‘Kökleri Kuvayi Milliye’ye dayanan çınar’

Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü mezunu öğretmen Abdullah Özkucur, 100. yaşına girdi. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı tarafından, öğretmen Özkucur için özel bir “doğum günü” etkinliği yapıldı. Vakıf Başkanı Erdal Atıcı, “Abdullah Özkucur, kökleri Kuvayı Milliye’ye dayanan yüce bir çınar ve bilge bir öğretmen” dedi.

cumhuriyet.com.tr

Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü’nde okuyan ve ardından Hasaoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nden mezun olan öğretmen Abdullah Özkucur, 100 yaşına girdi. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı tarafından, öğretmen Özkucur’un 100. yaşı için doğum günü etkinliği yapıldı. “Abdullah Özkucur’a 100. Yaş Armağanı” adlı söyleşinin gerçekleştirildiği etkinliğe, gazetemiz yazarı Öner Yağcı, “Özkucur’a Armağan” kitabının yazarı Zeliha Kanalıcı ve Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkan Yardımcısı Zarife Sakarya konuşmacı olarak katıldı. Özkucur öğretmenin öğrencilerinin, dostlarının ve yurttaşların katıldığı etkinlikte, sanatçı Pınar Ayhan tarafından müzik dinletisi de gerçekleştirildi. Özkucur, etkinlik sonunda Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları tarafından yayımlanan “Abdullah Özkucur’a 100 Yaş Armağanı” adlı kitabı da imzaladı.

‘Sıtmadan enstitüye gelince kurtulmuş’

Söyleşinin yöneticiliğine de üstlenen Vakıf Başkanı Atıcı, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, Özkucur’un “kökleri Kuvayı Milliye’ye dayanan yüce bir çınar ve bilge bir öğretmen” olduğunu dile getirdi. Atıcı, Özkucur’un yaşam öyküsünü ise şu sözlerle anlattı:


“Abdullah Özkucur, vatan için hiç gözünü kırpmadan ölen ya da savaştan savaşa yaralı bulutlar gibi savrulmuş durmuş köylülerden birinin çocuğu. Babası; Yemen çöllerinde savaşmış, sonra da esir düşmüş, unutulmuş bir asker. Kaç yıl sonra köyüne dönmüş kim bilir... Özkucur, çocukluk yıllarında, büyük paylaşım savaşının ülkede nasıl bir yıkım yarattığını bizzat yaşayarak görmüş. Aç kalmış, çile çekmiş. Enstitüler olmasa; Hasan Âli Yücel’in dediği gibi; ‘dağ başında açan çiçekler gibi kendi kendine solup gidecek.’ Atatürk’ün yol göstericiliğinde, İsmet Paşa’nın, Saffet Arıkan’ın, Hasan Âli Yücel’in Tonguç’un el birliğiyle kurdukları enstitüye, kırk yamalı elbise ve bileğine bağlanmış kırk iple gelmiş. İplerin her biri sıtma hastalığına karşı imam tarafından okunup üflenmiş. Ama hastalık hiç geçmemiş, yüzünde sararmış bir künye gibi hep asılı kalmış. Sıtmadan ancak enstitüye gelince kurtulabilmiş; o da bileğine bağlanmış okunmuş iplerden dolayı değil, enstitüde uygulanan iyi sağaltım sonucunda olmuş.”


‘Tonguç Baba’ya borcunu ödemeye çalıştı’


Özkucur’un; “Öğretmen Olacağım”, “Köy Enstitüleri Destanı” ve “Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü” adlı üç kitap yazdığına dikkat çeken Atıcı, “Her biri bilimsel kaynak olan bu kitaplarla, Tonguç Baba’ya borcunu ödemeye çalışmış. Şimdilerde Köy Enstitülerinin Felsefesi üzerine çalışıyor. Özkucur’un “canlı tarih” olduğunu dile getiren Atıcı, şunları kaydetti:


“Kimi zaman vakfa gelen üniversiteli öğrencilere İsmail Hakkı Tonguç’la konuşmalarını, mektuplaşmalarını anlatır. Çifteler Köy Enstitüsü’nde ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde müdür olan Rauf İnan’ın karanlığı aydınlığa çevirmelerini sağlayan ateşli konuşmalarından söz eder. Çifteler Köy Enstitüsü’nde ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde Aşık Veysel’in öğrencisi oluşunu, Veysel’in ‘Toprak’ şiirini nasıl yazdığını, ‘Sazım Sen Kal Dünyada’ türküsünün nasıl ortaya çıktığını anlatır. Sabahattin ve Mualla Eyüboğlu’nu, Vedat Günyol’u, Ruhi Su’yu; enstitüde arkadaşı olan Talip Apaydın’ı, Mustafa Aydoğan’ı, Ali Yılmaz’ı, okullarına bir akşamüstü gelen Sabahattin Ali’yi anlatır. Çoğumuzun karamsarlık ve umutsuzluk saçtığı bu dünyada, Abdullah Özkucur öğretmenimiz bir tunç heykel gibi dik ve vakur duruşuyla bize hep yol gösterir.” ANKARA