Kadınlar yönetse daha iyi
Gazetemizin üretken yazarı Mustafa K. Erdemol’la yazışıyorduk; sordum: Yakın zamandaki yazılarının birisinde ‘Kadınların dünyayı daha iyi yönettiğini’ söyleyen yahut bu anlamda bir cümlesi vardı, hatırlıyorum ama bulamamıştım, arşivine bakıp bana yazı başlığını iletmesini rica ettim. “Mahmut Hocam, bulamasam da doğru bir şey söylediğin için katılıyorum, yazmışım varsayalım” demez mi!
Mahmut Şenol - Kanada (Alberta)ÖYLEDİR NİTEKİM, KADINLAR YÖNETİNCE DAHA İYİ...
Salgın döneminde kadın liderlerin başında olduğu yönetimler, devletler, hatta kurumsal organizasyonlar bile fark attı. Gerçi uygarlık ve siyasal tarihte berbat kadın yönetimleri de görmedik değil, fakat bu, kaideyi değiştirmiyor. 1925 doğumlu Barones Margaret Thatcher’ın 1975’te Kraliçe’den teslim aldığı başbakanlığıyla yönettiği ve muhafazakârlığı şurada dursun, apaçık sağcı olan hükümeti 1990 yılına kadar İngiltere’de işçi hakları ve demokrasinin hırpalandığı bir dönemdir; ABD Başkanı Reagan’la birlikte dünyanın başına neo-liberalizm belasını sarmıştır ama bu istisnadır, kaide bozulmaz.
Kanada’da kadın yöneticilerin varlığı toplumsal yumuşamanın temel etmenlerinden birisi görünüyor. Siyasal çekişmeler galiba daha sakin ve sanki kabul edilebilir geçiyor, o yüzden. Ortanın azıcık solundaki Liberal Parti’den yakışıklı Başbakan Justin Trudeau, son zamanlarda bir çuval inciri berbat eden üst üste gaflar, hatalar, açıkçası ucu kayırmacılığa kadar uzanan iltimaslar ile profilini düşürünce, ricat etti; geriye çekildi! Muhalefetin eline fırsat geçmişti, dört bir cepheden taarruza kalkıştılar, Trudeau ise düşük profil göstererek tam siper kendisini yere attı. İstifaya ramak kalmıştı ki yerini hemen, bu iktidar döneminde parti içinde ve siyasette sivrilen 1968 doğumlu Chrystia Freeland’a bırakır gibi toz oldu; ortalıkta sık sık görünmüyor, adı başbakan, kendisi pek yok. İşleri, çıtı pıtı ve sevimli bir kadın olan Chrystia götürüyor, başbakan yardımcısı sıfatı yanına başka sorumluluklar da alarak. Bir anda tansiyonu azaltan bir etki yarattı; hemen hissediyorsunuz. Yumuşak ve güven veren, kararlı ve anaç, koruyucu fakat rahatlık sunan dokunuşlar bunlar...
UZAY İSTASYONUNDAN VALİLİĞE...
Freeland’ın ve tabii aslında Trudeau kabinesindeki bakanların yarısı kadın; bu iyi. Kanada’nın Genel Valisi de kadın olunca, ekip fena görünmüyor. Genel Vali, başbakanların önerisiyle Birleşik Krallık-İngiltere Kralı veya Kraliçesi’ni temsilen atanıyor. Görev süresi beş yıl; bu seferki Genel Vali emekli astronot ve bilim insanı, 1963 doğumlu, Julie Payatte... 2017’de göreve geldi, daha önce Uzay İstasyonu’ndaydı. Genel Valiler için ayrılan konuta, Rideau Hall denilen Viktorya Dönemi mimarisiyle yapılmış ne şaşalı ne mütevazı, orta karardaki binaya yerleşti.
Kraliçe II. Elizabeth’e, Londra’da, Buckhingam Sarayı’nda tanıştırılması ve görevi alışı sırasında senli benli rahatlığı, haber kanallarındaki videoyu izlerken, dikkat çekmedi değil; fakat uzaya gidip gelmiş birisi için herhalde normal karşılanmalıydı. Payatte’in son zamanlarda valilik makamı memurlarına, çalışanlarına karşı sözlü tacizde bulunduğu, ortalığı ayağa kaldıran, gerginlik yaratan davranışları olduğu söyleniyor; şikâyetler aldı yürüdü. Muhalefet hemen Başbakan Trudeau’ya, “Bak, gördün mü, senin önerdiğin Vali Hanım böyle çıktı” gibisinden tarizde bulunuyor tabii; takaza ediyor... Kadın yönetici olunca hep iyi olacaktır demedik zaten! Kanada’da gündemi işgal eden Payatte skandalları sanki yatıştırıldı, arkası kesildi, zira başbakan gibi Payatte de derhal düşük profil gösterip sessizliğe bürünecekti.
Kanada’nın on eyaleti, üç özerk bölgesi olduğunu siyasi coğrafyadan hatırlarsınız. Bu eyaletlerden üçü hariç tamamı yerel kadın valiler tarafından Kraliçe’yi temsilen yönetiliyor. Yürütme valilerin elinde değil, salt temsili görevi var: Seçimle iktidara gelen yerel hükümetler ve tabii Başkent Ottowa’daki genel federal hükümeti demokratik yürütme organlarıdır.
Federal Başbakan Trudeau’nun önerisiyle Kraliçe tarafından atanan kadın valilerden sonuncusu ise Alberta eyaletinde göreve geçen ay başladı. Adı Salma Lakhani, Güney Asyalı bir ailenin çocuğu, fakat Afrika’da, Uganda’da Kampala’da doğmuş, Müslüman bir ailede büyümüş, İsmaili Tarikatı mensubu, Manchester Üniversitesi’nden klinik-biyoloji mezunu; tam bir İngiliz eğitimi almış, modern Batılı bir kadın...
Müslüman Salma Lakhani, şimdi bundan beş yıl evvel sosyalist Yeni Demokrasi Partisi’ni seçimlerde galip çıkararak Alberta Eyaleti’nde bir dönem yerel başbakanlık görevini üstlenmiş kadın siyasetçi Rachel Notley’i saymazsak, kovboy ve petrol eyaleti olan Alberta’ya kadın elini uzatacak ve maskülen siyaseti yumuşatacak bir eyalet valisi olacağı izlenimini daha baştan veriyor. Salma’nın Hint kökenli ailesi Uganda’dan, acımasızlığıyla tanınan diktatörü İdi Amin’den kaçan bir aile. The National Post gazetesinde köşe yazarı, Hıristiyan rahip, Peder Raymond de Sauza, geçen hafta Salma’yı öven bir yazıyla selamladı. Yazısını, “Amin’in karanlığından kaçan Salma, Kanada’nın geleceğini aydınlatıyor” diye tamamladı.
Biz bunları, on yıllık kapı komşum, elli yıl evvel Liverpool’dan göç etmiş İngiliz Mr. Harold’la bahçede konuşuyorduk, eşi Mrs.Thelma evden çıkıp yanımıza geldi. “Sokaktaki olan biteni yazıyorsun gazetene, biraz da siyasetten bahset” diye tatlı bir serzeniş gösterip elindeki gazetede haberleri uzattı. Ben çoktan bu yazımı yazmıştım, Dış Haberler şefimiz Mine Esen’e gönderecektim bile; Thelma’ya da bir şey söylemedim ama...
senolasenola@gmail.com