'Kendi kendilerini inkar ediyorlar'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği çalışmalarına ilişkin, ''Bu Meclisle olmaz diyenler, kendi kendilerini inkar ediyorlar, onlara milletin verdiği yetkiyi inkar ediyorlar, milletten aldıkları emaneti inkar ediyorlar, siyasi sistemi inkar ediyorlar. Siyasetçi siyasi sistemi inkar ediyor'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sheraton Oteli'nde düzenlenen Türk Patent 2009 ödülleri dağıtım töreninde yaptığı konuşmada, her alanda gelişme için bu alanın yasal düzenlemelerle de desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Yasal zemini yoksa, yasama, yürütme, yargı desteklemiyorsa bilimin de sanatın da gelişemeyeceğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Türkiye'nin bugün yaşadığı değişim ve gündeminde bulunan tartışmalar ekonomik kalkınmayla, büyümeyle, yatırımla, ihracatla, turizmle istihdamla ve elbette ki patent konusuyla doğrudan ilgilidir. Güçlü bir demokrasinin olmadığı ortamda ne bilimden ne sanattan söz edilebilir. Modern, özgürlükçü bir anayasanın olmadığı bir zeminde hiçbir alanda ilerleme kaydedemeyiz.''

'Bu sınavı geçmek zorundayız'

Hukukun ve yargının evrensel normlara kavuşmadığı bir sistemde Türkiye'nin belirlediği hedeflere ulaşamayacağını belirten Erdoğan, ''İşte onun için hükümet olarak Türkiye'ye artık dar gelen bu kalıpları değiştirmenin, Türkiye'yi rahatlatacak ve modern dünyaya ulaştıracak reformları gerçekleştirmemin mücadelesini veriyoruz'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Türkiye'nin bu anayasayla, bu hukuk sistemiyle modern dünya ile bütünleşmesinin güç olacağı bugün daha iyi anlaşılmış, çok daha net olarak görülmüştür. Değişimi, dönüşümü, reformları, demokratikleşmeyi sırf bu hükümet yapıyor, bu hükümet istiyor diye karşı çıkmak büyük bir samimiyetsizliktir. Açık söylüyorum, bu ülkenin, bu milletin çıkarlarını düşünmemektir. Daha reformun mahiyeti, değişikliğin içeriği belli olmadan 'istemeyiz, karşı çıkarız, engelleriz' diyenler gerçek niyetlerini, gerçek yaklaşımlarını ortaya koyuyorlar. Bu kadar peşin fikirli olmak, bu kadar ön yargılı olmak bu kadar diyaloğa ve uzlaşıya kapalı olmak kimseye bir fayda sağlamadığı gibi bu ülkenin de yararına değildir. Değişime direnenler sadece hükümete tavır takınmış olmuyorlar, aynı zamanda değişimin kendisine karşı olduklarını, reforma karşı olduklarını da gösteriyorlar. Onlar bırakınız bu reform çabalarına katkı vermeyi özgürce konuşmayı, müzakere etmeyi bile kabullenemiyorlar. Efendim '1.5 yıl sonra seçim var. Seçime giderken anayasa değişikliği mi olur, reform mu olur?'... Çok partili hayata geçtiğimiz günden 2002 yılı sonuna kadar hükümetlerin ortalama iktidarda bulunma süresi sadece 16 aydır. Ortalama her 16 ayda bir bu ülkede hükümet değişmiş. Şu anda seçime yaklaşık 17 ay var. Bu Meclisle olmaz diyenler kendi kendilerini inkar ediyorlar. Onlara milletin verdiği yetkiyi inkar ediyorlar. Milletten aldıkları emaneti inkar ediyorlar. siyasi sistemi inkar ediyorlar. Siyasetçi siyasi sistemi inkar ediyor. Çok ciddi bir demokrasi sınavından ciddi bir samimiyet sınavından geçiyoruz. Bu sınavda başarı elde etmek zorundayız. Bu sınavı geçmek zorundayız. Güçlü bir Türkiye için kalkınmış, büyüyen, gelişen ve yeni ufuklara yol alan bir Türkiye için biz bu sınavı geçmek ve bu reformları ardı ardına gerçekleştirmek zorundayız.''
Türkiye adına, gelecek adına büyük umutlar taşıdığını ifade eden Erdoğan, çünkü milletin bu süreci istediğini ve desteklediğini gördüğünü söyledi.

 

'Bu ülke için bilgi üreten teknoloji geliştiren herkes, bizim başımızın tacıdır'

Bu ülke için taş üstüne taş koyan herkesin başları üzerinde yeri olduğunu kaydeden Erdoğan, ''Özellikle bu ülke için bilgi üreten, teknoloji geliştiren, marka oluşturan ve özgün tasarımlar ortaya koyan herkes bizim başımızın tacıdır'' dedi. Bu konuda gayret sarf edenlerin, milletini, ülkesini bir adım öne taşıyanların, değer ortaya koyanların desteklenmesinin, ödüllendirilmesinin, sergilenen başarıların devamı için büyük önem arz ettiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, bir yandan kendi alanında önemli ve büyük işler başarmış insanlara sahip çıktıklarını, diğer yandan da bilgi, yenilik ve teknoloji üreten değerlere verdiklerin önemi de gösterdiklerini söyledi.

Son derece zengin, bereketli ve potansiyeli son derece yüksek toprakların üzerinde yaşanıldığını dile getiren Erdoğan, genç, dinamik, üreten ve girişken nüfusuyla Türkiye'nin, gelecek adına çok önemli, çok değerli bir potansiyel barındırdığını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Dünya küçülüyor, fakat Türkiye büyüyor. Küreselleşme, bilgi teknolojileri dünyayı küresel bir köye dönüştürürken, Türkiye bu küresel köyde ekonomisiyle, dış politikasıyla, vizyonuyla her geçen gün büyüyor ve ağırlık kazanıyor. Bilginin artık çok büyük bir değer ihtiva ettiği, hızın artık çok büyük önem arz ettiği bir süreçten de geçiyor. Türkiye'yi ekonomide tüm dünya ülkeleri arasında 26. sıradan aldık, bugün 17. sıraya yükselttik. Fakat bu yeterli mi? Şüphesiz değil. İlk 10'da olabilecek bir potansiyele sahibiz. Bunu başarmak için büyük bir gayret gösteriyoruz. İhracatta, yatırımlarda, turizmde son 7.5 yılda Türkiye'ye ilkleri yaşattık. Türkiye'yi dünya ülkeleri arasında yıldızı hızla yükselen bir ülke konumuna yükselttik. Bu da yeterli mi? Değil. Daha fazlasını başarmak zorundayız. Durduğunuz anda dengenizi kaybedip düşeceğiniz, yarışta geride kalacağınız,. rekabette gücünüzü kaybedeceğiniz bir sistem söz konusu. Bizim ülke olarak, kurumlar olarak, tek tek fertler olarak bu süreci iyi analiz etmemiz ve bunun gereğini de hakkıyla yerine getirmemiz gerekiyor. Bu zihniyet dönüşümünü başarmak durumundayız. Sosyal ve siyasi yapımızı, ekonomik hedeflerimizle uyumlu hale getirmeliyiz. İş dünyasının, bilim dünyasının, ekonomi dünyasının ihtiyaç duyduğu alt yapıyı oluşturmalıyız. Unutmayalım ki reel sektörümüzü ileriye taşıyacak, küresel rekabet gücümüzü artıracak, katma değeri yüksek ürünlere geçişimizi sağlayacak ve sanayimizin üzerinde yükseleceği alt yapıyı oluşturacak en önemli unsurlar eğitim, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelerdir. Bugün öyle firmalar var ki, isimleri tüm dünyada biliniyor. Birçok ülkenin GSYH'dan büyük sermayeye sahipler. Bu şirketlerin, sadece marka veya ürün formülleri bu şirketlerin üretim tesislerinden, gayri menkullerinden ve stoklarından çok daha fazla değerli hale gelmiş durumda.''
 

AR-GE'nin önemi

Türkiye'nin, tüm dünyada tanınan markalara ve dünyada tercih edilen ürünlere ihtiyacı olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Türkiye, dünyada lider ülke olma iddiasını taşıyorsa, sadece dünyadaki teknolojik gelişmeleri takip eden bir ülke olmakla yetinemez'' dedi. Türkiye'nin bilgi ve teknoloji üreten bir ülke olması gerektiğini belirten Erdoğan, bu nedenle göreve geldikleri ilk günden itibaren AR-GE'yi desteklemeyi öncelikli politikalarından biri olarak belirlediklerini kaydetti. Bu alana, cumhuriyet tarihinin en büyük kaynağını tahsis ettiklerini belirten Erdoğan, araştırma personelindeki artış hızında son yıllarda sürekli olarak dünya ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alınmasına rağmen, henüz gelişmiş ülke standartlarına varılmadığını ifade etti. 2010 yılı için 40 bin araştırmacı hedefi belirlediklerini, bu hedefe 2006 yılında ulaşıldığını dile getiren Erdoğan, 2013 yılı için de 150 bin AR-GE personeli hedefi olduğunu söyledi.

2013 yılı sonuna kadar AR-GE'nin, GSYH oranını yüzde 2'ye çıkaracaklarını belirten Erdoğan, yaptıkları yasal düzenlemelerden sonra özel sektörün de AR-GE çalışmalarına hız verdiğini kaydetti. Bu konuyla ilgili olarak 2008 yılında fikri ve sınai mülkiyet hakları alanında stratejiler belirlemek için bir koordinasyon kurulduğunu anımsatan Erdoğan, eylem planlarında yer alan Türk Tasarım Danışma Konseyi'ni de geçen Eylül ayında kurduklarını söyledi. Özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getiren bu konseyin, Türk tasarımlarının dünya pazarında tercih edilir konuma getirilmesini ve dünyada Türk tasarımı imajının oluşmasını ve gelişmesini sağlayacağını anlatan Başbakan Erdoğan, sınai mülkiyet mevzuatının kapsamı vizyonu çerçevesinde, marka, tasarım ve coğrafi işaret kanun tasarılarını da Meclis'e sevk ettiklerini hatırlattı.
 

Buluş ve icatlar

Bütün bu çalışmaların ve gayretlerin neticesinde, Türkiye'nin, sınai mülkiyet başvurularında dikkat çekici artışlar kaydettiğini anlatan Erdoğan, tüm dünyayı etkileyen küresel krize rağmen, Türkiye'deki marka başvuru sayısının geçen yıl, 70 binin üzerinde gerçekleştiğini kaydetti. Avrupa'da tasarım başvurularında da ilk üçte yer alan Türkiye'de, kendilerinden önceki yedi yılda 85 bin tasarı için başvuru yapılırken, son yedi yılda bu sayının 191 bine çıktığını dile getirdi. 2002 yılında sadece 414 olan yerli patent başvuru sayısının ise 2009'da 2002'ye göre, yüzde 525 artarak 2 bin 600'e ulaştığını anlatan Erdoğan, 2008 yılında 10 binin üzerinde ''buluş'' için başvuru yapıldığı bilgisi verdi.

Erdoğan, şöyle devam etti: ''Özgüven son derece önemli. Bu ülkenin her bir ferdi tam bir öz güven içinde , kendine güvenerek geleceğe yönelmeli, bugüne de, geleceğe de öz güvenle bakmalı. Şunu görmek durumundayız; bizler, tarih boyunca bilime, sanata çok değerli katkılar sunmuş bir medeniyetin mensuplarıyız. Astronomiden matematiğe, kimyadan tıbba, felsefeden psikolojiye kadar bir çok bilim dalında temeller bu topraklar üzerinde atıldı. Bugün batı ile özdeşleşmiş bir çok bilimsel gelişmenin kökeninde, bu coğrafyanın izlerini, hatta kilit önemdeki katkılarını göreceksiniz. O gün nasıl yaptıysak, inanın bugün de yaparız; bu, önce inanmakla, yapacağına, yapabileceğine inanmakla, bu öz güvene sahip olmakla başlıyor.''

Türkiye içinde ya da yurt dışında bir çok Türk akademisyen ve araştırmacının önemli araştırmalara imza attığını anlatan Erdoğan, Türklerin buluş ve icatlarına, trafik lambalarında kullanılan sayaç, Türk kahvesi pişirme cihazı, eğim ölçer, prizmatik dikey merdiven, biyolojik mayın tespit cihazını örnek verdi. Türkiye'nin sadece ekonomisiyle, dış politikasıyla değil, bilime verdiği önem ve katkılarla da büyüdüğünü söyleyen Erdoğan, sporda, sanatta ve edebiyatta da Türkiye'nin artık uluslararası boyutta kendisinden söz ettirdiğini bildirdi.

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bakın burada kendisiyle gurur duyduğumuz üç arkadaşımıza ödül sunuyoruz; Sayın Ertuğrul Sağlam, Sayın Yılmaz Erdoğan ve Sayın İskender Pala. Onlar ülke içinde değil, küresel ölçekte başarılar elde ettiler ve bu ülkenin gururu oldular. Onlar azimle, kararlılıkla, cesaretle çalıştılar, çabaladılar ve sınırları aşarak daha geniş kitlelere ulaşma başarısını gösterdiler. Şu anda bir çok Ortadoğu ülkesinde dizilerimiz çok büyük bir beğeniyle izleniyor. Bu diziler sadece eğlence sektörüne değil, dış ticarete tanıtıma, turizme de doğrudan katkı sağlıyorlar. Çok daha fazlasını yapabiliriz. Yeter ki kendimize güvenelim, yeter ki öz güvenimiz itam olsun. Bugün Türkiye'nin her alanda elde ettiği başarılar da gösteriyor ki artık Türkiye kabına sığmıyor, kabını da, kabuğunu da zorluyor. Bu gidişin önünü olabildiğince açmak zorundayız.''

Bu değişimin, dönüşümün önünün olabildiğince açılması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ''Derenin yatağında rahatça akabilmesini sağlayacak reformları artık daha fazla gecikmeden yapmak zorundayız. Modası çoktan geçmiş tartışmalarla, artık tedavülden kalkması gereken sorunlarla biz dünya ile rekabet edebilecek bir güce asla ulaşamayız'' dedi.
 

'Büyük umutlar taşıyorum'

Başbakan Erdoğan, ülkenin her alanda eş zamanlı ilerlemesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi: ''Demokratik reformları erteleyelim, ekonomiye yoğunlaşalım diyemeyiz. Şimdi dış politika zamanı ekonomi geride dursun diyemeyiz. İçerde meseleler var, dışarıyı ihmal edelim diyemeyiz. Ekonomide, hukukta, demokraside, sosyal meselelerde aynı anda ele alınmak, aynı anda gelişmek durumunda. Birini ihmal ettiğimiz zaman diğerlerinde gelişme sağlamamız mümkün değil. Nitekim yakın geçmişimiz bunun acı tecrübeleriyle dolu. Her alanda birbirinden güçlü atılım iradesini ortaya koymalıyız. Bunun arkasında da cesaretle durmalıyız.''

Türkiye adına, gelecek adına büyük umutlar taşıdığını belirterek, toplumun bunun için gerekli vizyona sahip olduğunu gördüğünü söyledi. Ülkenin insanını neleri başarabileceğini her türlü imkansızlığa ve zorluğa rağmen ne tür başarılar elde ettiğini gördüğünü anlatan Erdoğan, imkanlar arttığında, engeller ortadan kalktığında ülkenin başarılarının da katlanarak artacağını söyledi. Ödül alan kişi ve kurumların yüzlerce, binlerce aday arasından geldiklerini görmekten de ayrıca memnuniyet duyduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, tüm ödül alanları tebrik etti.