Karayılan sinyal mi vermişti?

Murat Karayılan'ın İran tarafından yakalandığı ve ardından gelen pazarlıklardan sonra serbest bırakıldığına ilişkin iddialar, Karayılan'ın 12-13 Eylül tarihlerinde ANF'de yer alan İran ile yapılan görüşmelere ilişkin açıklamalarını anımsattı.

cumhuriyet.com.tr

Murat Karayılan'ın İran tarafından yakalandığına ve ardından gelen pazarlıklardan sonra serbest bırakıldığına ilişkin iddialar bir tartışmayı yeniden başlatırken "KCK Yürütme Konseyi Başkanı"nın 12-13 Eylül tarihlerinde ANF'de yer alan açıklamaları da yeniden hatırlandı.

Murat Karayılan 12 Eylül'de yaptığı açıklamada Temmuz ayında gerçekleşen Kandil bombardımanları sonrası İran'la ilişkilere değinmiş ve Türkiye'nin İran ile yaptığı görüşmelerin, ortak harekat planının şimdi biraz tehlikeye girmiş bulunduğunu, oysa bunların kış aylarında planlandığını anlatmıştı.

Karayılan, "İran Kandil'e dönük operasyon başlattı. Aslında İran devleti de bize tek amacın biz olmadığını söyledi. Amaç, biraz da Kürdistan bölge hükümetine mesaj vermek ve onu etkilemekti. Hatta onun için Kandil'i vurmadan önce Haci Ümran ve Çoman'ı vurdular. Sonra da Kandil'e yöneldiler, Kandil'de de bir sınır sorunu ortaya çıktı. Öyle ki yeni dedikleri sınır Kandil'in önemli bazı yerlerini içine alıyor. Burada biz İran ile karşı karşıya geldik" demişti. Karayılan bu açıklamasında sık sık bir "sınır sorunu" olduğunu iddia etti.
 

"12-13 gün çatışmadan sonra bazı dostlar farklı kesimler araya girdi"

Karayılan ertesi gün yine uzun bir açıklama yaptı, ancak İran'la ilişkiler bu kez açıklamanın tamamını oluşturdu. Karayılan'ın ikinci açıklamasında dikkati çeken pasajlar şöyleydi:

"-Daha önceden planlanan bir konsept temelinde İran Devleti'nin 16 Temmuz'da Kandil'e dönük başlayan harekatını çeşitli açılardan değerlendirmek mümkündür. Biz bunu daha önce de anlattık. O zaman 12-13 gün süren bir çatışma yaşandı. Daha sonra bazı dostlar araya girdi, birtakım görüşmeler yapıldı. O görüşmeler belli bir sonuca ulaşmadı. Bu sefer daha farklı kesimler aracı olmak üzere araya girdiler. Onların da sürdürdüğü görüşmeler nihayetinde belli bazı yerlerde tıkandı.

-Esasen sorun, İran-Irak sınırı arasında tartışmalı olan bazı stratejik tepelerdir. Orada da tekrar tıkanma olunca İran yeniden 2 Eylül'de Kotaman ve Casusan alanlarına dönük yüksek tekniğe dayalı silahlarla saldırılar başlattı. Bir kez daha üç gün boyunca çok yoğun bir çatışma yaşandı.

-Böyle önemli tarihsel bir direnişin ardından PJAK'ın, dostların ve aracıların araya girmesiyle ateşkes ilan etmesi çok önemlidir. Çünkü sorunlar şiddetle değil, diyalogla, barışçıl yöntemlerle çözülebilecek sorunlardır. Sorunları barışçıl yöntemlerle çözmek gerekiyor. Onun için biz de KCK olarak bu ateşkesi hem destekliyoruz hem de bizzat geliştirilmesinde rol almış bulunuyoruz. Çünkü bizim de orada güçlerimiz var. Dolayısıyla biz bu ateşkesin başarılı olmasını diliyoruz. Özellikle biz hareket olarak İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı çatışmalı vaziyette olmak istemiyoruz.

-Bu açıdan biz bundan sonra PJAK'ın aslında silahlı mücadeleden ziyade siyasal örgütsel faaliyetlere ağırlık verilmesi, kendi toplumuna dönük yürüteceği çalışmaları siyasal örgütsel çalışmalar biçiminde yürütülmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz.

-Bize göre İran İslam Cumhuriyeti bu soruna stratejik değil, taktik yaklaşmaktadır. Hatta taktik de diyemeyeceğimiz çok dar bir yaklaşıma sahiptir. Stratejik bakış açısını biz fazla göremedik. Sorunu tepelere kilitlemiştir; 'Şu tepeyi bırakırsan saldırmam, şunu bırakmazsan, saldırırım' noktasına getirmiştir. Bu da bazı karşılıklı tepkileri ortaya çıkarmaktadır. Biz hareket olarak sınırları pek önemsemiyoruz. PJAK ya da PKK kalkıp da İran-Irak sınırını mı düzeltecek?"