"Kimse bize parmağını sallamasın"

Başbakan Erdoğan, 19 Mayıs kutlamaları tartışması için "Kimse mürebbiye gibi bize parmağını sallamasın. Türkiye'nin tapusu belli kesimlerin elinde değil, 75 milyonun elindedir, yüreğindedir" dedi.

cumhuriyet.com.tr

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 19 Mayıs'ı gençlerin sıkıcı resmi törenlerle değil, 19 Mayıs'ın özüne, ruhuna, heyecanına, coşkusuna uygun kutlamalarından yana olduklarını belirterek, "19 Mayıs törenleri üzerinden hiç kimse mürebbiye gibi parmağını sallayarak bizi tehdit etmeye kalkmasın, kalkışmasın. Kendilerini 19 Mayıs'ın yegane sahibi olarak görenlere de istismar fırsatı tanımayacağız" dedi.

Erdoğan, AKP Gençlik Kolları 3. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada, 19 Mayıs'ın istismarının değil, 19 Mayıs'ın özünün takipçisi olduklarını vurguladı. AKP iktidarının, gençliği ecdadıyla şehitleriyle buluşturan bir iktidar olduğuna dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"Ey CHP, MHP, 19 Mayıs sizin için bu kadar önemliydi de neden bugüne kadar 19 Mayıs'ın özüne, 19 Mayıs'ın izine sahip çıkmadınız? Samsun'u bugüne kadar neden hatırlamadınız? Erzurum'u, Sarıkamış'ı, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı Şehitlikleri'ni neden bugüne kadar hatırlamadınız? Erzurum'u, Sarıkamış'ı, Çanakkale'yi ayağa kaldıran AKP iktidarıdır. Geldiğimizde Çanakkale'ye giden genç sayısı senede 250 bindi. Şimdi yılda 2,5 milyonu aştı. Biz meselenin özüyle ilgiliyiz. Biz, gençlerin, sıkıcı resmi törenlerle değil, 19 Mayıs'ın özüne, ruhuna, heyecanına, coşkusuna uygun kutlamalar yapmaktan yanayız. Kendilerini 19 Mayıs'ın yegane sahibi olarak görenlere de istismar fırsatı tanımayacağız."

 

Şehir Tiyatroları özelleşiyor

Başbakan Erdoğan, tiyatroların özelleştirilmesini Bakanlar Kurulu'na getireceğini belirterek, "Özel bir yönetim değil, tiyatroları özelleştirmeye götürüyorum. Bunu teklif edeceğim. Özelleştirmek suretiyle buyurun, istediğiniz gibi tiyatrolarınızı oynayın" dedi.

Erdoğan, AKP Gençlik Kolları 3. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada, İstanbul'da şehir tiyatroları meselesinde despot anlayışın bir kez daha tezahür ettiğini söyledi. Şehir tiyatrolarında yapılan yönetmelik değişikliği üzerinden tüm muhafazakârların aşağılamaya, küçümsenmeye başlandığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Yahu siz kimsiniz? Siz her konuda söz söyleme, her konuda otorite olduğunuzu iddia etme ehliyetini nereden alıyorsunuz? Bu ülkede tiyatro, sizin tekelinizde mi? Bu ülkede sanat sizin tekelinizde mi? Sanat konusunda söz söyleme ehliyetine sahip olan sadece sizler misiniz? Geçti o günler. Artık despot aydın tavrıyla parmağınızı sallayarak bu milleti küçümseme, bu milleti azarlama dönemi geride kalmıştır. Devlet eliyle tiyatroculuk olmaz. Ben Kadir Bey'i tebrik ediyorum ve aynı şeyi şu anda Bakanlar Kurulu'na getireceğim. Özel bir yönetim değil, tiyatroları özelleştirmeye götürüyorum. Özelleştirmek suretiyle buyurun, istediğiniz gibi tiyatrolarınızı oynayın. Destek gerekirse, gerektiği zaman, bizler de hükümet olarak istediğimiz oyunlara sponsor olur, desteğimizi veririz. Melih Bey, sen de ona göre bir an önce hazırlığını yap. İşte buyurun özgürlük. İstediğiniz oyunları istediğiniz gibi oynayın, istediğiniz yerde oynayın. Kimse engel olmaz. Ama kusura bakma, geleceksin şehir tiyatrosunda hem belediyeden maaşını alacaksın, ondan sonra da istediğin gibi yönetime verip veriştireceksin. Böyle saçmalık olmaz."

Erdoğan, AKP'nin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda, dindar bir nesil yetiştirmek istediği sözlerini hatırlatarak, "Benim ne söylemek istediğimi, bu sözlerle neyi murat ettiğimi aslında sizler çok iyi anladınız. Benim bu ifadelerimi aziz milletim de çok iyi anladı; ama bu ifadeleri, bu sözleri statüko anlamadı, anlayamadı, anlamak istemedi. Statükonun dizinin dibinde yetişmiş aydınlar da anlamak istemedi. Seçkinler, elitistler anlamak istemedi. O malum medya benim ne dediğimi anlamadı, anlamak istemedi" dedi.

"Dindar nesil" sözüyle, milli ve manevi değerlerine bağlı, ahlak değerleri yüksek, vatanını, milletini seven, insanına saygıda ve sevgide kusur etmeyen bir nesilden bahsettiğine dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu topraklar üzerinde farklılığa, farklı olana tahammül edilmedi. Dini değerler, manevi değerler ayaklar altına alındı, çiğnendi. Binlerce kitap, dini olduğu gerekçesiyle, Osmanlı alfabesiyle yazıldığı gerekçesiyle toplatıldı, yasaklandı ve yakıldı. Bu ülkenin camileri iktisadi, askeri gerekçelerle değil, tamamen keyfi gerekçelerle, ibadet edilmesin, insanlar orda toplanıp toplu halde namaz kılmasın diye kapatıldı, satıldı, ahıra dönüştürüldü. Türk-İslam mimarisinin en güzel eserleri, en güzel örnekleri CHP parti binalarına, halk evlerine çevrildi. Bu milletin çocuklarına Kur'an-ı Kerim öğretilmesi yasaklandı. Korkutulan insanlar gizli gizli Kur'an öğrenmek ve öğretmek zorunda kaldılar. Kur'an-ı Kerim'i milletin elinden almak isteyenler gazeteler, dergiler, televizyonlar yoluyla maneviyatsızlığı aşıladılar. Çağdaşlaşmak, batılılaşmak, modernleşmek bahanelerinin ardına sığınıp bizim kendi öz medeniyetimizi, kültürümüzü, edep ve ahlakımızı, aile yapımızı hedef aldılar. Bu ülkede namaz kılanlar, mürteci diye yaftalandı. Yıllarca Müslümanlar, inançlılar kaba saba yobazlar olarak karikatürize edildi, resmedildi. Bu ülkede insanlar dini inançlarının gereği gördükleri kıyafetleri giymekten men edildi. Başörtülüler, üniversitelere, kamu binalarına hatta kimi zaman belli semtlere dahi alınmadı. Muhafazakarlık, dindarlık on yıllar boyunca köylülük olarak görüldü ve köylülerin ülke idaresinde söz sahibi olmasına izin verilmedi."

"Öz yurdumuzda parya muamelesi gördük"


Erdoğan, on yıllar boyunca bürokrasiye, hukuka kast sisteminin hakim olduğunu dile getirerek, millet iradesinin güç kazandığı, Anadolu'nun, Trakya'nın sesini yükselttiği her dönemde demokrasiye müdahale edilerek, seçkinlerin iktidarının güçlendirildiğini dile getirdi. Millete yapılan zulmü görmeyenlerin, bugün de dindar nesil kavramını anlamak istemediklerini vurgulayan Erdoğan, "Utanmadan, sıkılmadan, yüzleri dahi sıkılmadan bunlar millete 'bidon kafalı' dediler, 'göbeğini kaşıyan adam' dediler. Öz yurdumuzda, öz vatanımızda parya muamelesi gördük. Artık bu elitler kusura bakmasınlar. Biz bu ülkede varız. Biz 75 milyonun birer ferdi olarak bu ülkenin sahibiyiz. Biz bunun için dindar nesil diyoruz. Biz dindarların aşağılanmadığı, küçümsenmediği, azarlanmadığı bir Türkiye için dindar için diyoruz, bölmek için değil" dedi.

Erdoğan, 30 Mart'ta yasalaştırılan kademeli eğitimi, "bir hakkın teslim edilmesi" olarak değerlendirerek, şunları ekledi:

"30 Mart, eğitimde baskının, dayatmanın, ideolojinin sona erdiği gündür. 30 Mart bu millete bu milletin çocuklarına ve gençlerine yapılan zulmün son bulduğu tarihtir. İşte bunu elitler hiçbir zaman anlamadı ve anlamayacaklar. Despot aydınlar, toplum mühendisleri bunu hiçbir zaman anlamadı ve anlamayacak."

Erdoğan, tutuklu milletvekilleri konusunda CHP, MHP ve BDP'nin "haksız, insafsız ve mesnetsiz" bir şekilde AKP'yi hedef aldıklarını belirterek, şunları ekledi:

"Başta CHP Genel Başkanı olmak üzere, MHP ve BDP'ye tutuklu milletvekilleri konusunun AKP'nin değil, yargının bir tasarrufu olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. İkincisi, tutuklu milletvekilleri konusu AKP'nin değil, tamamen bu partilerin kendi eseridir. Bu partiler sonucu çok iyi bildikleri halde böyle bir krize yol açarak, bu krizin faturasını AKP'ye yüklemek gibi bir şark kurnazlığı içindeler. Tutuklu milletvekilleri konusu AKP'nin oluşturduğu değil, bizzat CHP, MHP ve BDP'nin oluşturduğu bir eserdir, bir sorundur. Adeta bile bile lades denilmiş, bile bile böyle bir sıkıntı ortaya çıkarılmıştır. Milli iradeye saygısızlık yapan, her zamanki gibi CHP'nin kendisi olmuştur."