Kitap Yakmak Üzerine...

cumhuriyet.com.tr

10 Mayıs 1933 günü Berlin Üniversitesi’nin önünde, ortaçağlardan beri görülmeyen bir olay oldu. Naziler, eserleri Nazi ideolojisiyle bağdaşmayan yüzlerce yazarın kitabını, Nazi marşları söyleyerek törensel bir eylemle yaktılar. Eylemler, 34 üniversite kentinde de benzeri biçimde gerçekleştirildi. En az 30 bin değişik adlı milyonlarca kitap yakıldı. Küçük bir bölümü şunlardı söz konusu yazarların: Bertolt Brecht, Charles Darwin, İlya Ehrenburg, Albert Einstein, Friedrich Engels, Sigmund Freud, André Gide, Maksim Gorki, Ernest Hemingway, Franz Kafka, Jack London, Karl Marx, Erich Maria Remarque, Stefan Zweig... Eserlerini ilgiyle okuduğum yazarlardı bunlar. Öncelikle, Brecht Marksist; Einsten, Engels, Freud, Kafka, Marx ve İlya Ehrenburg Yahudi asıllı; Maksim Gorki ve Erich Maria Remarque hümanist; Hemingway ve Jack London sosyalist olduğu ve Darwin’in de kuramını reddettikleri için eserleri toplandı ve yakıldı. Kitapları ateşe atanların çoğu da, Hitler’in Kavgam (Mein Kampf) kitabından etkilenen üniversite profesörleri ve öğrencileri oldu.

1966 yılında film yönetmeni François Truffaut, kurgusal bilim yazarı Ray Brad-Bury’nin (ABD), 1951’de yazdığı Fahrenheit 451 adlı ütopik romanını aynı adla beyazperdeye uyarladı. Daha çok anlatı sinemasının geleneklerine yakın düşen filmde Truffaut, gelecekteki bir dönemde kitap okumanın yasaklandığını, itfaiyenin yangın söndürmek için değil, ortalığı ateşe vermek için var olduğunu; nerede bir kitabın bulunduğu sezilirse, itfaiyeye haber verildiğini ve kitapların hemen yakıldığını anlatır. Romanın ve filmin baş kişisi, itfaiyede görev yapan, toplumdan kendini yalıtmış, kabuğuna çekilmiş bir hayatı olan Guy Montag’dır (Oskar Werner). Halkın bilgilenmesi ve bağımsız düşünmesinden korkan hükümet, kitapların yasadışı ürünler olduğunu ilan eder. Montag, kitapların yakılması işiyle görevlendirilir. Arkadaşları itfaiyecilerin topladığı kitapları alev püskürten silahıyla ateşe verir. Günün birinde Montag, Clarisse (Julie Christie) adlı öğretmenle tanışır. Öğretmenin etkisiyle kitaplara merak salar. Bunu öğrenen karısı Linda Montag (Julie Christie) kocasını ihbar eder. Montag korkar kaçar. Kitap dostlarının gizlenerek yaşadıkları bir ormana ulaşır. Burada herkes bir kitabı ezberlemekle meşguldür; böylece gelecek kuşaklara aktarmak mümkün olacaktır... Filmde, kaçışın bir kurtuluş yolu olmadığı; aslolanın kötülükle savaşım olduğu iletisi verilmektedir.

Şimdi iki yüzyıl önce oluşan bir kitap toplama ve yakma olayını anlatayım. Kayınpederim mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’nun büyük amcası Şeyhülislam Arif Hikmet Bey (1786-1859), Abdülmecit döneminin ünlü din ve bilim adamlarından biriymiş. 1845 yılında şeyhülislam olmuş. Rüştiye mekteplerinin açılmasına ve eğitimin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuş. Ne var ki yaşantısında, dinsel çerçevenin dışına çıkamazmış. Eğitime çok önem verir, okuyana yardım edermiş, velakin her zaman dine öncelik tanır, yeniliklere karşı çıkarmış.

Kitap toplama ve sahiplenme tutkunuymuş Şeyhülislam Arif Hikmet Bey. Var olan sistemi korumakla görevli ve ayrıca bağnaz bir din adamı olduğu için ünlü mutasavvıf Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin’in (1363-1420) en önemli tasavvufi eseri Vâridât’ta açıkladığı düşüncelerinin yayılmasını istemez, kitabı nerede bulursa ucuz-pahalı satın alıp yaktırırmış. Şeyh Bedrettin’in bu eserinde yer alan ve Şeyhülislam Arif Hikmet Bey’i öfkelendiren düşünceler ve dünya görüşü neydi peki? Kısaca özetleyeyim: “Tanrı tüm insanlara görünür, bu nedenle insanın insana kulluğu yanlıştır. Ahret, cennet, cehennem ve öldükten sonra dirilme yoktur, ne varsa yeryüzündedir. Bütün dinler özdeştir; ayrılık görünüştedir; bir Hıristiyanın taptığı tanrıyla Müslümanınki arasında hiçbir fark yoktur. Tanrı yalnız Müslümanların ya da Hıristiyanların tanrısı değil, bütün insanların tanrısıdır. Kişi emeğiyle geçinmelidir, birçok kişinin bir kişiye çalışması yanlıştır.”

Ülkemizde yasaklanmış ve bir bölümü yakılmış kitaplardan bazı örnekler.

Nâzım Hikmet’in tüm şiirleri, Rıfat Ilgaz’ın Sınıf’ı, Sabahattin Ali’nin Sırça Köşk’ü, André Malraux’un Umut’u, Nihat Behram’ın Darağacında Üç Fidan’ı, Henry Miller’in Oğlak Dönencesi, Adolf Hitler’in Kavgam’ı, Lewis Carroll’un Alis Harikalar Diyarında’sı, Miguel De Cervantes’in Don Kişot’u, Charles Darwin’in Türlerin Kökeni, 1001 Gece Masalları, George Orwell’in 1984’ü...

Buraya dek açıklanan olgular, kitapları yok etmekteki amacın, insanları korkutmak, sindirmek ve dolayısıyla aklı öldürmek anlamına geldiğini gösteriyor. Bu nedenle aklı yok etmek isteyenlere karşı savaşım vermeliyiz. Kaçış bir çözüm yolu değildir.