İstanbul Üniversitesi hastanesinde skandal yazı: Bayanlardan kan alımı yapılmamaktadır

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kan Merkezi’ne “Bayanlardan kan alımı yapılmamaktadır” yazılı bir duyuru asıldı.

cumhuriyet.com.tr

Hasta ve hasta yakınlarının tepkisini çeken yazıya ilişkin, Kan Merkezi Müdürü Prof. Dr. Zafer Başlar, “Maksadı aşan bir ifade olmuşsa düzeltilebilir. Kadınlardan kesinlikle kan alınmaz diye bir şey yok” dedi.

AMELİYAT BEKLEYEN HASTA VE HASTA YAKINLARI TEPKİLİ

Odatv'de yer alan habere göre, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kan Merkezi’ne kan vermek için gelen kadınlar geri çevrildi. Kan Merkezi’nin kapısında “07.04.2016 tarihi itibariyle bayanlardan trombosit (aferez) tam kan ve kan alımı yapılmamaktadır” şeklinde bir duyuru asılıydı. Kan Merkezi’ne asılan yazılı duyuruya tepki gösteren hasta ve hasta yakınları Odatv’ye yaptığı açıklamada, “Yazıyı görünce anlam veremedik. Ameliyatı yapılacak hastalarımız için kadın yakınları kan vermek istedi, ancak kabul edilmedi. Kan vermek için erkek aramak zorunda kaldık” dedi.

Odatv, hasta ve hasta yakınlarını şoke eden duyuruyla ilgili İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kan Merkezi Müdür Prof. Dr. Zafer Başlar’a ulaştı.

İŞTE O YAZI:


“DOĞURGANLIK ÇAĞINDA VE GEBE KALMIŞ KADINLARLA İLGİLİ OLARAK…”

Kan Merkezi Müdürü Prof. Dr. Zafer Başlar, “Bayanlardan kan alımı yapılmamaktadır” yazılı duyuruyu şöyle açıkladı:

“Doğurganlık çağında olan kadınlar verici adayı oluyorlar. Dolayısıyla gebelik sürecinde, anne bebek arasındaki alış verişten dolayı annelerle bebekleri arasındaki kan grubu sistemleri, bildiğimiz A ve RH sistemleri dışında 31 tane daha sistem var. Bebeklerin annelerinden farklı kan grubuna sahip olmalarından dolayı, birtakım antikorlar var. Bizde immün sisteminin çalışma prensibi şöyledir; kendinde olmayan yapıya karşı, antikor dediğimiz karşı madde üretir immün sistemimiz. Bunlar da uzun sürelerle kanda bulunabilirler. Hedefleri olan yapıları tekrar gördüklerinde de bir hatırlama reaksiyonuyla tekrar tekrar kendini tazeleyen bir sistem gibi düşünün, bu karşı maddelerden kanda olur. Karşı madde kanda olduğu zaman, o kan grubundan kişinin, bu durumda annenin değil artık kan vericisi olduğu zamanlarda bu kişiden aldığımız hücrelerin yanında, hücrelerin kan suyu diyebileceğimiz plazmasında bulunabilecek bu gibi antikorlar, bu sefer bu antikorların hedefi olan yapıları, bunlar bazen kırmızı hücreler olur bazen de diğer hücreler olur, onlarla ilişkili saldırma reaksiyonu düzenleyebiliyorlar. Bunların bir kısmı da bazen kişinin ölümüne neden olabiliyor. Akciğer sorunlarına neden oluyor, doğrudan ölüm değilse bile klinik reaksiyonlara neden olabiliyor. Bu nedenle kan grubu uysa da, kendisi kan vermeye uygun olsa da bu vericiler için yapılan değerlendirmelerde, saptanamayacak olan bu şeylerin bir anlamda önlemi gibisinden dünyada bu yönde bir eğilim var. Doğurganlık çağında ve gebe kalmış kadınlarla ilgili olarak, böyle bir mümkünse seçmeme gibi bir eğilim var. Bu durumu da bunun bir uzantısı olarak düşünebilirsiniz.”

“YAZIDA ‘HAMİLE KADINLAR’ VURGUSU MU OLMALIYDI?”

Prof. Dr. Zafer Başlar, “Yazının ‘hamile olan kadınlardan kan alımı yapılmamaktadır’ diye mi değiştirilmesi gerekiyordu?” sorusuna ise “O sırada hamile olanlardan zaten kan alınmaz. Daha önce hamileliği kısa sürede tamamlanmış, yani düşmüş ya da hamileliği süresinde tamamlanmış da olsa böyle bir verici havuzunda, Batı’nın öngördüğü bir şey değil, onlarda böyle bir sorun yok, ama bizimkilerde kadın vericilerin böyle bir potansiyeli var diye böyle bir şey yapmış olabilir” yanıtını verdi.

“MAKSADI AŞAN BİR İFADE OLMUŞSA DÜZELTİLEBİLİR”

“Hamile olmuş olan kadınlardan kan alınmaz, diyebilir miyiz?” sorusuna ise Prof. Dr. Zafer Başlar, “Alınmaz diye bir şey yok alınır. Maksadı aşan bir ifade olmuşsa düzeltilebilir. Kadınlardan kesinlikle kan alınmaz diye bir şey yok” diye yanıt verdi.

“KADIN NÜFUSUMUZ YETERİNCE VERİCİLİK İÇİN BAŞVURMUYOR”

Hastaların bu soruna ilişkin kendisiyle görüşmediğini öne süren Prof. Dr. Zafer Başlar, “Bu uygulama hastaların yararına mı zararına mı?” sorusunu da şöyle yanıtladı:

“Memleketin yarısı kadın yarısı erkek. Kan verme adaylarının da yarısı kadın yarısı erkek. Bize kan verenlerin ise yüzde 10 civarında, yani yüzde 50’ye ulaşmayan bir kısmı kadın. Buradaki durum, toplam verici havuzunun küçük bir kısmını ilgilendiriyor. Belki oradaki insancıklar başvurduklarında farklı gerekçelerle kadın oldukları için değil, ama hastalarına yardımcı olamadıkları için tepki gösterebilirler. Ama zaten bize başvuranların yüze 90’ı erkek. Aslında bizim de istemeyeceğimiz bir şey, verici havuzumuz zaten yeterince darken bunu daraltmak anlamında değil, ama bu vericilerden bize ulaşan kadın vericilerden alınan kanların, amaç kan vermek kan alımını arttırmak gibi görünüyor ya daha ‘fazla zarar olabilir’ diye böyle bir eğilim yenilerde var. Bazı ülkeler ve bazı merkezlerde bu uygulama var, ki oralarda verici sıkıntısı daha çok. Memleketin belirli bir oranı düzenli olarak kan bağışında bulunabiliyor. Dar olan şeyi biraz daha daraltmak gibi görünüyor ama kadın nüfusumuz yeterince vericilik için başvurmuyor.”

“GERİ ADIM ATMAK GİBİ DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ”

“Bu uygulama bütün kadın vericileri her zaman dışlayan bir uygulama değil” iddiasında bulunan Prof. Dr. Zafer Başlar, “Bir hasta yakını, iki kadın verici buluyor ama kadınlardan kan alınmıyor. Ameliyat olacak hasta ise bekliyor. Bu sorun nasıl çözülecek?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Canım her şeyin bir şeyi var. Mesela dövme yaptırmış vatandaş, biz diyoruz ki dövme yaptırdıktan bir sene sonra kan verebilir ama bunu saklıyor ve ‘ne olacak ya’ diyor; bu da sorun. Koyduğumuz bazı ihtiyati tedbirler için kural gibi uygulamaların dışında kalanlar, bazen böyle tepkiler gösteriyor. Bu sonsuza dek böyle sürecek bir şey değil, son kongrede öne çıkmış bir eğilim olarak yapılmış olabilir. Geri adım atmak gibi düşünebilirsiniz.”

“YAZININ KALDIRILMASI SÖZ KONUSU MU?”

“Yazının kaldırılması söz konusu mu?” sorusuna karşılık Prof. Dr. Zafer Başlar, “Evet her zaman mümkün olan şeyler. O konudaki bilgi birikimi kanıtlanması gereken bir şeydir, veri oluşmayınca değişiklik olur. Tıpta hiçbir şey olduğu yerde kalmaz” açıklamasında bulundu.