"Kavga Başbakan'ın başarısıdır"

DSP Genel Başkanı Masum Türker, TBMM Genel Kurulu'nda yaşanan kavgayla ilgili olarak, ''Bu, AKP'nin, Başbakan'ın siyasi başarısıdır'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet ve Liderlik Okulu tarafından düzenlenen Siyaset Okulu programında ''Siyasetin Gündemi ve Erken Seçim'' konulu bir konuşma yapan Masum Türker, ülke gündemindeki konulara değindi.

Türker, geçtiğimiz günlerde TBMM Genel Kurulu'nda yaşanan kavgayla ilgili görüşlerini dile getirerek, şunları söyledi:

''Hepimiz kavgaya bakıyoruz, ayrıntıya değil. Bu, AKP'nin, Başbakan'ın siyasi başarısıdır. Başbakan'ın gözüyle anlatacağım olayı. Başbakan, 'Nejat Uygur'u ziyaret etmek için eşim GATA'ya alınmadı' dedi. 'Lütfen gelmeyin' diyen bir subay mı var? Hayır. Bunu Nejat Uygur'un eşi dedi. Ama hiçbir haberde unsur değil. Sonradan, Nejat Uygur'un 2005'te değil, 2007'de hastanede yattığı ortaya çıktı. Sayın Durmuş, Başbakan'ın partisi tarafından peygamber olarak nitelendirilmesini örnek verip 'Ayıp etmişler' dedi. Bunun üzerine Başbakan'ın söz alması kavgayı tetikledi. Peygambere hiç dokunmadı, bundan hoşnuttu. 'Eşime laf söyleyemezsiniz' diye kadınlara yönelik çok başarılı bir politika yaptı. Bunun planlı olduğunu dün yapılan kadın kolları kongresinden anlıyoruz. Bunlar siyasette stratejidir.''
 

TEKEL işçilerinin eylemi

Masum Türker, Tekel işçilerinin eylemlerinde haklı olduklarını belirterek, ''Tekel işçileri, örgütlenmeye karşı olan baskının yıkılabilmesi için gelmiş son şanstır. Eğer işçiler haklı oldukları bu yolda haklarını alabilirlerse, toplum bu baskıya isyan edecek, örgütlenmekten korkmayacaktır. Örgütlenmenin şimdiki siyasal sistem için ne kadar önemli olduğunu iktidar da anlayacaktır'' dedi.

DSP Genel Başkanı Türker, Türkiye'nin diğer önemli bir gündem maddesini oluşturduğunu söylediği anayasa değişikliği ile ilgili de şu görüşleri dile getirdi:
''Parti olarak, Türkiye'nin ciddi bir anayasa değişikliğine ihtiyacı olduğunu ve bunun yapılması gerektiğini söylüyoruz. Türkiye'de anayasa değişikliği hep askeri darbelerden sonra mı yapılmalı? Bu yanlış. Peki sivil ortamda halk anayasasını nasıl hazırlayabiliriz? Biz bunu 2001'de hazırladık, en kapsamlı ve en ciddi anayasa değişikliği yapıldı. Bu AB'ye uyum anayasasıydı. Anayasa değişikliğinin, sivil, yani siyasi partiler tarafından uzlaşarak hazırlanması gerekir. Ancak anayasa değişikliği dendiği zaman uzlaşmayan taraf AKP.''
Parti olarak demokratik açılımdan yana olduklarını da ifade eden Türker, sorunun tek başına ''Kürt meselesi'' olmadığını, çözümün bütün toplumu kapsayacak hale getirilmesi gerektiğini belirtti. Türker, ''Üç temel önerimiz var. Bir ekonomik özgürlük, iki siyaset, örgütlenme ve ifade özgürlüğü ile seçim barajının kaldırılması. Baraj kalkarsa, oradaki siyasete PKK katılamaz. Milletvekilini onun tabanında oy almaya mecbur ediliyor. Baraj kalkarsa, çok daha fazla aday olur ve bağımsız adaylığa yönelinmez''
şeklinde konuştu.
 

EMASYA Protokolü

Masum Türker, Seçim Kanunu'nda yapılan değişikliğin yürürlüğü giriş süresinin 7 Kasımda dolacağına işaret ederek, ''Olağanüstü bir hal olmazsa 7 Kasımdan sonra erken seçim olur. Erken seçim Nisana kadar muhakkak olur'' dedi.

Bir katılımcının Emasya protokolünün kaldırılmasıyla ilgili değerlendirmesini sorması üzerine Türker, ''Emasya protokolünün kaldırılması hiç bir şeyi değiştirmedi. Protokol ister kalksın ister kalkmasın Hükümeti yöneten aynı baş. Genelkurmay da İçişleri Bakanlığı da ona bağlı'' diye konuştu.

DSP Genel Başkanı Türker, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit'in yeni parti kurmasını nasıl değerlendirdiğini soran bir katılımcıya, ''Rahşan Hanım'ın parti kurmasından çok memnunum, kendisini destekliyorum. Umarım Rahşan Hanım daha nice çalışmalar yapar. Demokratik sol düşünceye birini daha katması beni memnun eder'' yanıtını verdi.

 

 

"Balyozu kaldırdılar bize vurdular..."

Türker, partisinin düzenlediği dayanışma yemeğine katılmak üzere geldiği Çanakkale'de, DSP İl Başkanlığı'nda basın toplantısı düzenledi. Ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Türker, Türkiye'nin, küresel ekonomik krizin geride kaldığı ve krizden çıkış için arayış içinde olduğu bir süreçte Avrupa'daki yeni bir krizle karşı karşıya bulunduğunu ifade etti. Türker, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Önce Yunanistan'da ortaya çıkan bu kriz, borç ödeme yetersizliğiyle hissedildi. Şimdi de Portekiz ve İspanya'da ortaya çıktı. Avrupa, bu krizle birlikte eksi büyüme sürecine girdi. Bu süreç dolayısıyla özellikle Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında avro değer kaybetmeye başladı, dolar değer kazanmaya başladı. Bu duruş, Türkiye için bir taraftan iyi, diğer bir taraftan kötü bir gelişme. İyi olan tarafı, avrodaki değer düşüşü, bizim Türk Liramıza yansırsa ihracatımızın biraz daha artmasını sağlar. Kötü olan tarafı ise, avronun değeri düştüğü için ithalatımız yine eskisi gibi artmaya başlar ve cari açığın büyümesi ihtimali ortaya çıkar. Kriz eğer kontrol altına alınamazsa, Türkiye'yi de içine aldığında, özellikle Avrupa'nın Akdeniz ülkeleri bağlamında Türkiye'nin de içinde olduğu bu süreçte bizi biraz daha işsizlik, biraz daha istihdam yaratma sıkıntısı karşılayacaktır.''

Konuşmasında, darbe söylentilerine inanmadıklarını dile getiren Türker, iktidar partisinin gerginlik politikası yürüterek, bu şekilde başarısızlığını ve neden olduğu ayıplarını örtmeye çalıştığını savundu.
''Mesela son çıkarılan balyoz darbesi, DSP'ye karşı 2002 yılında yapılmış bir darbedir. Bu balyoz darbesinde tabii evdeki hesap çarşıya uymadı. Balyozu kaldırdılar, bize vurdular. Biz düşerken AKP çıktı'' diyen Türker, şunları kaydetti:
''Şimdiki mevcut iktidar zaten bir sivil darbenin ürünüdür. Bir sivil darbe gerçekleşmeseydi, AKP diye bir parti iktidara gelmezdi. Ama maalesef onlar hep mazlum rolünü üstlenerek gerilim yarattıkları için, Türkiye'de kendilerine bir darbe girişimi gibi gösteriyorlar. Biz Türkiye'de artık herhangi bir darbe olacağını düşünemiyoruz. İster askeri, ister sivil darbe olsun, bu darbelerin karşısında biz demokratik solcular ve başta ben olmak üzere, tanksa takın önünde duracağız, hile yaparlarsa hile yapanların foyasını meydana çıkaracağız. Sivil darbe yapmak için şu anda hazır zeminin mevcut olduğunu biliyoruz. Onun için burada özellikle sandıkta darbe olmaması için seçimlerde şeffaf, yani içi gözüken sandık kullanılmasını öneriyoruz.''

Türkiye'nin diğer bir sorununun demokratikleşme olduğunu kaydeden Türker, buradaki temel sorunun Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası'nda olduğunu, 12 Eylül'ün getirdiği yapının değiştirilmesi gerektiğini kaydetti.