Kolektif Vicdanın Sesini Dinleyelim

cumhuriyet.com.tr

Mayın temizleme yasası itirazlara rağmen onaylandı. Ancak CHP, iptali için yasayı Anayasa Mahkemesine taşıyor. Yasaya göre Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların temizlenme işi önce Savunma Bakanlığı, olmazsa Maliye Bakanlığının hizmet alımıyla, o da olmadı, yap-işlet-devret modeliyle toprak kullanımı karşılığında temizletilecek. Dolayısıyla 3üncü şıkla ilgili endişeler hâlâ devam ediyor.

Olur da AKP önceki gibi yap-işlet-devret modeli ve İsrailli bir firma üzerinde ısrar ederse, bu işte mayın ve tarımın da ötesinde örtülü başka planların olma ihtimali ağırlık kazanacak ki; bu hiçbir siyasi parti ve vatan evladının üstlenemeyeceği kadar büyük bir vebal olacaktır.

Şayet böyle bir olasılık gerçekleşir de Suriye sınırındaki 510 km. uzunluğundaki 3 milyon hektarlık toprak mayın temizleme karşılığında tarım için 49 yıl İsrailli ya da ABDli bir firmaya devredilirse akla şu olasılıklar gelecektir: Mesela, bu alan bölgede merkez ülke olma çabasındaki Türkiye ile Ortadoğu arasında bir tampon bölge olarak mı planlanıyor! Liman ihtiyacı olan K.Irak Kürtleri için, ABD-İsrail kontrolünde Kuzey Iraktan Akdenize bir koridor mu oluşturulmak isteniyor!.

Aynı zamanda Hizbullaha lojistik destek veren, İranla Şii hilali ittifakına göz kırpan Suriye kuşatılmak mı isteniyor!.. Peki böyle bir durumda Türkiyenin K.Irak, Irak, Suriye ve tüm Ortadoğu ülkeleri üzerinde bir etkisi kalır mı?.. Elbette kalmaz. Ancak daha vahimi tüm bölgenin barış ve güvenliği de tehlikeye girer.

Türkiyenin Suriye sınırı petrol, maden, tarım, su kaynakları açısından zengin olmakla kalmayıp, İsrailin de öteden beri peşinde olduğu Arz-ı Mevud, Vaat Edilen Toprakların bir parçası.

Herhalde koskoca Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, her ne kadar BOPun eşbaşkanlığını yapsa da, İsraili bu topraklara kendi eliyle bir adım daha yaklaştırıp, yarım asırlık sınırlarına yerleştirmenin; güvenliğini mozaik Ortadoğuyu bileşenlerine ayırmakta, parçalamakta gören İsrailin siyonist planına hizmet etmek olacağını, Türkiye dahil tüm Ortadoğu için yeni bir Gazze, sorunlar yumağı oluşturacağını öngörmüyor olamaz. O halde uygulanması durumunda Türkiyeye ateşten gömlek giydirecek olan 3üncü şıkkın yasada işi ne!..

Elbette kimse mayınların temizlenmesine ve yabancılara karşı değil. Ancak Türkiye Cumhuriyetinin sınırları da hiçbir yabancı şirkete ve devlete emanet edilemez. Hatta fırsatını bulduğunda emaneti yabancı ortağına devredecek yerli şirketlere bile.

Unutmayalım ki bu vatanın sınırları şehitlerimizin kanlarıyla çizilmiştir ve hâlâ onların can ve kanlarıyla korunmaktadır. Ayrıca 50 yılda küresel ısınmanın artmasıyla dünyada susuzluk, kıtlık, açlık hatta Ortadoğuda su savaşlarının yaşanabileceğini öngörerek toprağımızı yabancıya devretmeyelim. Mayınları gereken teçhizatı temin ederek kendimiz temizleyelim. Toprağı da köylü ve şehit ailelerine paylaştıralım. Ziraat fakültelerinin de işbirliğiyle organik tarımı kendimiz yapalım.

Dileriz toplumun kolektif vicdanını sızlatan bu yasa bir an önce iptal olur.