Karar cuma günü çıkabilir
Futboldaki şike davasında aralarında Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın da bulunduğu 4'ü tutuklu 93 sanık hakkında açılan davanın 21. duruşması Çağlayan Adliyesi'nde görüldü. Mahkeme Başkanı yaptığı açıklamada, nihai kararın cuma günü verilebileceğini söyledi.
cumhuriyet.com.trFenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 4'ü tutuklu 93 sanığın yargılandığı davanın 21'inci duruşması bugün görülüyor.
Özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar Aziz Yıldırım, Olgun Peker, İlhan Ekşioğlu ve Yusuf Turanlı ile tutuksuz sanıklardan 12'si katıldı.
Emre, Yıldırım'ı ziyaret etti
Duruşmanın öğleden önceki bölümüne, sanık avukatlarının esas hakkındaki savunmalarını yapmalarıyla devam edildi.
Duruşmaya verilen kısa arada, Aziz Yıldırım'ın kardeşi Alaeddin Yıldırım adliye yemekhanesinde görevli bir garsonla duruşma salonuna yeşil elma getirdi. Elmaları alan Yıldırım, bir tanesini sanık avukatlarından Ali Rıza Dizdar'a verdi.
Aynı arada, Fenerbahçe'den Atletico Madrid takımına transfer olan milli futbolcu Emre Belözoğlu da Aziz Yıldırım ile duruşma salonunda görüştü. Aziz Yıldırım'a sarılan ve bir süre sohbet eden Belözoğlu, aranın sona ermesinin ardından salondan ayrıldı.
Avukat Bayraktar söz aldı
Özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümüne avukatların savunmalarıyla devam edildi.
Esas hakkındaki savunmasını yapan Aziz Yıldırım'ın avukatlarından Bayraktar, 3 Temmuz'da gözaltına alınan müvekkilinin, şeker hastalığı nedeniyle hastaneye sevk edildiğini, hastanede anjiyo yapıldığını, 10 Temmuz'da sevk edildiği nöbetçi ağır ceza mahkemesinde de kolunda serumla, dinleyiciler için ayrılmış bankın üzerinde yatarak ifade verebildiğini kaydederek, bu dönemde alınan ifadelerin hukuka aykırı delil niteliğinde olduğunu iddia etti.
Savcı Berk'in Fenerbahçe Kulübü Kongre Üyesi olması
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Berk'in Fenerbahçe Kulübü Kongre Üyesi olduğunu hatırlatan Bayraktar, ''Hep etikten bahsediyoruz. Bir spor kulübüne üye olan savcı, aynı kulüple ilgili soruşturmayı yürütmek zorunda mıdır? Çekilme hakkı yok mudur? Görevini acaba tam bir tarafsızlıkla yapmış mıdır? Tarafsız görünebilmek için, içinde taşıdığı taraflılık olgusunu da ortaya koymuş mudur? Bunlar şüphelerimizdir'' ifadelerini kullandı.
Bayraktar, Aziz Yıldırım'a yönelik telefon dinleme kararlarının, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe girmeden alındığını ve bunun hukuka aykırı olduğunu ileri sürdü.
Hakimlere, ''İleride siz de avukat olacaksınız'' diyen Bayraktar, mahkemenin sanıklara, ''Şu tarihte kiminle ne görüştün?'', ''Bu konuşmanla neyi kast ettin?'' şeklinde sormasını yadırgadığını söyledi.
Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünün iddianamenin bir özeti olduğunu kaydeden Bayraktar, ''20 duruşma yaptık. Demek ki bir arpa boyu bile yol gidilememiş'' dedi.
''Yargılama asliye ya da sulh ceza mahkemesinde yapılmalı''
''Ne çıkar amaçlı ne de başka bir şekilde örgüt vardır'' diyen Bayraktar, müvekkillerinin asliye ya da sulh ceza mahkemesinde yargılanmaları gerekirken özel yetkili mahkemenin karşısına getirildiğini savundu.
Müvekkilinin ''dolandırıcılık'', ''şike'' ve ''teşvik primi vermek'' suçlarını işlemediğini söyleyen Bayraktar, Aziz Yıldırım'la ilgili oldukları öne sürülen 20 sanığın hiçbirinin ifadelerinde Yıldırım aleyhinde beyanda bulunmadığını kaydetti.
Duruşmalarda, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı, TFF Başdanışmanı, futbol kulüplerinin başkanlarının da aralarında bulunduğu 12 tanığın dinlendiğini aktaran Bayraktar, bunların hiçbirinin de Aziz Yıldırım aleyhinde beyanları olmadığını ifade etti.
Şike ve teşvik primi verildiği iddia edilen maçlara ilişkin hazırlanan çeşitli raporların mahkemeye geldiğini belirten Bayraktar, ''Bugün bir Türk hakemi gidiyor yarı finali yönetiyor. Hakem raporuna karşı 'Hayır efendim ben telefon görüşmesine itibar ederim' demeyin lütfen. Siz söylediniz tapeler resmi varakadır diye, hakem raporları da resmi varakadır'' dedi.
TFF Etik Kurul raporu ile Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu raporunda, Aziz Yıldırım'ın hakkındaki suçlamayla ilgisi olmadığının ortaya çıktığını anlatan Bayraktar, davanın açılmasından sonra Maliye Bakanlığı Vergi Denetleme Kurulu'nun da bir inceleme başlattığını kaydetti.
''Yıldırım, Vergi Denetleme Kurulu tarafından aklanmıştır''
Kurulun, Aziz Yıldırım ve İlhan Ekşioğlu'nun cari hesapları ile kulübün hesaplarını incelediğini belirten Bayraktar, ''Kurul kanuna aykırı bir yön bulamamıştır. Böylece Aziz Yıldırım, Vergi Denetleme Kurulu tarafından tamamen aklanmıştır'' dedi.
Spor Toto Teşkilatı'nın da dava konusu maçlara ilişkin bir anormallik tespit etmediğini kaydeden Bayraktar, ''Bu olayın başında Fenerbahçe Kulübü'ne yapmadığı kötülük kalmayan, kulübü saf dışı bırakmaya çalışan UEFA, daha geçen hafta verdiği bir kararla, UEFA organizasyonlarına katılmasına engel teşkil eden hukuki bir durum olmadığını bildirdi'' diye konuştu.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2 ayrı kararında yalnızca telefon dinleme çözümlerine dayanılarak karar verilemeyeceğine hükmedildiğini vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi:
''Bu olay neden ve niçin huzurunuza geldi hala bilmiyoruz ama herhalde tarih yazacak. Bu, basit bir Aziz Yıldırım'ı, İlhan Ekşioğlu'nu ve Şekip Mosturoğlu'nu itibarsızlaştırma olayı değil herhalde. Bu olay neden ve nasıl planlandı hala bilmiyoruz. Fenerbahçe bu olayda çok yara aldı, bu yargılamayla da çok yara aldı.''
''Fenerbahçe Cumhuriyeti''
Fenerbahçe Kulübü'ne boş yere ''Fenerbahçe Cumhuriyeti'' denilmediğini söyleyen Bayraktar, kulübün İstanbul'un İngilizlerin işgali altında bulunduğu bir dönemde, İngiliz takımını yenerek, ''Yaşasın Türk Milleti'' denilebilmesini sağladığını kaydetti.
Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'ya gidenlerin sayısının çoğalmasında ve bu harekete desteğin artmasında o dönemki Fenerbahçe Kulübü yöneticilerinin etkisi olduğunu belirten Bayraktar, ''Bu cumhuriyeti kolayca yıkacak kararlara gitmeyin'' dedi.
Bayraktar, çocukluğunda Kadıköy'de bir Fenerbahçe stadyumu olduğunu, buna şimdiki halini Aziz Yıldırım'ın verdiğini ve adını ''Şükrü Saracoğlu'' koyduğunu anlattı.
Kulübün 15 yıl başkanlığı yapan Şükrü Saracoğlu'nu anlatan bir kitap yayınlandığını belirten Bayraktar, bu kitaptan bir alıntı yaptı.
Köksal Bayraktar, ''Aziz Yıldırım da ileride Şükrü Saracoğlu gibi olacaktır. Bırakın şerefle, şanla adını sürdürsün'' dedi.
Bugün Türkiye'deki sporda yaşanan birçok başarının temelinde Aziz Yıldırım'ın bulunduğunu savunan Bayraktar, beraat yönünde karar verilmesini istedi.
Bayraktar, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını içeren CMK'nın 231. maddesinin uygulanmasına muvafakat (uygun görme, kabul etme) etmediklerini belirtti.
Tutuklamanın bir tedbir olduğunu, karardan sonra gereklilik niteliğini kaybedeceğini anlatan Bayraktar, Yıldırım'ın tahliyesine karar verilmesini istedi.
Bayraktar'ın savunmasını alkışlayan bazı izleyiciler, Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci tarafından uyarıldı.
Bu sırada sanık avukatlarından Ali Rıza Dizdar da izleyicilere ''Beni niye alkışlamadınız?'' diyerek espri yaptı.
Aziz Yıldırım'ın savunması
Özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada sanık avukatlarının mütalaaya karşı söyleyeceklerini tamamlamasının ardından, söz, esas hakkındaki savunmasını yapması için tutuklu sanık Aziz Yıldırım'a verildi.
Sözlerine başlamadan önce, ''Olgun bey, silahlı örgüt başkanlığından istifa ediyor, hepsini bana veriyor'' diye espri yapan Yıldırım'a, Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci, ''Örgüte üye olmak için örgüt liderinin izni gerekmez'' yanıtını verdi.
''Telefonlar bana ait değil''
Savunmasına başlayan Yıldırım, polis fezlekesinde 1080 telefon tapesi olduğunu, iddianamede ise 130'una yer verildiğini belirterek, bunların içinde çok zaman önce kullandığı ev telefonunun da dinlenilmiş olduğunu ve iddia edildiği gibi kendisine ait 40 telefon bulunmadığını savundu.
''Ben bunu dava dosyasından çıkardım. Söyleyeyim size'' diyen Ekinci, söz konusu telefon numaralarını saydıktan sonra, ''Biz, farklı telefonlarla konuştunuz mu, konuşmadınız mı, bunu sorduk'' dedi.
Yıldırım da Fenerbahçe Spor Kulübü'nde 30, şirkette ise 50 telefon hattı bulunduğunu kaydederek, kulüp ve şirketteki telefonların kendi üzerine kayıtlı olmadığını, kendi telefonlarına ulaşılamadığı durumlarda bu telefonların arandığını, oradaki telefonlarla herkesin konuşma yaptığını ve kendi üzerine kayıtlı sadece 2 telefon bulunduğunu söyledi.
''Bizi dinleyen esasında derin devlet''
Daha önce, telefon konuşmalarının dinlenildiğine dair Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe sunarak şikayetçi olduğunu söyleyen Yıldırım, bu şikayet dilekçesini okuyarak mahkeme heyetine sundu.
Yıldırım, ''Savcılık bana, 'dinleme yok' diye cevap verdi. Ben dinleme derken, devletin dinlemesinden bahsetmiyorum. Derin devletten bahsediyorum. Devlet dinlesin sorun yok, ama bizi dinleyen esasında derin devlet. Çünkü konuştuğumuz şey, hangisi olduğu bilinir, o gazetelerde ertesi gün manşet oluyordu'' diye konuştu.
Soruşturma sonucunda tutuklandıktan sonra avukatlarının kendisini Metris Cezaevi'nde ziyaret ettiklerini ve ''dava konusu tapelerin suç unsuru olarak kullanılamayacağını'' söylediklerini anlatan Yıldırım, ''Ben şunu düşündüm. Biz Fenerbahçe Spor Kulübü'nü temsil ediyoruz. Fenerbahçe'ye gönülden bağlı çok sayıda taraftar var. Tapelerin suçlanmamıza konu olmayacağını bildiğimiz halde, suçsuz olduğumuzu anlatmak için açıklamalar yaptık'' ifadesini kullandı.
''Spordan anlamayan kişiler bu kanunu çıkardı''
6222 sayılı Sporda Şiddetin ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'la ilgili de konuşan Yıldırım, ''İlk olarak, bizim hazırladığımız kanunda şike ve teşvik yoktu. İki toplantıda da söz konusu edilmedi. Maalesef spordan anlamayan kişiler bu kanunu çıkarmışlardır. Bu kanun sayesinde, fikir beyanı suç olarak kabul edilir hale gelmiştir'' dedi.
Kanunun çıkarılması için hukuktan anlamayan kişilerle birçok yetkilinin bir araya geldiğini ve kanunun böylece çıkarıldığını öne süren Yıldırım, ''Bu kanun çıkarılırken, sporun gerçek sahibi olan kişiler, bizler yoktuk. Emniyet ve jandarma çıkarmıştı. Cezaevinde bizzat bana haber yollayıp bu kanunun değişeceğini söylüyorlar. Buradan söylüyorum, bu kanun değişecektir. UEFA'nın son kararıyla birlikte bu kanunun hiçbir özelliği kalmamıştır'' diye konuştu.
Cruyff'un kitabını hediye etti
Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci'ye, Hollandalı eski futbolcu Johan Cruyff'un bir kitabını hediye etmek istediğini söyleyen Yıldırım, Cruyff'un bu kitabında, ''maçtan sonra hakemin odasına giderek bir kol saati hediye ettiğini'' yazdığını ve kitabın, taktik de barındıran güzel bir spor kitabı olduğunu ifade etti.
Yıldırım'ın, ''Cruyff, kitapta hediyenin suç olmadığını söylüyor'' diyerek kitabı sunduğu Ekinci de ''Yazın okurum'' dedi.
''Suçlanmak önemli değil. Doğru suçlanmak önemli. 20 yıldır sporun içindeyiz. Spordan almak için değil, spora vermek için geldik. Spordaki durumumuza göre suçlama yapılmaması lazım'' ifadesini kullanan Yıldırım, polis fezlekesinde, ''Aziz Yıldırım tarafından İlhan Ekşioğlu vasıtasıyla futbolcu İbrahim Akın'a teslim edilmek üzere İbrahim İşcan'a 100 bin dolar verildiği'' iddiasının yer aldığını ve bu iddiaya çok üzüldüğünü anlattı.
''Kul hakkı yiyor, iftira atıyorsunuz''
Hakkında fezlekede yalan yanlış şeyler yazıldığını ve ilgisinin olmadığı suçlamalarla suçlandığını öne süren Yıldırım, şöyle konuştu:
''Suçluysam, suçumu çeker yatarım, problem değil. Önemli bir dava bu. Burada yazılan her şey tarihe yazılacak. İnsanlar, 40 sene sonra okuyacak burada yazılanları. Ama burada kul hakkı yiyorsunuz. Olmayan şeylerden suçluyorsunuz. İftira atıyorsunuz. Burada böyle şey olmaz. 60 yaşından sonra bizde adalete güvenme-güvenmeme meselesi oluşuyor. Ben Türk adaletine güvenmek istiyorum. '1 Mayıs 2011 günü İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile oynanan maçta Aziz Yıldırım'ın İlhan Ekşioğlu aracılığıyla İbrahim İşcan'a talimat verdiği, İşcan'ın Ahmet Çelebi'ye ulaştığı ve Çelebi'nin de İbrahim Akın'a 100 bin avro verdiği anlaşılmıştır..' deniliyor. Bir kere, İbrahim Akın 100 bin avro almadığını söyledi. '50 bin dolar aldım' dedi. Bari bunları doğru yazın. Eğer biz bu suçları işlediysek, zaten telefonlarımız dinleniliyor. Suçlu olanlar bu konuşmaları tekrar yaparlar.''
''Bizi suçlarken ciddi suçlayın''
Mütalaayı yazan savcının vicdanının bunu kabul edip etmediğini soran Yıldırım, ''Bu iddialar doğrulanırsa kendimi Boğaz Köprüsü'nden aşağı atarım dedim. Doğrulanmazsa onlar istifa etsinler'' dedi.
''Bu davanın içinde İlhan Ekşioğlu'nun ne işi var?'' diye soran Yıldırım, söz konusu tarihte Yusuf Turanlı'yı tanımadığını ve iddia edildiği gibi Turanlı ile hiçbir ilgisi olmadığını savundu.
Yıldırım, ''Bizi suçlarken ciddi suçlayın. Karar veriyorsunuz ama hiç ciddiyet yok. Ben mi bunu ispat etmeye mecburum, yoksa mahkeme mi yapmalı? Mahkeme benim lehime niye kullanmıyor? İlla beni mahkum mu edeceksiniz?'' şeklinde konuştu.
Mahkeme Heyeti Başkanı Ekinci de Yıldırım'a kızarak, ''Ne diyorsun Aziz Bey? Böyle savunma olmaz. Düzgün yapacaksın savunmanı. Karar vermeden hakkımızda karar vermişsin. Biz her sanığın ne düşündüğünü düşünürsek karar veremeyiz'' ifadesini kullandı.
"Bu örgütün silahlarını kimse aramadı, sormadı..."
Özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada verilen aranın ardından Aziz Yıldırım savunmasına devam etti.
3 Temmuz sabahı, ''silahlı örgüt kurdukları'' iddiasıyla gözaltına alındıklarını hatırlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Aziz Yıldırım ve arkadaşları, Fenerbahçe'yi şampiyon yapmak için silahlı suç örgütü kurmuştu. Evlerimizi aramadılar, bahçelerimizi de kazmadılar. Bu örgütün silahlarını kimse aramadı, sormadı... Sonradan anladık ki amaç 'bir yerlerden bir örgüt bulmak ve bizleri oraya katmaktı ve öyle de oldu. Tam silahlı suç örgütü suçlamasına alışmıştık ki, sorgular başladı. Gördük ki 6222 sayılı yasa uyarınca 'şike' yapmışız. Herhalde 'şike' yapmak için 'silahlı suç örgütü' kurduk diye düşündük. Tutuklama müzekkerelerinde gördük ki, sadece 'şikeden' tutuklanmışız. Yine anladık ki, hakkımızda hüküm verenler şike suçunun cezasının daha ağır olduğunu anlayınca, sağ olsunlar bizleri silahlı suç örgütünden çıkartıp, şike maddesine sokmuşlar ve tabii ki tutuklandık. Bugün anlamaktayım ki, Aziz Yıldırım'ın aslında en özgür olduğu günlerinin başlangıç tarihiymiş 3 Temmuz.''
''Televizyonlarda kendilerinden menkul adamlar türedi''
Bu süreçte hakkında itibarsızlaştırma ve toplum önünde küçük düşürmeye dönük planların hayata geçirildiğini ileri süren Yıldırım, şöyle konuştu:
''Televizyonlarda, gazetelerde kendinden menkul adamlar türedi. Bizlere her gün küfreden, özel resim ve haberlerimizi yayınlayan, bizleri hedef alan, iki lafı bir araya getiremeyen bu şahısların birçok ortak noktaları vardı. Savcı ve polis onlarındı. Bizlerse karşıt güçler. Hep aynı ağızdan konuşuyorlardı, aynı yere bağlı olduklarını söylüyorlardı. Sözde bu haberciler savcıdan ve polisten, gizlilik kararı olan dosyadan bilgiler alıp basına sızdırma yarışına girmişlerdi. Aslında buna en güzel cevabı Savcı Mehmet Berk vermişti. Medyada ve basında konuşulanların yüzde 90'ının yalan olduğunu açıkça ifade eden savcımız, bu yalanlarla bir yıl boyunca kişiliklerimize tecavüz edilmesine de izin vermiştir. Gerçi aynı Mehmet Berk, 'Sivas maçının sonucu böyle olmasaydı bu davayı açmayacaktım' demek suretiyle davadaki ciddiyetini ve bakış açısını ortaya koymuştu; ancak biz anlamamıştık.''
Yıldırım, Futbolda Şike ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'da yapılan değişikliğin de ''Aziz Yıldırım'' yasası olarak lanse edilmesine karşın bu yasadan tek bir Fenerbahçeli'nin yararlanamadığını ileri sürdü.
''İddialar komikti''
İddianame açıklanınca rahatladıklarını ifade eden Yıldırım, ''Çünkü iddialar yetersizdi. Hukuka açıkça aykırı şekilde toplanan deliller bizleri suçlamaya yetmezdi. İddialar gerekçesizdi, komikti. Tıpkı savcının huzurda verdiği iddianamenin diğer sureti olan mütalaa gibi. Ama iddianamede bir şey değişmiş, değiştirilmişti. Bizler bu sefer de 'haksız ve ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü' olmuştuk. Kısacası silahlı suç örgütünden soruşturulup, şikeden tutuklanıp, haksız ve ekonomik çıkar amaçlı suç örgütünden yargılanacaktık. Bu kadar telaşa, böylesine önemli makamları sırf bizleri buralarda yargılamak için bu durumlara düşürmeye ne gerek vardı. İstenilse bizler burada, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmak için dilekçe dahi verebilirdik. En azından devletin ciddiyetine gölge düşürülmemiş olurdu diye düşündük'' şeklinde konuştu.
Yargılama başlayınca hak ettikleri saygıyı gördüklerini ve bu konuda müteşekkir olduklarını dile getiren Yıldırım, ''Yargılama tarafınızdan hızlı bir şekilde yapılıyordu. Yine tutukluyduk ancak daha da özgürdük. Tam bir şeylerin değişmeye, bazı oyunların bozulmaya başladığını düşünmeye başladık, bu sefer de 'hızlı bir şekilde ceza vermek için yargılama yapıldığı' dedikoduları çıktı karşımıza. Şu anda bu dedikodular ve sizlerle baş başayım'' dedi.
''Örgüt kurmadığımı çok iyi biliyorsunuz''
Hakimlere hitaben, ''Sizler benim örgüt kurmadığımı, bu insanların örgüt üyesi olmadıklarını çok iyi biliyorsunuz'' diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kenan Yaralı'ya şike parası yollamadığımı, İbrahim Akın'a hiçbir Fenerbahçeli yöneticiden para gitmediğini, bu paralar tespit dahi edilmeden suçlandığımızı, kulübüyle sözleşmesi devam eden bir oyuncuya 'transfer şikesi' teklif edilemeyeceğini, Sivas'taki çantanın içinde şike parası değil, biletler olduğunu, Ümit Karan'a, Bülent Uygun'a, Sezer Öztürk'e, Emenike'ye şike veya teşvik teklifinde bulunmadığımızı konuşmalardan açıkça anlıyor, biliyorsunuz. Üç tarlanın şike söylemi olduğuna kendisi bile inanmayan savcı gibi sizler de eminsiniz. Bu tür söylemlerle bizlere ceza verilmemesi gerektiğini... Biz de herkes kadar temiziz derken, diğer takım ve yöneticilerin tapelerini çok iyi biliyorsunuz ve bin 300 tapeden tarafıma ait 103 tapeden bir tanesinin bile bu nitelikte olmadığını biliyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti ve Fenerbahçe'den başka aşkımız ve zayıf noktamız olmadığını, Fenerbahçe'ye ve bizlere yaşatılanları hak etmediğimizi biliyorsunuz. Bu ülkeyi, bu vatanı bölmeye çalışanlara övgü ve ayrımcılık yarışında olanların, konu biz olunca nasıl acımasız olduklarını görüyorsunuz.''
Hakimlerin bildiklerini okumaktan vazgeçmemelerini isteyen Yıldırım, ''Çünkü Aziz Yıldırım'ın bundan önce olduğu gibi bundan sonra da bildiği ve inandığı yolda yürüyeceğini tüm kamuoyuna ilan ederim. Vereceğiniz karar sadece Aziz Yıldırım'ın bağımsızlık kararı olmayacaktır. Bu karar, aynı zamanda Türk yargısının bağımsızlığına dair olacaktır. Bilinmelidir ki, adaletsizliği engelleyecek gücümüzün olmadığı zamanlar olabilir ancak mücadele etmediğimiz hiçbir zaman olmamıştır ve olmayacaktır'' şeklinde konuştu.
UEFA'nın verdiği karar
Aziz Yıldırım, savunmasında, UEFA'nın, Fenerbahçe'nin Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne katılabileceğine dair kararına da yer verdi.
Yargılamanın özel yetkili mahkeme yerine spor mahkemesinde görülmemesine anlam veremediklerini kaydeden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Spor hukukuna ait bir ihtilafın neden spor hukuku düzenlemeleri tahtında çözümlenmediğini defalarca sorduk, söyledik. Bu sırada bunu birileri daha söyledi. UEFA... Evet, Fenerbahçe üzerinden oynanan oyunların bittiği bu günlerde UEFA, ders niteliğinde bir karar verdi bizlere, hepimize. Aslında bu kararda önemli olan kararın kendisi ya da sonuçları değildi. Karar, sadece spor hukuku yargı organlarının yaptığı yargılamayı esas alıyor, özel yetkili organize ve özel yetkili savcılığın hiçbir işlemi ve tasarrufunun adı dahi anılmıyordu kararda. Bizlerin haklıyken peşinen haksızlığı seçeceğimiz yegane durum; Türkiye Cumhuriyeti menfaatleridir. Bu kararınız Fenerbahçe'den öte Türk futbolunun geleceği ile, itibarı ile ilgilidir. UEFA kararı göstermiştir ki, yapmış olduğunuz bu yargılama, spor hukuku hükümleri itibarı ile tanınmamakta; hatta UEFA'da aleyhe durum ve delil olarak dahi değerlendirmeye tabi tutulmamaktadır.
Uluslararası kurum ve kuralların Türk ve dünya futbolu üzerindeki hakimiyeti kamuoyunun malumudur. Bu nedenle sizlerin sırf soruşturmayı yapan polis ve savcıları incitmemek, kamuoyunun bazı kesimlerini tatmin etmek ya da belki de Aziz Yıldırım'ın tasfiyesini sağlamak için sadece vicdanen vereceğiniz karar, inanın Türk futbolunun sonu olacak ve futbolda Türkiye'nin her platformda lekelenmiş, damgalanmış 3. dünya ülkesi muamelesi görmemiz sonucunu doğuracaktır. Unutulmamalı ve şu sıralar sıklıkça hissedilmektedir ki, Türkiye her geçen gün damarlarındaki asil kanın farkına biraz daha varmak zorundadır.''
Aziz Yıldırım, sözlerini, ''Sayın makamınız tahtında tüm Türk yargısına olan inancımı yineler, son sözümüzün 'Bu sevda bitmez' ve 'Her koşulda Fenerbahçe' olduğunu dosta, düşmana ilan ederim. Bununla birlikte mütalaada yer alan itham ve iddiaların asılsızlığı yapılan savunmalarımızla açıkça ortaya konulmuştur. Hiçbir maçta şike ve teşvik yoktur. Şike teşebbüsünde bulunulmamıştır; teşvik primi verilmemiştir. Tüm kamuoyunun malumu olduğu üzere, tüm hesaplarımız resen atanan bilirkişi ve Dernekler Masası tarafından incelenmiş ve hiçbir hukuka aykırı tasarrufa ya da usulsüzlüğe tesadüf edilmemiştir. Bu gerçeğin sayın mahkemece tespit edileceğine dair olan inancım tamdır. İş bu açıklamalar ve tespitler tahtında tahliye ve beraat yönünde karar vermenizi talep ederim'' diyerek tamamladı.
Yıldırım, hakimin sorusu üzerine, ceza verilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünden yararlanmak istemediğini de tekrar etti.
Karar cuma günü
''Futbolda şike'' iddialarına ilişkin yargılamayı yapan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci, ''Bir aksilik olmazsa Cuma günü karar vermeyi planlıyoruz'' dedi.
Özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, 4 tutuklu sanık ile 11 tutuksuz sanığın esas hakkındaki savunmalarının alınmasının ardından Başkan Ekinci, duruşmaya son verdiğini söyledi.
Duruşmayı 29 Haziran Cuma gününe bıraktığını bildiren Ekinci, ''O gün, geriye kalan sanıkların savunmalarını alacağız. Müdahillerin diyeceklerini soracağız. Sonra sanıkların son sözlerini alacağız. Bir aksilik olmazsa Cuma günü karar vermeyi planlıyoruz. O gün biraz uzun sürebilir duruşma. Olmazsa, Pazartesi gününe de duruşma tarihi verebiliriz'' diye konuştu.