Kılıçdaroğlu: Yolsuzluğun faturasını ödüyoruz
17 ve 25 Aralık operasyonlarının yıldönümünde konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bir hükümetin, bir devleti nasıl soyduğuna hep beraber tanık olduk. Ve bunun çok ağır faturasını Türkiye ödedi, ödemeye de devam ediyor" dedi.
AACHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Barolar Birliği'ndeki Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezinin 17/25 Sempozyumu'na katıldı.
CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, "Siyasal partilerimizin değerli Genel Başkanları, saygıdeğer arkadaşlarım, sevgili katılımcılar, bir yıl önce bugün hepimizi şaşkınlığa uğratan bir olayla karşılaştık. Emin olun ilk duyduğumda inanamadım. Öyle bir şey olamaz dedim. Ama aşama aşama bütün gerçekler bizim önümüze kondu ve gerçeklerden yola çıkarak bugün 17 – 25’in birinci yılını kutluyoruz. Kutluyoruz diyorum şunun için, yolsuzluklar konusunda duyarlı olan bir toplum geleceğe umutla bakan bir toplum. Yolsuzluklar konusunda umutlu olan bir toplum engellenmesi için umutlu olan bir toplum ahlaki değerleri yüksek olan bir toplumdur. Biz bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk olayının birinci yılında bir araya geldik. Bu duyarlılığımızı sadece biz içselleştiremeyeceğiz. Bu duyarlılığımızı toplumu da yansıtmak zorundayız. Hepimizin ortak görevidir bu. Dünya görüşümüz ne olursa olsun, inancımız ne olursa olsun, kimliğimiz ne olursa olsun, bu güzel Türkiye’nin neresinde yaşıyorsak yaşayalım bir noktada görüş birliği sağlamak zorundayız. Bir noktada. O da yolsuzluklar konusundaki duyarlılığımızdır. Eğer bu duyarlılığı korursak, ahlaki değerleri çok güçlü bir toplumu hep beraber yaratmış oluruz. Adalet farklı bir kavramdır, soylu bir kavramdır adalet. Bir bilge diyor ki, adalet kutup yıldızı gibidir. Yerinde sabit durur bütün kainat onun etrafında döner. Adalet budur. Adalet insanın vicdanıdır. Onun için hep beraber birinci yılındayız o büyük yolsuzluk olayını unutmak, unutturmamak için. Bugün 7 milyar insan Birleşmiş Milletlere kayıtlı 193 ülkede yaşıyor arkadaşlar. Her bir devletin kendine göre koşulları var, farklı rejimleri var. Ama her devletin ortak amacı dünyada saygınlığı, itibarı olan bir devleti tanıtmaktır, kendi devletini tanıtmaktır. Yolsuzluğa bulaşan ve halkının parasını nerelere harcadığının hesabını veremeyen bir devlette adalette yoktur, özgürlükte yoktur, refahta yoktur, o devlet ve o halk tehdit altında demektir" dedi.
NEREDE YOLSUZLUĞA BULAŞMIŞ BİR HÜKÜMET VARSA ÖNCE OTORİTERLEŞİR
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü; "Tarih bize gösteriyor ki, nerede yolsuzluğa bulaşmış bir hükümet varsa önce otoriterleşir, sonra diktatörleşir. Çünkü kurduğu düzeni devam ettirmenin tek yolu adaleti yok etmek, insan özgürlüğünü de baskı altına almaktır. Romanya’da Çavuşesku olsun, ister Şili’de Pinochet, ister Küba’daki Batista rejimi olsun, ister Endonezya’daki Suharto rejimi. Hepsinde de bir kural geçerlidir. Önce parayı çaldılar, sonra özgürlüğü ve adaleti yok ettiler. Çünkü bir halkın parasını çalacak kadar ahlaksızlaşan insanlar özgürlüğe ve insanların canlarına kastedecek kadar da ahlaksızdırlar. İşte bu yüzden Birleşmiş Milletler ve bütün uluslararası kurumlar yolsuzlukla mücadele etmek için çalışıyorlar. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon uluslararası yolsuzlukla mücadele günü dolayısıyla şöyle bir demeç vermişti. Yolsuzluk demokrasinin kurum ve değerlerini, etik değerleri ve adaleti zayıflatır. Sürdürülebilir kalkınmayı, hukukun üstünlüğünü tehlikeye sokarak toplumların istikrar ve güvenini tehdit eder. Yolsuzluğun mağduru devlet olabileceği gibi özel sektörde olabilmektedir. Ancak asıl mağdur yolsuzluk nedeniyle yaşam kalitesi bir türlü iyileşemeyen toplumdur diyor. Bunun altına vicdanı olan her insan eminim ki imza atacaktır. Birleşmiş Milletler tarafından açıklanan bir rapora göre her yıl yaklaşık 2,5 trilyon dolarlık dünyada yolsuzluk yapılıyor. 1 trilyon dolar rüşvet olarak ödeniyor. B20’ye dünya GSMH’nın %5’i yolsuzluğa harcanıyor. Dünya insanlığa karşı işlenen bu büyük suça daha fazla seyirci kalamaz, kalmamalıdır. Her devletin insanlığa karşı görevi bu suçla mücadele etmektir."
"YOLSUZLUĞUN YAYGINLAŞTIĞI ÜLKELER ONURLARINI KAYBEDERLER"
Kılıçdaroğlu, "Birleşmiş Milletlerin bölgelerarası suç ve adalet araştırmaları enstitüsü var. Bu enstitü yolsuzluğu şöyle tanımlıyor. Kamu ve özel kuruluşların karar verme mekanizmalarında yozlaşma ve bozulmaya biz yolsuzluk diyoruz diyor. Yolsuzluğun olabilmesi için 4 temel unsurun bir arada olması lazım. Bir; yetkili bir insan olacak. Ülkemizde yetkili insanlar var. İki; bu insana yetki veren kurallar olacak. Yasalarımız var. Üç; bu kurallar ihlal edilecek. İhlal ediliyor. Dört; bu kuralların ihlal edilmesinden birileri menfaat sağlayacak. O menfaatin sağlandığını da 17 – 25 olaylarında bütün ayrıntılarıyla gördük. Yolsuzluk bir toplumun derinden çürümesine yol açar. Bazen fark etmeyiz kültürümüz değişir, ahlakımız değişir, dünyaya bakışımız değişir. Arkadaşımıza bakışımız değişir, komşumuza bakışımız değişir. Her şeyi para merceğiyle görmeye başlarız. Ahlakı bir tarafa iteriz, insanlığı bir tarafa iteriz. Kişisel çıkarlarımızı her şeyin üstünde tutmaya çalışırız ve toplum ağır ağır çürümeye devam eder. Yolsuzluğun olduğu bir ülkede değerli katılımcılar, adaletten bahsedemezsiniz. Orada hukukun üstünlüğü yoktur. Orada birilerinin üstünlerin hukuku vardır. Böyle bir ülkede güçlüler hakim olurken haklı olanların hiçbir gücü kalmaz, hiçbir gücü bulunmaz. Dolayısıyla yolsuzluğun yaygınlaştığı ülkeler önce hukuklarını, sonra ahlaklarını ve son olarak da onurlarını kaybederler. Bu çok iyi bilindiği içindir ki demokrasisi gelişmiş ülkelerde yolsuzlukla mücadele devletin itibarını korumada temel ögedir" dedi.
"NEDEN KORKACAKSINIZ İSTEDİKLERİ KADAR ARASINLAR"
Kılıçdaroğlu, "Birkaç tipik örnek vereceğim size değerli katılımcılar. İspanya kralı 6. Felipe’nin kız kardeşi ve eşi bir yolsuzluk skandalı dolayısıyla suçlandılar. Kara para aklamak ve yolsuzluktan dolayı. Savcı İspanya Prensesinin kocası için 19 yıl, 6 ay hapis cezası talep etti. İspanya’dan ikinci bir örnek vereyim size. İspanya’da iktidar partisine yönelik de yolsuzluk iddiaları yapıldı. Altını çiziyorum iktidar partisine yönelik de yolsuzluk iddiaları yapıldı. İktidar partisinin Genel Merkezi bir saat değil, iki saat değil, tam 14 saat polis tarafından didik didik arandı. İspanya’nın Başbakanı çıkıp şunu söylemedi. Bana darbe yapıyorlar demedi. Ve çıktı ne söyledi biliyor musunuz? Bu iddiaların soruşturuluyor olması İspanya’nın onurudur dedi. İşte devleti itibarlı kılan budur. Devleti devlet yapanda budur. İnsanı insan yapanda budur. Korkmuyorsanız arınıyorsunuz. Neden korkacaksınız istedikleri kadar arasınlar. Gerekçe yaratmayacaksınız. Açık yüreklilikle çıkacaksınız medyanın da önüne, yargının da önüne. Bu kadar açık, bu kadar net örnekler var önümüzde değerli arkadaşlarım. Almanya Başbakanı Wulff’a da yönelik yolsuzluk iddiaları yapıldı. Bakın, iddialar yapıldı. Ne söyledi Cumhurbaşkanı biliyor musunuz? Bana güven sarsıldı böyle göreve devam edemem dedi ve istifa etti Cumhurbaşkanlığından. Ayrıldı, yargıya gitti, aklandı onurlu bir insan gibi Almanya’da geziyor. Bir diğer örnek Danimarka’dan vereceğim size değerli arkadaşlarım. Danimarka Kalkınma Bakanı, kendisi yolsuzluk yaptığı için değil, bulunduğu bakanlıkta bürokratlarında yolsuzluk yaptığı için değil. Devletini bağış yaptığı bir kurumda lüks seyahat harcaması olduğu için görevinden istifa etti. Ve bütün Danimarka bunu alkışladı. Devlet budur, devletin itibarı budur. İnsan budur, insanın ahlakı budur. Japonya’dan örnek vermek istemiyorum ama yine de bir örnek vereyim sizlere değerli katılımcılar. Japonya’da tarım bakanı suçlandı ve intihar etti. Bizde Japon kültürü olsaydı emin olun bakanlar kurulunda herhalde kimse kalmazdı" diye konuştu.
"KAMU İHALE YASASI 114 KEZ DEĞİŞTİRİLDİ"
Kılıçdaroğlu, "2002 yılında AKP iktidar oldu. Yolsuzluklara karşı duyarlı bir parti olduğunu her aşamada, her söyleminde deklare etti ve 2003 yılında bir komisyon kurdular. Adı şöyleydi; yolsuzlukların sebeplerinin sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi. Bu amaçla bir komisyon kuruldu. Bende o komisyonun bir üyesiydim. Hep beraber oturduk çalıştık. Yolsuzluk dosyalarını masaya yatırdık. Bir daha bu ülkede yolsuzluk olmasın diye alınması gereken önlemleri oybirliğiyle, altını çiziyorum oybirliğiyle yazdık ve TBMM Başbakanına teslim ettik. Aradan geçen süre içinde bırakın o önlemleri almayı mevcut yasalardaki önlemlerin pek çoğu da çıkarıldı. Sadece kamu ihale yasası mevzuatı 114 kez değiştirildi değerli arkadaşlar. Kamu ihale yasası 114 kez değiştirildi. Neden? Bir yandaşıma nasıl ihale veririm, bir arkadaşımıza nasıl ihale veririz. İhalesiz bu işleri nasıl kotarırız diye. 17 – 25 yolsuzluğu bizi dünyanın gündemine taşıdı. Keşke biz dünyanın gündemine bir bilgiyle, yeni bir icatla taşınmış olabilseydik. Bir ahlakla taşınmış olabilseydik. Bir yolsuzlukla dünyanın gündemine taşındık. Ve bir gerçeği bütün dünya gördü, bizde gördük. Bir hükümet bir devleti nasıl soyar? Bunun örneğini yaşadık. Bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna hep beraber tanık olduk ve bunun çok ağır faturasını Türkiye ödedi, ödemeye de devam ediyor" dedi.
"BU GERÇEKLERİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN HALA ŞANSIMIZ VAR"
Kılıçdaroğlu, "Size bazı bilgiler sunarak sözlerimi bitireceğim. PEW’in yaptığı bir araştırma. Yolsuzluk endişesi araştırması yapıyor. Son 7 yılda ortalama yüzde 15 oranında yolsuzluk konusunda ciddi bir endişe artışının olduğunu görüyoruz. En büyük 3 artışın yaşandığı ülkeden birisi Türkiye. Bizi Tanzanya ve Uganda takip ediyor. OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü. Türkiye hakkında şuana kadar yayınladığı en ağır yolsuzluk raporunu yayınladı. Raporda OECD’nin Türkiye’de yolsuzluklardan çok ciddi endişe taşıdığı ifade edildi. Uluslararası şeffaflık örgütü 2014 yolsuzluk algı endeksinde Türkiye 11 basamak gerileyerek 64. sıraya düştü. Türkiye yolsuzluk algısında rekor puan kaybedip en kötü gerileyen ülke oldu. Yatırımcı bir ülkeye yabancılar gelirken risk primine bakar ona göre o ülkeye gelirler. Türkiye’nin 2013 yılındaki risk primi 172 iken 2014’ün ilk 9 ayında bu rakam 37 puan artarak 209’a yükseldi. Dünyada hiç kimse hukukun olmadığı, adaletin bulunmadığı yolsuzluğa bulaşmış bir ülkeye gelip yatırım yapmaz. AB komisyonu 8 Ekim tarihinde Türkiye ilerleme raporunu açıkladı. Rapora göre özel sektör yatırımlarının milli gelire oranı son 2 yılda %16.4’ten %15.6’ya gerilemiş durumda. Ve doğrudan yabancı sermaye stokunun milli gelire oranı son 2 yılda %23.6’dan %19.9’a düştü. Yani rapor diyor ki, hukuki öngörülemezlik nedeniyle son dönemde, son yılda 30 milyar liralık doğrudan yabancı sermaye yatırımı Türkiye’den kaçtı. Bu rakam yolsuzluğun ve hukuk tanımaz bir hükümetin Türkiye’ye ödettiği faturadır. AKP rejiminin Türkiye’ye maliyeti senede 30 milyar dolardır değerli katılımcılar. Bunlar tokat gibi gerçekler. Acı, içimizi yakıyor ama tokat gibi gerçekler değerli arkadaşlarım. Bu gerçekleri değiştirmek için hala şansımız var" diye konuştu.
"KENDİSİ SORUN OLAN BİR HÜKÜMET SORUNLARI ÇÖZEMEZ"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Barolar Birliği'ndeki Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezinin 17/25 Sempozyumu'na katıldı. Kılıçdaroğlu, "Türkiye’nin geleceğini bizler, bu ülkenin ahlaklı insanları yazacak. 500 yıllık uygarlaşma kavgamız var. 500 yıllık ahlakı, adaleti yüceltme kavgamız var. 500 yıllık yolsuzluklarla mücadele kavgamız var. Hiç kimse bizi bu yoldan asla ve asla döndüremez ve döndüremeyecektir. Bu yolsuzluklar, bu yasaklar, bu yoksulluklar elbette bir gün bitecektir. Bunun mücadelesini toplum olarak birlikte yapmak zorundayız. Türkiye bugün her bakımdan kötü yönetiliyor. Her bakımdan. Sorun üreten bir hükümet var. Kendisi sorun olan devasa bir hükümet var şuanda karşımızda. Kendisi sorun olan bir hükümet sorunları çözemez. Sorunları çözemeyen bir hükümet sorunların yumağı haline gelir.Bugün AKP Türkiye’nin ekonomik büyümesinin, zenginleşmesinin, bereketinin önündeki en büyük engeldir. Biz yatırımın kaçtığı, işçinin de köle düzeyinde çalıştığı bir Türkiye istemiyoruz. Biz hukuka saygı duyulan bir Türkiye istiyoruz. Biz hesap verebilen bir kamu yönetimi istiyoruz. Biz hakimlerin, savcıların sürülmediği, avukatların adliye koridorlarında darp edilmediği bir Türkiye istiyoruz. Biz üreten, büyüyen ve kalkınan bir Türkiye istiyoruz. Biz düşüncesi ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun özgürce düşüncesini açıklayabilen bir Türkiye istiyoruz" dedi.
"DİNDAR İNSAN BU ÜLKEDEKİ VATANDAŞIN PARASINI ÇALAN İNSAN DEĞİLDİR"
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü ; "Biz havuz medyası oluşturan işadamları değil, biz ülkesine yatırım yapan, istihdam yaratan, onurlu, saygılı işadamları istiyoruz. Biz kaçakçıların, hırsızların, yolsuzların değil, girişimcilerin, emekçilerin, namuslu insanların başının dik gezdiği bir ülke istiyoruz.Bu arada birkaç sözümde muhafazakarlara değerli arkadaşlarım. Dindar insan sizin paranızı çalan insan değildir. Dindar insan bu ülkedeki vatandaşın parasını çalan insan değildir. Dindar insan hırsızların değil, garibanların, mazlumların yanında duran insandır. Dindar insan hırsızların değil, garibanların, mazlumların yanında duran insandır. Din ne aldatmak için vardır, ne de aldanmak için vardır. Din, ahlaklı ve onurlu bir şekilde yaşamak için vardır. O nedenle bütün mütedeyyin kardeşlerime de sesleniyorum. Hepiniz elinizi vicdanınıza koyun ve yeniden düşünün. Mazlumların ezildiği, ahlaklı insanların ezildiği, düşüncesini açıkladığı için insanların hapse tıkıldığı bir Türkiye’yi istemiyoruz. Huzur içinde, barış içinde, kardeşlik içinde yaşayacağımız, herkesin karnının doyduğu, bebeklerin açlıktan ölmediği, aybaşını nasıl getireceğim diye kimsenin düşünmediği, refahı yüksek olan bir Türkiye istiyoruz. Bu Türkiye’yi yeniden inşa etmek bizim elimizdedir. Sizin elinizdedir. 77 milyon insanımızın elindedir. Sizin inancınızı sömürenlere asla prim vermeyiniz. Sizin kimliğinizi sömürenlere asla prim vermeyiniz. Sizin yaşam tarzınızı sömürenlere asla prim vermeyiniz. İnsanı insan olarak göreceğiz, Allah’ın yarattığı en değerli insan olarak göreceğiz. O zaman hepimiz oturup yeniden düşüneceğiz. Bu güzel ülkede beraber yaşıyor muyuz? Beraber yaşayacağız. Kararlı mıyız? Kararlıyız. Neyin paydasında kararlı olacağız? Ahlakın, adaletin, kardeşliğin, dostluğun, bunların paydasında. Demokrasinin, özgürlüğün paydasında beraber olacağız. Ayrışmanın zamanı değil. Bölünmenin de zamanı değil. Birlik olmanın zamanıdır. Birlik olacağız ki güçlü olalım. Birlik olacağız ki sesimiz daha gür çıksın. Ben bu umutlarla buraya geldim, bu umutlarla bu konuşmamı yaptım. Bu umutlarla Konya’ya gideceğim Şeb-i Arus törenlerine katılacağım. Bu umutlar sizin de yüreklerinizde yeşersin diyorum.