Koleksiyonculuk kültürü sorguda

Nâzım Hikmet'in şiir defterinin Ankara'daki müzayedede ilgi görmemesi tartışma konusu oldu.

cumhuriyet.com.tr

Nâzım Hikmet’in, Ankara Antikacılık tarafından düzenlenen müzayedede 22 bin TL’den satışa sunulan el yazısı şiir defterinin alıcı bulamamasının nedenleri merak konusu oldu. Batı ülkelerinde ünlü yazarların kitaplarının ilk basımları ya da elyazmaları koleksiyoncularca yüksek fiyatlara kapışılırken, Türk edebiyatının en önemli şairlerinden Nâzım Hikmet’in 74 şiirinin el yazısıyla yer aldığı 239 sayfalık defterinin ilgi görmemesinin nedenlerini konunun uzmanlarına ve Ankara Antikacılık’ın yöneticilerine sorduk.

Turkuaz Kitabevi’nin kurucularından, sahaf ve araştırmacı Emin Nedret İşli, aynı zamanda bir Nâzım Hikmet kitapları koleksiyoneri olarak konuyla yakından ilgilenen bir isim. Ankara’daki müzayedede satışa sunulan belgeleri bire bir incelemediğini söyleyen İşli, bunun nedenini şöyle açıkladı:

“Müzayede yetkilileri, satışa çıkatılan şiir defterinin Nâzım Hikmet’e ait olup olmadığıyla ilgili şüpheleri silemedi. Tanıdığım pek çok koleksiyonerin, defterin orijinalliğini kanıtlayan belgelerin sunulmaması ve defterin nereden edinildiğinin açıklanmaması gibi pürüzler yüzünden müzayedeye ilgi göstermediğini düşünüyorum. Bu pürüzler ortadan kalkmış olsaydı, defter mutlaka alıcı bulurdu. Çünkü bu ülkede, Nâzım Hikmet’in eserleri, ucuz ya da pahalı, her zaman alıcı bulur”.

Ülkemizde kitaba merakın olmayışı, edebiyat koleksiyonerliğinin ve bu tür malzemeleri toplayan kurumların olmaması gibi nedenlerle bu piyasanın gelişemediğini söyleyen İşli, Ankara’daki müzayedede satışa sunulan defterin açılış fiyatının çok yüksek olduğunun da altını çiziyor: “Bu piyasada müşteri olabilecek insanlar için 22 bin lira çok yüksek bir rakam. Fiyatın bizim gibi bu piyasayı tanıyan insanlara danışılarak konulması gerekirdi.”

Ankara Antikacılık’ın kurucularından Fulya Akyıldız ise defterin özgünlüğünün kanıtı ile ilgili durumu şöyle açıkladı:

“Her eser sahibi ortaya çıkmak zorunda değildir. Bizim eserimizin kaynağı, sahibi bellidir, elinde yazılı kayıtları vardır, eserin kendilerine nasıl geldiğiyle ilgili bilgiler de mevcuttur, ancak bize bunların hepsinin sadece alıcısına açıklanması yönünde izin verildi. Biz bunu eserle ilgilenen tüm alıcılara deklare ettik. Bu konuda şüphe duyanlar keşke bizimle doğrudan temasa geçip defteri gerçek anlamda inceleselerdi.”


Açılış fiyatının müzayede evi tarafından belirlendiğini söyleyen Akyıldız, müzayedede satılan diğer eserlerin fiyatlarıyla karşılaştırıldığında, bu fiyatın oldukça makul olduğunu belirtti.

Ankara Antikacılık’ın diğer kurucu üyesi ve müzayedenin yöneticisi Muhsin Önder ise yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi:

“Böyle bir defterin ortaya çıkışı Türkiye müzayede tarihinde bir ilkti ve biz bu olayı müzayedemiz öncesinde basına, televizyonlara ve yaygın bir dağıtım yaptığımız kataloğumuzla birçok alıcıya ulaştırdık. İki aya yakın web sitemizde tanıtımını yaptık. Böyle önemli bir eserin buna rağmen alıcı bulmaması enteresan. Dünya müzayedelerinde benzer önemde eserlerin yüz binlerce dolara alıcı bulduğunu düşünürsek, Türkiye’de koleksiyonculuk kültürünün ne durumda olduğu, yeri ve niteliği konusunda bir fikir sahibi olmak mümkün. Bence esas tartışılması ve düşünülmesi gereken konu budur.”

Simurg Kitabevi`nin sahibi ve sahaf İbrahim Yılmaz ise müzayedenin iyi tanıtılamadığını ve fiyatın Nâzım Hikmet’in şiir defterinin değerini bilemeyecek varlıklı bir kesim için düşük, ama eserin değerini bilecek kişiler için yüksek olduğunu vurguladı: “Bence ilk olarak müzayede iyi tanıtılamamış, ikinci olarak da açılış fiyatı gerçekten yüksek. Edebiyatına, sanatçısına sahip çıkan ülkeler için yüksek olmayabilir ama Türkiye için, bu eserin değerini bilecek insanlar için çok yüksek bir meblağ. Bu eseri alabilecek ekonomik güce sahip kesim için ise çok ucuz olmasına karşın bu kesim bunu neden almaz, çünkü Nâzım’la duygusal bir bağı yoktur. Nâzım’ın onlara sağlayacağı prestij, onların istediği türden bir prestij değildir. Orijinal mi değil mi, bu ayrı bir tartışmadır; ama asıl tartışılması gereken Nâzım gibi Türk edebiyatının Kutupyıldızı sayılan bir ustanın yapıtının değerinin karşılığını bulamamasıdır.”