İzmir Barosu'ndan 'AİHM kararı' çağrısı

İzmir Barosu'ndan yapılan açıklamada, Baro'nun, "AİHM'in açık hükmüne rağmen, yürütmeden sorumlu makamların kararı uygulamak zorunda olmadıklarına dair açıklamalarını" endişeyle izledikleri ifade edildi.

cumhuriyet.com.tr

<haber-dikey:1145899,1146453,1146431>

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM),tutuklu bulunan eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’la ilgili kararını açıkladı. Kararda, Demirtaş'ın tutukluluğuna son verilmesi gerektiği bildirildi.

İzmir Barosu AİHM kararının ardından yaptığı açıklamada, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidar kanadından gelen "karar bizi bağlamaz" açıklamalarını eleştirdi.

Açıklamada kararın uygulanması için bir çağrıda bulunularak, " İzmir Barosu, ülkemizin evrensel insan haklarına saygı, uluslararası yükümlülüklere riayet ve bir parçası olduğumuz Avrupa Konseyi sistemine uyum yönündeki sorumluluklarını yerine getirmesini beklemekte ve devlette devamlılığın esas olduğunu hatırlatarak yetkilileri hukuk devletinin gereklerini yerine getirmeleri için göreve çağırmaktadır" dendi.

Baro'nun açıklaması şöyle:

"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bugün sonuçlanan 14305/2017 sayılı "Selahattin Demirtaş - Türkiye" yargılaması neticesinde, başvurucunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5/3. maddesinin, 5/3. madde ile bağlantılı olarak Sözleşme'nin 18. maddesinin ve Sözleşme'nin 1 numaralı Protokolünün 3. maddesinin ihlal edildiğine dair başvurusunu haklı bularak, bu maddeler için ihlal kararı vermiştir. Mahkeme ayrıca söz konusu kararında,Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başvurucunun tutukluluk halinin sonlandırılması için gerekli tüm önlemleri alması ve söz konusu tutukluluk haline son vermesi gerektiğine oy birliği ile hükmetmiştir.

İzmir Barosu, bahse konu açık hükme rağmen, yürütmeden sorumlu makamların bu kararı uygulamak zorunda olmadıklarına dair açıklamalarını endişeyle izlemektedir.

Anayasamızın 90. maddesine göre,usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Ve yine usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır. Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 46. maddesi, sözleşmeci yanların taraf oldukları davalarda Mahkeme’nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt ettiklerini açıkça ifade etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası bir sözleşme ile bağıtlandığı bu kurala uymaması,ülkemiz aleyhine çok ciddi sonuçlar doğurabilecek niteliktedir.

Bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyeti, 1949 tarihinden beri Avrupa Konseyi üyesi olup AİHM'ye bireysel başvuru hakkını 1987’de, AİHM’nin zorunlu yargı yetkisini 1990’da kabul etmiştir. Bireysel başvuru hakkının kabul edildiği 1990 yılından beri, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir AİHM kararını uygulamadığı vaki değildir.

İzmir Barosu, ülkemizin evrensel insan haklarına saygı, uluslararası yükümlülüklere riayet ve bir parçası olduğumuz Avrupa Konseyi sistemine uyum yönündeki sorumluluklarını yerine getirmesini beklemekte ve devlette devamlılığın esas olduğunu hatırlatarak yetkilileri hukuk devletinin gereklerini yerine getirmeleri için göreve çağırmaktadır.

Tüm kamuoyuna saygılarımızla duyururuz."