Karmakarışık bir seçim sistemi

O kadar ilgilendiğimiz, yaşamımızı etkileyen ABD seçimlerinin tuhaflığı konusu bilinmedik değil. Kafa karıştırıcı, belirsiz, karmakarışık, çok aşamalı bir süreçtir bu.

cumhuriyet.com.tr

Bir kere adaylar, adaylıklarını seçimden iki yıl önce açıklar. Ardından ekip oluşturmaya, kampanya için personel toplamaya başlarlar. Ulusal çapta bir kampanyadır ilk hedef, ardından bağış toplama kampanyaları gelir. Adaylar, parti içinde yapılacak bir önseçimle kesin aday olurlar. Bu süreç bile başkanlık seçimleri kadar önemlidir. Her bir parti için her eyalete, büyük ölçüde nüfusun büyüklüğüne göre belirli sayıda delege verilir. Bu delegeler, her bir adayın her eyaletin ön seçimlerinde ne kadar iyi performans gösterdiğine bakarak yaparlar “aday adayı” seçimini. 

Tüm eyaletlerin delege oyları, her bir partinin adayının kim olacağını belirlemek için toplanır. Sonrasında Demokratik ve Cumhuriyetçi partilerin ulusal kongrelerinde adaylar resmi olarak ilan edilir. Yarışlar şubat başından haziran ortasına kadar sürer, parti toplantıları da temmuz ayı sonlarında başlar. 

Başkanlık sisteminin olduğu ülkelerin aksine ABD Başkanı, seçici kurul olarak bilinen bir kurum tarafından gizli bir sürece göre belirleniyor aslen. Yani bu kurulda, her eyalete, nüfuslarına göre paylaştırılan bir dizi “seçmen” verilir. (Resmi olarak bu bölüştürme, her eyaletin ABD Kongresi’nin üst ve alt meclislerinde bulunan temsilcilerinin toplamına dayanmaktadır.) Nüfusu az eyaletlerde en az 3 seçmen bulunurken örneğin Kaliforniya 55 seçmen/delege ile en fazlasına sahiptir. Amerikan eyaletlerine dağılmış 538 seçmen var. Kazanan aday, en az 270 oyu alan adaydır. Bu kişi başkanlık seçiminin galibi olur. 

AL GORE OLAYI

Bu karmaşık seçim sistemi bazen olmadık sonuçlara yol açıyor. 2016’da oyların çoğunu alan Hilery Clinton’ın kaybetmesinin nedenlerinden biri budur. Bu ayrıca yazılmayı hak eden bir seçim ama en çarpıcısı 2000 seçimlerinde, Demokrat Parti başkan adayı Al Gore’un başına gelendir. Cumhuriyetçi aday George W. Bush’u yenmişti aslında Gore ancak New Mexico, Oregon ve Florida’dan gelen oyların sistem gereği tamamının Bush’a kaydedilmesi sonucu seçimi kaybetti. Gore’un yeniden sayım itirazı ABD Yüksek Mahkemesi’nce reddedildi. 

EN RAHAT SEÇİM

Ülke tarihinin en rahat Başkanlık seçimi 1788 seçimleridir. Siyasi partiler yoktu henüz, kimse aday olan George Washington karşısına çıkmamıştı. Yukarıda sözünü ettiğim seçim kurulunun yüzde yüz oyunu almıştı Washington.

1800’de biraz daha ciddiyet kazandı seçimler. Adaylar çoğalmıştı. Thomas Jefferson ile John Adams da vardı adaylar içinde. O sıralarda eyaletler kendi seçim günlerini seçiyorlardı, bu yüzden tüm ülkede oylama nisandan Ekim’e kadar sürdü. Seçimi Jefferson kazandı. 1828’de işler kötüleşti. Rezalet diz boyu idi. Adaylardan biri Andrew Jackson, diğeri John Quincy Adams’dı. Adams, Amerikalı bir kızı Rus Çarı’na satmakla suçlandı. Yani o zaman da Rusya seçimlerin malzemesiydi demek. Adams taraftarları da Jackson’un eşini zina yapmakla suçlamıştı. Çünkü iddiaya göre ilk eşinden boşanmadan Jackson’la evlenmişti. 

GRANT’A SEÇİM KAZANDIRAN ÖLÜM

1872’de, görevdeki Ulysses S. Grant, ikinci bir dönem için aday olduğunda işinin bu kadar kolay olacağını düşünmemişti hiç. Rakibi Horace Greeley seçici kurul oyları başlamadan önce öldü, aldığı oy diğer adaylar arasında paylaşıldı. Greeley, ülke tarihinin seçim kesinleşmeden ölen tek başkan adayı olmaya devam ediyor hâlâ.

Bakalım karışık seçim sistemi, 2016’nın “en kazanamaz aday” denilen Trump’ı başkan yaptığı gibi, bu kez de sürprizlerle mi geçecek? Uzaktan oy, postayla oy, elektronik oy gibi seçenekler yüzünden seçim sonuçları, eğer Trump kaybederse hayli tartışmalı olacak. Yarın anlarız durumu...

BİTTİ