Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a çağrı: Bantları yayınlayın, ABD'yi mahçup edin
ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine ilişkin AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir kez daha çağrı yapan CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Bantları yayınlayın, ABD'yi mahçup edin" dedi.
cumhuriyet.com.tr<video:913544>
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'da "Yerel Yönetimler ve Adalet" konulu toplantıda konuştu.
Konuşmasına adaletin önemine vurgu yaparak başlayan Kılıçdaroğlu, "Beni üzen 21. yüzyılın Türkiyesi'nde adalet arayışı. Çağdaş uygarlığın yakalamak için mücadele eden bir Türkiye. Yani demokrasisini geliştirmek için mücadele eden bir Türkiye'de biz adaleti tartışıyoruz. Bazen deniyor ki 'efendim adalet var, neden konuşuyorsunuz?'. Konuşuyoruz çünkü adalet yok. Adaletin olmadığını biliyoruz. Yargıç ne demek? Hukukun üstünlüğüne inanan, vicdani kanaatine göre adalet dağıtan kişi demektir. Bütün demokrasilerde adaleti dağıtan kişi yargıçlardır. İddia makamı vardır savcı, savunma makamı vardır avukat, iddialar vardır, savunmalar vardır. Yargıç oturur, hukukun üstünlüğü, anayasa ve vicdani kanaatine göre bir verir ve deriz ki, 'adalet gerçekleşmiştir'. Hatta o kadar ileri gidiyoruz, sadece o yargıcın verdiği kararla sınırlı değil, 'o da hata yapabilir' diyoruz. Bir üst mahkeme, olma bir başka üst mahkeme, o olmaz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar insanlığın adalet arayışı sürüyor. Ama biz daha yolun başında adaleti tuzla buz ettik. Geldiğimiz nokta bu" dedi.
"TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK VE EN TEMEL SORUNU, BU ÜLKEDE ADALET YOK"
Kemal Kılıçdaroğlu, "Eğer yöneten adaleti hakime değil de kendisine bırakmışsa, adaleti ben dağıtırım noktasına gelmişse adalet iflas etmiştir. Az önce söyledim adaleti dağıtan yargıçtır, onun eğitimini görmüştür. Suçluyu belirleyecek olan hakimdir; savcı değildir, avukat değildir. Ama günümüzün Türkiyesi'nde suçluyu belirleyen siyasi otorite. Bir kişi kalkıp diyor ki 'falan kişi suçludur, haindir'. Savcılar harekete geçiyor, yargıç onun söylemlerini kararına geçiriyor ve karar çıkıyor. Ve biz diyoruz ki bu adalet var; bu ülkede adalet yok. Türkiye'nin en büyük ve en temel sorunu; bu ülkede adalet yok. Hangi partiden, görüşten, inançtan, kimlikten olursa olsun bütün vatandaşlarımızın üzerinde mutabık kaldığı konu; bu ülkede adalet yok. Biz bunun mücadelesini veriyoruz, adaletin mücadelesini veriyoruz. Adaleti kendim için ve sizler için istemiyorum; 80 milyon için adalet istiyorum. Doğmamış çocuk için de adalet istiyoruz. Ana rahmindeki çocuk için de adalet istiyoruz. Bizim gibi düşünmeyenler için de adalet istiyoruz. Adaletin iflas ettiği bir ülkede bırakın demokrasiyi devlet yoktur. Devleti var eden adalettir ve liyakattir. Bunlar ayrı sözcükler olsalar dahi biri birini tamamlayan kavramlardır" dedi.
"CUMHURİYET HÜKÜMETİNİN BM'YE KENDİNİ İHBAR ETMESİ DEMEKTİR"
"15 Temmuz darbe girişiminde sonra Birleşmiş Milletlere (BM) bir yazı yazıldı, 21 Temmuz 2016'da. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi haklara ilişkin uluslararası sözleşme, Türkiye'de taraf" diyen Kılıçradoğlu, "Bu uluslararası sözleşmenin 13 maddesine çekince koyduk. Yani dedik ki 13 maddeyi OHAL döneminde askıya alıyoruz. 'OHAL ilan ettik, bizde darbe girişimi oldu, bu sözleşmenin 13 maddesini uygulamayacağız'. 2 madde var ki çok ama çok önemli ve bunun üzerinde üzülerek ifade edeyim hiç kimse durmadı. Adil yargılama, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti BM'ye verdiği dilekçede 'ben OHAL sürecinde adil yargılama yapmayacağım' diyor. Ben söylemiyorum, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti söylüyor. Kimin aracılığıyla söylüyor, Türkiye Cumhuriyeti BM temsilcisi Halit Çevik imzasıyla söylüyor. Şimdi biz dönüp de dünyaya, uygar dünyaya 'bizim ülkemizde adalet var' diyebilir miyiz? Kendimiz itiraf etmişiz, altına kapı gibi imza atmışız, 'biz adil yargılama yapmayacağız' diyoruz. Bir başka madde daha var, 'tutulanlara insanca davranmayacağız' deniliyor. Yani tutulanlara, yani hapse atılanlara, yani sanık olanlara, henüz mahkum değil bunlar. Hakim kararı çıkmamış. Tutulanlara insanca davranma kuralı var. 'Ben tutulanlara insanca davranmayacağım' deniliyor yani 'işkence yapacağım' diyor. Bunun üzerinde de yeteri kadar durulmadı. Hani bizim anlı şanlı medyamız var ya, CHP bir şey söylediği zaman oturup sabahtan akşama kadar CHP'yi nasıl eleştiririz diye yazanlar var ya, siyaseti sadece CHP'yi eleştirerek, kendisini tatmin edenler var ya bu iki madde hakkında kalem bile oynatamadılar. Ne demek tutulanlara insanca davranmayacağız? Ne demek işkence yapacağız? Türkiye Cumhuriyet hükümetinin BM'ye kendini ihbar etmesi demektir. 'Bizim ülkemizde adalet yok, bizim ülkemizde adaletin olmamasının yanında, biz ayrıca tutulanları insan yerine koymayacağız ve insanca davranmayacağız' diyor. Gerçekten de son derece acı, dramatik" şeklinde konuştu.
"ŞAHIS DEVLETİ VARDIR"
Kılıçdaroğlu, "Eğer iktiran sahip olduğu bir belediye var ise İl Özel İdaresi bir karar alıyor ve idarenin mal varlıkları belediyeye veriliyor. Normal mi? Evet normal. Çünkü İl Özel İdaresi Belediye'nin gitmediği kırsal bölgelerde de hizmet veriyor. Büyükşehir olunca ne olacak, büyükşehir kırsala hizmet götürecek. Düne kadar o hizmeti götüren araçların normalde belediyeye devredilmesi lazım. İktidar partisinin olduğu yerler de valiler bunu devrediyorlar, güzel. Ama CHP'li bir belediye varsa devredilmiyor. Bize de dönüp 'biz adaletle ülkeyi yönetiyoruz' diyorlar. Hadi canım sizde, ne adaletle yönetiyorsunuz, baskıyla şiddetle yönetiyorsunuz. Devlet adaletle, bilgiyle, birikimle, liyakatle, danışmayla yönetilir. Devlet kinle, öfkeyle, bilgisizlikle, ön yargı ile yönetilmez. Eğer devletin bütün kurumlarını bir kişinin iki dudağından çıkacak bir söze teslim ediyorsanız, orada parti devleti de yoktur, şahıs devleti vardır. Bugün Türkiye'nin geldiği nokta, parti devletini aşmış, bir aile devletine, şahsi devlete dönmüştür" diye konuştu.
"İKİ HÜKÜMET VAR. BİR SARAY HÜKÜMET, BİR BİNALİ YILDIRIM HÜKÜMETİ"
Kemal Kılıçdaroğlu, "Siyasi otorite yargı üzerindeki gücünü öyle ileri bir noktaya götürmüştür ki, en alttaki hakim en üstteki hakime 'ben seni tanımam, senin kararlarına uymam' diyor. Anayasa böyle yazıyormuş. İyi de anayasa askıda. Anayasası yürürlükte olmayan bir Türkiye'deyiz şu anda. Hangi anayasa? Yargı bağımsızdır diyor, hangi yargı bağımsız? Hukukun üstünlüğüne göre karar verilir, hangi hukuk? Daha acı olan ise hangi hükümet? İki hükümet var. Bir saray hükümet, bir Binali Yıldırım hükümeti. Biri yasal diğeri gayri yasal" dedi.
"BANTLARI YAYINLAYIN AMERİKALILARI MAHÇUP EDİN"
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Afrin'de operasyonlar yapılıyor. Yapılmalı mı? Evet. Hiçbir itirazımız yok. Kahraman ordumuza sonuna kadar güveniyoruz. Karda, kışta mücadele ediyorlar. Kimin için terörü önlemek ve bu ülkede herkesin huzur içinde yaşaması için. Bu mücadelenin yanındayız. Bu mücadelenin yanındayız; ama beyler bundan rahatsızlar. Bunu gayet iyi biliyorum. Biz ülkemizin selameti için ülkemizin güvenliği için biz önce biz demiyoruz. Biz önce Türkiye diyoruz. Bu ülke hepimiz için çok değerli ve önemli. Türkiye Cumhuriyeti sınırları pergelle, cetvelle çizilen bir ülke değildir. Her karışında bu ülkenin insanlarının kanı, acısı, gözyaşı vardır. Milli Kurtuluş Savaşı boşuna verilmemiştir. Demokrasiyi yüceltmek için verilmiştir. Bu ülkede eşit yurttaşlığı getirmek için verilmiştir. Bu ülkede birlikte kardeşçe yaşayalım diye verilmiştir. Bakıyorsunuz açıklamalar yapılıyor. Aralarında büyük farklılıklar var. Efendim neymiş 'Trumpla konuştuk'. Güzel, konuş. İtiraz var mı? Yok, hayır. Anlatacaksınız gerçekleri. Teröre karşı mücadele zorunludur, evet. Orası farklı açıklama yapıyor, burası farklı açıklama yapıyor. Ben de diyorum ki; eğer açıklamada farklılık varsa bantları yayınlayın kardeşim. Bantları yayınlayın Amerikalıları mahcup edin. 'Ey Trump sen yanlış söylüyorsun bak bantlar burada' deyin. Niye gizliyorsunuz bunu?"
"ADALET İÇİN YAPMAYACAĞIMIZ HİÇBİR ŞEY YOKTUR"
Kılıçdaroğlu, "Bu süreçten beni en çok üzen Dışişleri'nin açıklıkla devre dışı bırakılmasıdır. Dışişleri Bakanı geziyor; ama etkisiz eleman. İstediği kadar gezsin. Konuşuyor istediği kadar yöneten kim? Bu milletin yetki vermediği saray hükümeti. Şimdi ben bu eleştiriyi getirdiğim için yine onların bütün kanalları bütün gazeteleri, bütün televizyonları üstümüze üstümüze gelecek. Sanıyorlar ki onlar gelecek, biz geri adım atacağız. Hiç kimse endişe etmesin 80 milyon vatandaşıma sesleniyorum; hiç kimse endişe etmesin istedikleri kadar baskı kursunlar, istedikleri kadar üstümüze gelsinler adalet için yapmayacağımız hiçbir şey yoktur" diye konuştu.