ne düşündüklerini içeren ayrıntılı bir veri çıkmış.
BEŞ KORUCUDAN BİRİ PKK SEMPATİZANI
Koruculuğa başlama nedeni aslına bakılacak olursa dört ana eksende toplanıyor. Bunlar ekonomik nedenler, devlet baskısı, PKK’nın baskısı ve son olarak aşiretin kararına uymak olarak sıralanabilir.
Daha büyük ölçekte ise aşiretlerin birbirleri arasındaki rekabette devletin gücünü arkalarına alarak rakiplerine karşı avantajlı bir pozisyon elde etme çabaları da koruculuğa topluca katılımları tetiklemiş.
Özellikle bu tür toplu katılımlarda aşiret kararına uymak zorunda kalmasına karşın PKK’ya sempati duyan, örgütü destekleyenlerin sayısı azımsanamayacak ölçüde. Her beş korucudan biri PKK’yı destekliyor. Zaten teröre yardım ve yataklık suçundan ceza alan korucuların sayısının iki binin üzerinde olması da bu durumu destekliyor.
Mehmet Seyman Önder çözüm süreci ile birlikte korucuların karşısında üç büyük sorunun belirdiğini söylüyor: "Bunlardan en önemlisi ekonomik sorun. Çünkü, çözüm sürecinin nihayete ermesi ile birlikte koruculara ihtiyaç duyulmayacaktır. Böyle bir durumda asgari ücretle çalışan ve şu an sayıları 45 binin üzerinde olan geçici köy korucusu, işsiz kalacaktır. Bu korucuların neredeyse tamamı vasıfsız ve devletin müdahalesi olmadan istihdam edilmeleri neredeyse imkansız."
NASIL EMEKLİ EDİLECEKLER?
Önder’in altını çizdiği bu noktada olası çözümlerden birisi mevcut korucuların tamamının emekli edilmesi gibi görünüyor. Fakat koruculuğun sosyal güvence kapsamında bir meslek olmaması nedeniyle bu seçenek uygulanırken de sıkıntı yaşanması mümkün.
Önder’in görüştüğü koruculardan biri durumlarını şöyle anlatıyor: ‘Eğer devlet koruculuğu kaldıracaksa da bunu bizi mağdur etmeden yapmalı. Maaşlarımızı vermeye devam etmeli. Sosyal güvence sorunumuzu da ortadan kaldırdıktan sonra koruculuk sistemi kalkmalı.’
Bir diğer sorun ise PKK ile korucular arasında artık neredeyse kan davasına dönüşen husumet. Barışla birlikte tarafların bir arada yaşamalarının ne kadar mümkün olacağı önemli bir soru. Önder "Bunlar komşu köylerin insanları, PKK’liler dağdan indiklerinde köylerine gidecekler. Gitmeseler bile korucu aşiretleri ile siyasi hareket olarak devam edecek olan PKK arasında, düşmanlık devam edecektir. Bu soruna bağlı olarak bir de korucuların bölge halkı tarafından dışlanmaları sorunu var. Bu insanlar bölge halkı nezdinde 'vatanını satan hain Kürt', 'cahş' (hain, işbirlikçi) olarak nitelendirilmektedirler. Çözüm sürecinin tamamlanması durumunda da toplumsal dışlanmanın devamı riski var" diyor.
Bir başka korucunun açıklamaları bu durumu destekliyor: "Başka bölgeler için bilemem ama biz çok ciddi etkileniriz. Çevre köylerden bize çok ciddi baskılar gerçekleşir. Şimdilik bu baskıların önüne geçen elimizdeki silah ve bize verilen yetkilerdir. Çevredeki köyler birbiriyle akraba ve biz onlara göre daha az sayıdayız."
Bu korucunun söylediklerinden yola çıkarak bir başka noktaya da varmak mümkün. Koruculuğun kaldırılmasından sonra oluşabilecek bir diğer tehlike de aşiretler arası çatışma ihtimali. Bir diğer korucunun sözleri buradaki dengeyi özetliyor: "Komşu aşiret korucu olunca bize baskıları artmıştı. Biz de korucu olunca ilişme cesareti bulamadılar. Artık bizim de sırtımızda devlet, elimizde silah var. Şimdi herkes kendi halinde yaşıyor."
GÖÇ DALGASI YARATABİLİR
Çözüm süreci ile birlikte ekonomik gelişmelere paralel olarak yaşanabilecek bir diğer sorun ise olası bir göç dalgası. Mehmet Seyman Önder koruculuğun kaldırılması durumunda vasıfsız kalacak 45 binden fazla kişinin büyük şehirlere göç edeceğini söylüyor. ‘Korucuların ortalama altı kişilik aileye sahip oldukları göz önüne alındığında yaklaşık 240 bin kişi yeni bir göç dalgası yaratacaktır. Ayrıca etki daha büyük olabilir. Çünkü korucu maaşları bölgede bir korucu ekonomisi oluşturdu. 45 binden fazla korucunun ortalama 1000 TL geliri olduğu varsayılırsa bölgede en az 45 milyon TL seviyesinde bir para ekonomiden çıkacak, bu da başka göçlere yol açacaktır."
Korucuların bugün yaşadığı maddi kaygılar öylesine güçlü ki, Önder’in anlattığı bir detay, çözüm sürecinde yaşanması olası bir başka vahameti gözler önüne seriyor: "Çalışmam boyunca en hayret ettiğim nokta bazı askeri görevlilerin korucular hakkında söyledikleriydi. Askeri görevliler korucuların çatışmaların azaldığı dönemlerde suni çatışmalar yarattığını söylediler. Amaç, bölgede halen koruculara ihtiyaç olduğunu hissi oluşturarak maddi kaygılar nedeniyle koruculuğun kaldırılmasını önlemek. Muhtemelen bunu yapanlar binde bir bile değildir. Ancak yine de maddi kaygıları toplumsal barışa tercih etmek ortalama bir insanın yapacağı bir şey değil."
RAKAMLARLA KORUCULUK
? 1985'ten 2012 mayısına 129 bin 273 korucu sisteme katıldı.
? 2012 verilerine göre geçici köy korucusu sayısı 45 bin 283, gönüllü korucu sayısı 20 bin 204.
? 2012 mayısına dek 1578 korucu görevde hayatını kaybetti.
? Koruculuğa katılımın en yoğun 1990-1995 arası. 2000’lerden bu yana ise katılım en düşük seviyede. Bunun yanı sıra ayrılmaların en yoğun olduğu dönem de 2000 sonrasına denk geliyor.
? 7 bin 216 korucu suça bulaştığı için görevden alındı.
? Suça bulaşanlar içerisinden 2 bin 384 kişinin terör ve teröre yardım ve yataklık suçunu işlediğine hükmedildi.
? Korucuların en yoğun olduğu 11 il sırasıyla: Hakkari, Van, Şırnak, Diyarbakır, Siirt, Bitlis, Mardin, Batman, Bingöl, Elazığ, Muş. Toplamda 22 ilde görev yapıyorlar.
? Araştırma için seçilen 245 korucunun ortalama çocuk sayısı 6.5, hane halkı sayısı 8.5.
EN BÜYÜK AŞİRET KORUCULUĞU BIRAKTI
Jirki aşireti bölgenin en büyük korucu aşiretlerinden biri. Korucu olma öyküsü de epey tuhaf. Aşiret lideri Tahir Adıyaman’ın oğlunun sünnet düğününde kaymakam herkesin gözü önünde Adıyaman’a tokat atıyor. Bunu sindiremeyen aşiret reisi ve yandaşlarının çıkardığı çatışmada 6 jandarma eri öldürülüyor. Adıyaman ve yanındakiler dağa çıkıyor. Fakat sonrasında cinayetle suçlanmama sözünü alıp bir anlaşma yapıyorlar. Böylelikle Jirki aşireti bir korucu aşireti oluyor. İşte bu Jirki aşireti yakın zamanda koruculuğa veda etti. Kobane direnişi sonrası Kürtlerin birleşmesi gerektiğini fark ettiklerini belirten aşiretin ileri gelenlerinden Mahmut Adıyaman, "Kimse Jirkililerin adını artık sistem ile anmamalı" dedi. Jirkiler, son iki yılda koruculuğu bırakan pek çok aşiretten yalnızca biri.
Korucuların en çok karıştıkları suçlar: İşkence ve kötü muamele, silahlı saldırı, yaralama, cinayet, gasp, infaz, köy yakma, kız ve adam kaçırma, ormanlık alan yakma.
Koruculuğu kabul etme nedenleri: Ekonomik, devlet baskısı, PKK baskısı, köy güvenliğini sağlamak, başka aşiretlere karşı güçlü kalmak, devlete hizmet etmek.
İLK NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Koruculuğun ilk ortaya çıkışı 1985'in eylül ayı. PKK, Tatar aşireti üyelerinin Şırnak-Cizre yolu üzerindeki petrol istasyonuna saldırıp dört kişiyi öldürüyor. Bunun ardından aşiret üyeleri devletten silah istiyor ve aldıkları silahlarla PKK’lıları takip edip dördünü öldürüyor.
KORUCULAR ANLATIYOR
Bizim yaptığımız iş açıkçası şerefsizliktir. Kendi halkımıza, kendi insanlarımıza karşı elimize silah aldık. Her ne kadar bunu zorunlu sebeplerden yapmış olsak da, bu bir gerekçe sayılmaz.
? Askerler 1994 yılında köyümüze geldi. "Ya köyü boşaltacaksınız ya da korucu olacaksınız" dedi. Köyümüzü bırakamazdık, başka çaremiz olmadığı için koruculuğu seçmek zorunda kaldık.
? Askeri yetkililer silah almamız konusunda baskı yapıyorlardı. Ya köyümüzü terk edecek, meydanı rakip aşirete bırakacaktık ya da koruculuğu kabul edecektik. Biz de mecburen kabul ettik.
? Biz zavallılığımızdan ve fakirliğimizden dolayı kabullenmek zorunda kaldık. Bizlere birtakım sözler verilmişti.
? Koruculuğu siyasi nedenlerden değil, ekonomik nedenlerden dolayı devam ettirmekteyiz. Geçimimizi sağlamak için başka bir şansımız yok.
? Şehirdeki herkes köyümüzün korucu olduğunu biliyor. Oğlum şehir merkezinde iş aramaya gittiğinde "Hangi köydensin?" diye soruyorlar, köyümüzü öğrenince iş vermiyorlardı. Bir gün oğluma kız istemeye gittim. Korucu olduğumu öğrendiklerinde "Korucuya kız vermeyiz" dediler, bize kız bile vermediler.
? Kürtçenin eğitim dili olmadığını söylüyorlar. Neden olmasın? Ben de ülkenin bölünmesini istemiyorum. Ancak bölünme korkusuyla hareket etmemek lazım. Kürtler içte bağımsız, dışta ise bağımlı olmalıdır.
? PKK olmasaydı Kürtlere bu kadar hak tanınmazdı. Eskiden insanlar evlerinde bile Kürtçe müzik dinleyemezken şimdi telefonda, sokakta rahatça dinleyebiliyor. PKK Kürtlerin haklarını savunan bir örgüttür.
? PKK, Ergenekon’un ya da Ermenilerin oyunlarına alet olmaktadır. Onların Kürtlerin davasıyla bir alakası olduğuna inanmıyorum.
? Kesinlikle devletin bizi kullandığını düşünüyorum. Hem de oltanın ucuna takılan yem gibi. Operasyonlarda, nöbetlerde bizleri en tehlikeli bölgelerde tutarken, kendileri ağır silahlarla daha güvenli bölgelerde kalıyor.
PKK: KORUCUYU HEDEF ALMIYORUZ ONLARA KARŞI SİLAH KULLANMAYACAĞIZ
PKK’nın yönetim kadrosundan Murat Karayılan kısa bir süre önce açıklama yaparak bundan böyle koruculara karşı silah kullanmayacaklarını söyledi. Karayılan “Tüm ayaklanma ve isyanlarda, Türkiye devleti Kürdü Kürde kırdırtmıştır. Bize karşı da bunu geliştirmek istedi. Başta gerçekten biz de acemiydik ve hatalarımız oldu. İnsanlarımız da bilinçsizdi. Yoğun baskı uyguladılar ve korucu ortaya çıktı. Olmaması gerekiyordu ancak oldu. Korucu olan halkımız şunu bilmelidir. Bu partimizin resmi kararıdır: Biz artık korucuları hedef almıyoruz. Koruculara karşı silah kullanmayacağız.”