"Kanı kanla yıkayamayız"
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, ''Artık milletimiz bu kirli oyunun sona erdirilmesini istemektedir. Kanın kanla yıkanamayacağı gerçeğinden hareketle beyaz bir sayfa açmak her zamankinden önemli hale gelmiştir'' dedi.
cumhuriyet.com.trSaadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, partisince demokratik açılım konusunda hazırlanan ve ''Barış ve Kardeşlik İçin Gönüllü Birliktelik Projesi'' adı verilen raporu, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Salonu'nda düzenlenen basın toplantısında açıkladı.
Genel başkan yardımcıları, eski bakan ve milletvekillerinden oluşan bir grubun bölgede görüşmelerini sürdürdüğünü belirten Kurtulmuş, ''Türkiye'nin 25 yıldır süren ve uluslararası güçler tarafından kullanılan terörün ve terör siyasetinin zorlamasına rağmen milletin basireti sayesinde bir iç savaşa sürüklenmediğini'' söyledi.
Kurtulmuş, başlatılan süreçte barış ve esenliğin teminine ilişkin her adımı, her türlü girişimi ve dile getirilen her olumlu sözü destekleyeceklerini kaydetti.
Kabuller, kamplaşmalar ve zıtlaşmalar yerine bu süreçte herkesin üç anahtar kelimeyi içselleştirmesini gerekli gördüklerini vurgulayan Kurtulmuş, ''Bunlar iyiniyet, feraset ve kararlılık. İyiniyet dağları aşırır insanları düz ovaya indirir, iyi niyet ferasetle sürdürülürse bu halkın lehine ne olur ona karar veririz ve kararlılıkla hareket edersek mutlaka bir çözüm buluruz'' dedi.
Kurtulmuş, ''Türk ve Kürtlerin kan davalı olmadığını ve bütün fitneye rağmen halkın arasına kan davası sokulamadığını'' da ifade ederek, ''Bu süreçte herkesten beklentimiz kimsenin ortamı germemesi, konunun sulandırılmaması ve geleceğimizi ilgilendiren bu konunun bir siyasi risk veya siyasi rant olarak görülmemesidir'' diye konuştu.
Kardeşlik bağının tek başına sorunu çözecek bir özelliğe sahip olmadığını savunan Kurtulmuş, ''Barış ancak kardeşler arasında adaleti tesis edecek bir medeniyet projesiyle mümkündür'' görüşünü aktardı.
''Bölge ülkelerinin sorunu kendi içinde çözemedikleri için bölge dışındaki güçlerden medet umulduğu izleniminin yaratıldığını'' anlatan Numan Kurtulmuş, Irak'taki durumu örnek göstererek, bu tablodan bölge dışındaki güçlerden bölgeye özgürlük ve demokrasi geleceğine inanmanın büyük bir saflık olacağını vurguladı.
Kurtulmuş, ''çözüm için herkesin kendisi olarak kalabileceği bireysel ve kültürel haklarına sahip olacağı şartların oluşturulmasının zorunlu olduğunu ve bunun için bütünlükçü bir yaklaşımla sadece Kürt sorunu değil, din sorunu, mezhep sorunu, vesayet, demokrasi sorunu ve fakirlik adalet sorununun eş zamanlı olarak ele alınması gerektiğini'' söyledi.
Usul ve yöntemler
Sorunun ülkedeki her kesimin ortak sorunu olduğunu ve çözüm adresinin sadece iktidar partisi olmadığını kaydeden Kurtulmuş, ''Kimse sorumluluktan kaçma hakkına sahip değildir. Kimse devlet sırrı gibi kavramlar arkasına saklanmamalıdır. herkes eteğindeki taşları dökmelidir'' dedi. Kurtulmuş, şöyle konuştu:
''Çözümün dışarıdan dayatıldığı görüntüsü verilmemelidir. İktidar ve muhalefet partileri arasında sorunu çözmeye faydası olmayan sert tartışmalardan mutlaka kaçınılmalıdır. CHP ve MHP'nin yanlışa yanlışla karşılık vermesi, süreci zorlaştırmaktadır. Milletle organik bağı olmayan küresel odaklardan destek alan kesimlerin tezleri baskın hale getirilmemelidir. Net ve somut bir takvim ve eylem planı olmaksızın yüksek tansiyonlu bir siyasal tartışmanın başlatılması kimin neye, niçin itiraz ettiğinin belli olmamasına neden olmaktadır. Bölgede Norşin, Tillo ve Menzil gibi yerlerin görüşleri de alınmalıdır. Bu konuda itirazı olanların sürece dahil edilmesinin yöntemleri aranmalıdır. Başbakan ve hükümet üyeleri tavır ve eylemlerinde konunun hassasiyetine binaen sabırla hareket etmelidir.''
Başbakanın DTP ile görüşmesinin normal bir tutum olduğunu ve çözüm adresinin sadece TBMM olması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, ''İktidar ve muhalefet bu olaya oy kaygısı ve birbirine çelme takma amacıyla yaklaşmamalıdır. Çözümün maliyetinin tek bir parti ve kişiye yüklenmemesi kadar getirilerinin de kimsenin tekelinde olmaması lazımdır. Türk milletinin terörle yaralanmış vicdanı ve Kürtlerin masum talepleri arasında çelişki oluşturulmamalı ve her iki tarafın makul ekseriyetinin kabul edeceği bir yöntem bulunmalıdır'' diye konuştu.
"Bir hak olarak anadilin tüm tartışmaların dışında tutulması gerekiyor"
''Kamu vicdanında adaletin tezahür edeceğine dair inancın yerleşmesi için başbakan, terör sonucu evlatlarını kaybeden şehit ailelerinden, derin devletin yaptığı cinayetlerden, faili meçhullerden ve işkencelerden zarar gören tüm vatandaşlarımızın ailelerinden özür dileyerek işe başlamalıdır'' diyen Kurtulmuş, ''bir hak olarak anadilin tüm tartışmaların dışında tutulması gerektiğini'' söyledi. Kurtulmuş, diğer önerilerini de şöyle sıraladı:
''Sayıları bini aşan 18 yaş altındaki çocuk 10 yılı aşkın hapis cezalarıyla yargılanmaktadır. Bu çocukların bir an önce anne babalarına, evlerine ve okullarına kavuşmaları için ilgili kanun maddeleri değiştirilmelidir. Diyarbakır cezaevinde yapılan işkencelerle ilgili bir TBMM Araştırma ve Soruşturma Komisyonu kurulmalıdır.
Köylülere dışkı yedirerek Türkiye'yi AİHM'de tazminata mahkum eden ve bu cezayı da hazine maliyesinden ödettirip halka yükleyen kişi veya kişiler hakkında yargı süreci başlatılmalıdır. Başta ilköğretimde her sabah okunan andımız olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında etnik ayrımcılık çağrıştıran ifadeler elimine edilmelidir.
Terörün sona erdirilmesi dışındaki tüm demokratikleşme ve özgürlüklerin genişletilmesi sürecinin tek muhatabı milletir. Herkesin canını yakan, binlerce kurban verilmesine sebep olan bir terör olgusu vardır. Artık milletimiz bu kirli oyunun sona erdirilmesini istemektedir. Kanın kanla yıkanamayacağı gerçeğinden hareketle beyaz bir sayfa açmak her zamankinden önemli hale gelmiştir.
Bu süreçte, dağdakiler, planlayanlar ve kullanılanlar olarak ele alınmalıdır. Yönetici kadrosunda olmayan kullanılan tüm örgüt elemanları bağışlama kapsamına alınarak, normal hayata dönmeleri için yeni bir fırsat verilmelidir. Bu sürecin konuşulabilmesi için öncelikle terör örgütü koşulsuz olarak silah bıraktığını ilan etmelidir. Öcalan'ın sürece dolaylı ya da doğrudan dahil edilmesi sürecin hassasiyeti nedeniyle doğru değildir.''