Koronavirüs günlerinde öğrenci olmak

Güney Kore, koronavirüs tehlikesine karşı alarm durumunu pek çok ülke gibi sürdürürken halkın genelinde kaygı, soru işaretleri dinmiyor. Hele bir de benim gibi yabancı bir ülkede öğrenciyseniz bu bilinmezlik hali daha da artıyor.

İDİL JORDAN (GÜNEY KORE-SEUL)

Geçen yılın ağustos ayından beri yaşadığım Güney Kore’nin başkenti Seul’de Kore dili değişim öğrencisi olarak yaşıyorum. Yaklaşık şu son iki ayın hayatımın en zorlu dönemi olduğunu söylesem yanlış olmaz. 21 Ocak’ta koronavirüs haberini ilk öğrendiğimizde Japon ve Hong Konglu sınıf arkadaşlarımla muhabbet ederken işin buralara varacağını hayal bile edemezdik! O günden beri her gün yeni bir haberle yüzleşiyoruz. Ülkesine dönmeyen benim gibi birçok öğrencinin aklında bin bir soru... 

Okulumuzda Çin’den arkadaşlarımız da çok. Virüsün ilk gündeme geldiği dönemlerde Çin Yeni Yılı nedeniyle memleketlerine gidip geri gelen öğrenciler olduğundan yola çıkarak okul yönetimi iki gün boyunca okulu kapatma kararı almıştı. Derslerin başlamasıyla ciddi önlemler de yürürlüğe girdi. Bunlar arasında ders boyunca maske takma zorunluluğu da vardı. Sınıfların girişlerine antibakteriyel jel kutuları yerleştirildi ve birkaç gün sonra okul binasının girişine termal kamera da konuldu. Bu ilk günlerde hükümetin aldığı ciddi önlemlerle birlikte birçoğumuzda salgın riskinin kontrol altına alındığı yönünde bir rahatlama havası oluştu. Taa ki haftalarca vaka sayısı 30’u geçmemişken, Daegu şehrindeki Shincheonji tarikatının üyesi olan 31. vaka sadece birkaç gün içinde virüsü 1000 yeni kişiye bulaştırana kadar... Haberle birlikte ülke adeta şoka girdi, kaygılar arttı. 

Aynı zamanda bizim ikinci sömestrımız daha yeni bitmiş ve normalde 2 hafta olacak tatilimiz 3 haftaya uzatılmıştı. Oysa aklımda tatil bu fırsat deyip Jeju Adası’na uçup oraları gezip keşfetme planları vardı. Ama hükümetin alarm seviyesini en yüksek düzeye yükseltmesiyle ada hayali evde adeta dört duvar arasında kalmaya dönüştü. Yaklaşık iki hafta boyunca evde kalıp arada sırada markete ya da kısa yürüyüşlere çıktım. Sosyalleşmem de sadece bir ya da iki kere birkaç arkadaşımızın gelip evde beraber film izlemesinden ibaretti.

Aileyle iletişim, yoga...

Belirsizlik havası ise kaygıları daha da artırdı. Güney Kore’deki üniversiteden tatilin daha da uzatılması ya da bu sömestrın tamamıyla iptal olmasından Londra’daki üniversitemizden ve vatandaşı olduğumuz ülke hükümetlerimizden kalma ya da gitmeyle ilgili bilgiye kadar pek çok konuda soru işareti aklımızda beklemedeydik... Bu sıkıntılı durumda tamamıyle klostrofobi, kaygıya kapılmamamı ailemle sık sık telefonla konuşmaya ve evde yoga, meditasyon yapmama borçluyum. 

Tatilin üçüncü haftası burada durum yavaş yavaş iyileşmeye başladığı için (ve kendimi gerçekten daha fazla evde tutamayacağım için) alabildiğim tüm önlemleri alarak dışarı çıkmaya başladım. Seul’deki durumla ilgili bir YouTube videosu çektim, uzmanların söylediği mesafe kısıtlamasına uyarak zaman zaman arkadaşlarımla buluştum. Ve üçüncü haftanın sonunda (uçağa binmek istemediğim için Jeju Adası olmasa da) üç günlük, Seul’den 2.5 saat uzaklıkta küçük bir deniz kasabasına giderek biraz yakındaki dağa tırmanıp kasabayı gezdim. Bu arada kaldığım pansiyonda üç Alman değişim öğrencisiyle tanıştım. Güney Kore’ye martta başlayacak sömestr için yeni gelmiş olan bu üç öğrenci, Almanya’da da şimdi okullar en az biray tatil olduğu halde, yine de acil olarak geri çağrıldıklarını ve daha başlamadan geri dönecekleri için büyük hayal kırıklığına uğradıklarını anlattılar.

Geçen hafta itibarıyla önceden kaydedilmiş video şeklinde hazırlanmış sanal okulumuz başladı. 

Sonuç olarak evet, Güney Kore hükümetinin karantina ve test merkezleri, danışma hattı hizmeti dahil tüm çabaları sayesinde bugünlerde iyileşen hasta sayısı yeni vaka sayısından daha yüksek olduğu için Seul’ün en tehlikeli süreci şimdilik atlattığını söyleyebilirim. Sokaklarda da sanki insan sayısı arttı, ama halk hâlâ önlemlere uyma çabasında, istikrarlı bir şekilde maske takmaya da devam ediyor.

 Ama her ne kadar hayat normale dönmeye başladı demek istesem de gündeme yansıyan yeni bir haber bunun pek de hemen olmayacağını ortaya koydu. Haber şöyleydi: Bir İngiliz üniversitesi, Londra hükümetinin yeni güncellenmiş seyahat uyarısı üzerine sigortanın artık kapsamayacağı düşüncesiyle öğrencilerini Güney Kore’den geri çağırma kararı almıştı. O öğrenciler arasında arkadaşlarım da var. Arkadaşlarım Seul macerasına veda etmeye hazırlanırken bir sonraki sefer bana mı güle güle denilecek, öyle olursa nereye döneceğim. Üniversitemin olduğu İngiltere’ye dönebilecek miyim, karantinaya alınacak mıyım... Türkiye’ye dönebilirsem 14 gün ailemden uzak karantina... Dedim ya sorular çok...

idillucyj@gmail.com